Müzakere heyeti üyesi Hasipoğlu: Eroğlu ile geldim, onunla gidiyorum

Müzakere heyeti üyesi Avukat Oğuzhan Hasipoğlu görevinden ayrıldı.

Hasipoğlu yaptığı yazılı açıklamada ” Eroğlu ile geldim, onunla birlikte ayrılmam daha doğru olacaktır” dedi.

Açıklamanın tamamı şöyle:

Beş yıllık müzakere heyeti üyeliğindeki görevimden bugün itibarıyle ayrılıyorum. Bu göreve Cumhurbaşkanımız Sn. Dr. Derviş Eroğlu ile geldim, onunla birlikte ayrılmam daha doğru olacaktır.

Yeni Cumhurbaşkanımız Sn. Mustafa Akıncı'yı kutlar, kendisine ve atanacak olan yeni müzakere heyetine şimdiden başarılar dilerim. Ancak bu yazının bir istifa mektubu olarak algılanmamasını dilerim.

Bu süreçte meselelerin en ince ayrıntısına kadar içerisinde olan kişilerin istifa etmesi gibi bir lüksümüzün olduğunu düşünemem. Bu yüzden, Sn. Akıncı'ya, müzakerecisine ve tüm yeni heyet üyelerine dışardan her türlü yardımı vermeye hazır olduğumu belirtmek isterim. Elimdeki tüm belge ve bilgileri Cumhurbaşkanlığındaki ofisime bırakıyorum. Ayrıca hala hazırda müzakerelerdeki pozisyonlarımızın son durumunu gösterir bir raporu heyet olarak hazırlayıp bıraktığımızı belirtmek isterim. Adamızdaki Nihai Hedef, ya kurulacak yeni bir birleşik Kıbrıs devleti tahtında federal bir çözüm, ya da birleşmenin mümkün olamayacağının BM ve diğer devletler tarafından tescil edilip statümüzün tanınıp belirlenmesi ise, bu amaca bir zaman tahdidi içerisinde ulaşmamız kaçınılmaz nihai hedefimiz olmalıdır. Aksi düşünce, müzakere masasına hapsedilerek “mevcut statükonun” devamını savunmak olacaktır.

Bu amacı gerçekleştirme yolunda naçizane, şahsımı bağlayan kısa bir bilgilendirme de yapmak isterim. Bu hususları kamuoyu ile paylaşıyor olmam sakın yanlış anlaşılmasın, zira daha önce zaten bu bilgiler halkımızla paylaşılmıştı.

Bu yazımın başlığınına “kaldığı yerden devam” cümlesini koymamın önemli bir sebebi vardır. Sn. Eroğlu, Cumhurbaşkanı seçildiği zaman, idare hukukunun önemli prensiplerinden biri olan idari işlemlerin devamlılığı ilkesinin bir yansıması olması açısından bir önceki Cumhurbaşkanı olan Sn. Talat'ın bıraktığı yerden devam edeceğinin taahhüdünü 23 Nisan 2010 tarihinde BM Genel Sekreterine bir mektup yazarak bildirmişti.

Hem bir önceki Cumhurbaşkanına ve emeğine saygının bir gereği, hem de anlaşılan konuları bir kez daha tartışıp zaman kaybedilmemesi açısından önemli olan bu hamleye karşı, Sn. Anastasiades maalesef bu konuda farklı bir anlayış sergilemiştir. Yazılı anlaşılan konular (convergence papers) olarak tanımlanan bu hususlardan geri adım atılması, hem zaman kaybına sebebiyet vereceği gibi, hem de her an her konuda anlaşılan konulardan daha geri giderek farklı pozisyon ortaya koyma imkanı vermekteydi.

Eroğlu – Hristofyas görüşmelerinde 9 adet yakınlaşma kağıdının hazırlandığını belirtmek isterim. Güvenlik başlığının iç boyutu (federal polis – kurucu devlet polisi yetkileri gibi), A.B, Ekenomi, Yönetim ve Güç Paylaşımı ve Mülkiyet başlıklarında önemli yazılı anlaşmalarımız olmuştur. Bu anlaşılan konulardan, Kıbrıs Rum tarafının geri gitmesine fırsat verilmemelidir. Özellikle mülkiyet başlığı altında oldukça kapsamlı bir öneri paketimiz vardır. Takas, İade, Tazminat gibi hususlar her iki tarafın benimsediği önemli kriterler olmuştur. Keza, Kıbrıs Türk tarafının BM Genel Sekreterinin raporunda yeni ve yaratıcı öneri olarak benimsediği “kentsel dönüşüm, equitable lien, Mülk Geliştirme şirketi ve Alternatif mal iadesi gibi kavramlar oldukça karmaşık olan mülkiyet başlığında Kıbrıs Rum tarafının her türlü itirazlarına rağmen birer BM paramatresi olmuş vaziyettedir. Bu başlıklarda da kısmen de olsa yazılı yakınlaşmalarımız vardır.

Kaldığı yerden devam önemlidir çünkü;

BM Genel Sekreteri Sn. Eide ile son yapmış olduğumuz toplantıda Sn. Eide tarafımıza Mayıs ayında mülkiyet ve yönetim güç paylaşımını ikili al – ver başlığı olarak ciddi pazarlıkların yapılacağını, ilerleme kaydedildikten sonra Eylül ayında garantör devletlerin de katılacağı çok taraflı toplantının New York”da gerçekleştirilebilceğini ve yıl sonunda da “Referandum”u hedeflediğini açıkça ifade etmiştir. Kendisi aynı zamanda son özel temsilci olmak istediğini de kamuoyundan saklamamıştır. Bu cümleden hareketle Kıbrıs Türk tarafının Referanduma giden yolda yol haritası, yedi adımda belirlenmiştir;

1-CİDDİ PAZARLIKLAR MAYIS 2015

2-ANLAŞILAN KONULARIN BELİRLENMESİ HAZİRAN 2015

3-ANLAŞILMAYAN HUSUSLARDA ANLAŞILMASI TEMMUZ 2015

4-GARANTÖR DEVLETLERİN DE KATILACAĞI

ÇOK TARAFLI TOPLANTI EYLÜL 2015

5-ÇÖZÜM PLANININ HAZIRLANMASI EKİM 2015

6-ÇÖZÜM PLANININ AL – VER YAPILARAK MÜZAKERE EDİLMESİ KASIM 2015

7-REFERANDUM ARALIK 2015

Bu yol haritası Kıbrıs Türk tarafının meselenin prosedürel açıdan kaldığı son noktadır.

Ciddi pazarlıkların Mayıs ayı içerisinde mülkiyet ve yönetim güç paylaşımı başlıklarından bir al – ver süreci başlayacaktır. Bu ikili eşleştirmede Kıbrıs Türk tarafının Yönetim başlığında daha ziyade talepkar olacağını, Kıbrıs Rum tarafının ise mülkiyet konsunda ısrarcı olacağını tahmin etmek güç değildir. Bu ikili eşleşmede “toprak” konusunun harita ve rakam boyutunun tartışılması şu aşamada anlaşılmamıştır. Toprak konusu son aşamada görüşüleceğinin teyidi sadece bizim pozisyonumuz olmayıp, BM Genel Sekreterinin ilgili raporunda da belirtilmektedir.

Kaldığı yerden devam önemlidir çünkü; 14 Subat 2014 Ortak Metni aslında tam bir milatdır. Bu belgeye Sn. Anastasiades dahi itiraz edemeyecektir. Bu belgenin kıymeti iyi bilinmelidir. Belgenin içeriği zaten ortadadır. Kıbrıs”ta egemenliğin eşit şekilde Kıbrıslı Türklerden ve Kıbrıslı Rumlardan kaynaklandığını, taraflardan birinin diğeri üzerinde otorite ve yetki kullanamayacağını, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların birbirlerinin ayrı kimlik ve bütünlüğüne saygı göstereceği hususları yer alarak, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunun kararlılıkla koruncağını tüm dünyaya duyurulmuş durumdadır.

Ortak Açıklama belgesinin ilk cümlesi aslında neden yıl sonuna kadar referanduma gidilmesi gerektiğini, BM Genel Sekreterinin tanımlamasıyla “End Game”i açıklamaktadır. “Mevcut Durum Kabul edilemez ve sürdürülmesinin Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar için olumsuz sonuçları olacaktır.” Açıklama metninin ilk ve en can alıcı cümlesi olan bu cümleden hareketle, hala hazırda tüm adanın hakimi olduğunu iddia eden ve haklarımızı gasbeden “Kıbrıs Cumhuriyetinin” herhangi bir zaman tahdidi ve takvimi olmadan bizleri ucu açık bir şekilde müzakere masasında tutmasına asla izin verilmemelidir. Bu yüzden Mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti statükosu kabul edilmemelidir…

Yeni müzakere sürecinin başarıyla tamamlanarak referanduma gidip Kıbrıs Türkünün kendi kaderini tayin etmesine bir kez daha fırsat verilmelidir. Bu yüzen yukarıda tarihsel olarak belirtiğim yol haritası önemlidir. Ortak Açıklama metninde de “Yapılandırılmış ve Sonuç Alıcı (Structured and Results Oriented)” bir müzakere zemininden bahsedildiğine göre, Kıbrıs Türk tarafının ucu açık olmayan, bir zaman sınırı içerisinde müzakerelerin devamını ön görmesi ortak açıklama metninin de bir gereği ve sonucudur.

Bu meseleyi BM Genel Sekreterinin ifade ettiği gibi “Son Aşamaya” getirebilmişsek ne mutlu bize. Son Aşamasının bir referandumla nihayetlendirilmesi aşamasına kadar bu uğurda alınteri koyacak olan herkese yardıma hazır olduğumu bir kez daha ifade eder, bu yeni dönem sonucunda Kıbrıs Türk halkının ve devletinin önünün açılmasını ve statüsünün belirlenmesini temenni ederim.