İnsan kızsa mı? sevinse mi? ne yapacağını bilmiyor.
Kıbrıs’ın güneyinde seçim heyecanı, müzakere masasında harıl harıl bir çalışma ortamı ve sessizlik…
Liderler ara ara görüşüyor.
Liderler bu ara ara görüşmeler sonrasında “görüştük, verimli bir toplantı oldu” cümlelerinden öteye gitmiyor. Durgunluk varmış görüntüsü var ortada.
Oysa müzakereciler çok yoğun dirsek temasında.
Kamuoyuna (Rumların seçiminden ötürü) bu hassas dönemde bilgi verilmiyor. Belli ki çıkacak seçimin sonucunu bekliyor herkes.
Yani ince hesaplarda, Kıbrıslı Rumlardan saklanan gelişmeler, Kıbrıslı Türklerden de saklanıyor. Bodoslama girdiğimiz müzakere süreci adeta buzdolabında gibi.
Oysa yine de uluslararası alanda çok ciddi gelişmeler var.
Mustafa Akıncı belli ki, ya geride bıraktığı bir yıldan tatmin olmadı ve bu nedenle kameraların karşısına geçip değerlendirme yapmıyor. Ya da söyleyecek çok şeyi olduğu ve hasar endişesi ile öteliyor bu değerlendirmeleri.
Günün sonunda Kıbrıs Türk toplumunun yaşadığı hasar ise büyüyor.
Güney Kıbrıs'ta seçim 22 Mayıs'ta yapılacak.
Anlaşılan, işte o günden sonra, eteklerdeki taşlar ortaya serilecek.
Fırtına önceki sessizliği gibi bir sürecin tedirginliğini yaşıyorum.
***
Sokakta çok büyük bir tepki var bu belirsizliğe. Hatta inançsızlık büyüyor. Bu tepki özellikle Kıbrıs’ta çözümü savunan, hedefi adanın kalıcı bir çözüme ulaşmasını arzulayanlarda. Diğer taraftan çözüm karşıtları da gardını almış bekliyor. Üstelik bu bekleyişte Saray’ın yapacağı en ufak hata (hataya gerek bile yok gerçi kara propaganda zaten bekliyor) çığ etkisi yaratacak.
Dedim ya sokakta tepki var diye. Bu tepkinin zaman zaman farklı yansımalarını son günlerde artçı sarsıntılar şeklinde görüyoruz. Üstelik Mustafa Akıncı’nın müttefik diye nitelendirdiği kişilerden görüyoruz bu gelişmeleri.
Dedikodu mekanizmasının hareketlendiği bir aşamadayız. Farklı iddiaların hedefindeki kişilerin arttığını görüyoruz.
***
Kıbrıslı Türkler KKTC dışında yaşanan gelişmeleri yine seyirci gibi izliyor. TC’deki mülteciler ile başlayan süreç Türkiye AB ilişkilerini farklı bir platforma taşıdı. TC’nin AB üyeliğini daha da ötelemek adına vize konusunda attığı girişim, “sus payı” olarak göze çarpıyor. Tıpkı “sus payı” olarak Türkiye’ye verilen para gibi. Bugün alınması muhtemel karar ile Türkiyeliler AB’ye vizesiz girecek. Öte yandan Türkiye, vize muafiyeti koşullarından biri olarak aralarında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de bulunduğu 11 AB üyesi için daha vize zorunluluğunu kaldırdı.
Aşk alevlendi desek yeridir.
Kıbrıs’ın güneyinden hem ayni resmi açıklama geliyor. Dış siyasetteki başarıları ile Rumlar “Türkiye Ankara Protokolü’ndeki sorumluluklarını yerine getirsin!” şeklinde açıklamalarını sürdürüyor.
İşte bu gelişmelerin içinde Kıbrıslı Türkler bir kez daha kendisini kenara atılmış, kandırılmış hissediyor.