Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa milletvekili Ersin Tatar,” Rum tarafının 1950’li yıllardan bu yana Kıbrıs’a tümüyle hakim olmak, Kıbrıs Türkü’nü istediği gibi idare etmek hedefiyle uzun soluklu bir mücadele vermekte olduğunu bugün de yaşanan onca gelişmeye rağmen aynı kararlılığı sürdürdüğünü ” belirtti.
Tatar,” Anastasiades’in son açıklamalarının bilinen tahakkümcü, üstünlük taslayan, Kıbrıs Türkü’nü Avrupa Birliği ile kandırıp Ada’yı Yunan yapacağını zanneden Rum zihniyetinin devamının kanıtı olduğunu” ifade etti.“ Anastasiades’in ifade ettiği temelde bir anlaşmaya evet denilmesi halinde ortada Kıbrıs Türk Halkı’nın egemenliği, siyasi eşitliği, ekonomisi, mülkü, ve güvenliği diye bir şeyin kalmayacağını” vurgulayan Ersin Tatar, “ Cumhurbaşkanı
Akıncı’yı Rum lider karşısında Kıbrıs Türkü’nün haklarını layıkı ile korumaya davet etti.
Tatar, açıklamasında şunları kaydetti:
“ Bu Rum zihniyeti ile 48 yıldır görüşme masalarından bir sonuç çıkmadı. Anastasiades’in açıklamaları gösteriyor ki eğer, güvenliğimizden, toğrağımızdan, egemenliğimizden vazgeçip Rum boyunduruğuna girmeyi kabul etmezsek Rumların bizimle gerçekçi, yaşayabilir bir anlaşma yapmaları söz konusu değildir. Ancak, Sayın Akıncı’nın Rum liderin açıklamalarına yanııtları da bizler için tatmin edici değildir.
Sayın Akıncı, maalesef hala Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin bir tehlike anında Türkiye’nin Ada’ya yine müdahale edebileceği şekilde korunacağına, varılacak antlaşmanın Avrupa Birliği’nin birincil hukuku olmasının Türk tarafı için şart olduğuna, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmeyeceğine, iki kurucu devletin yeni bir ortaklık meydana getireceklerine, Kuzey’deki Türk Kurucu Devleti’nde mülkiyet ve nüfus olarak Türklerin sarih çoğunluğa sahip olacağına, mülkiyette ve toprakta Kıbrıs Türkü’nü perişan edecek düzenlemelere asla izin verilmeyeceğine dair net
konuşmayarak hata yapıyor. Sayın Akıncı net konuşmadığı içindir ki KKTC’de emlak ve inşaat sektörü büyük yaralar almaya devam ediyor, halkımızın çok önemli bir kesimi gelecek güvenliğinin elden gideceği endişesi yaşıyor, tedirgin oluyor. Dolayısı ile yapılması gereken Rum tarafının her gün bağıra bağıra söylediklerini doğru değerlendirmek ve toplumsal dinamiklerimizi, güçlü yönlerimizi harekete geçirerek dünyaya istediklerimizi kabul ettireceğimiz yeni bir yol bulmaktır.”