Başbakan Hüseyin Özgürgün müzakere masasında Dışişleri Bakanları da bulunmalı dedi önceki gün.
Bu çıkışla ilk anda akla gelen hükümetin Cumhurbaşkanlığı ile bu noktada bir çatışma yaşayıp yaşamayacağı konusu oldu.
Hatta kimilerine göre hükümetle Cumhurbaşkanlığı arasında Kıbrıs müzakere sürecinde yaşanan ilk kırılmalardı bunlar..
Ve/fakat öyle mi?
Bana göre değil.
Hoş şu saatte kadar da Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün açıklamalarına Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan görüş ayrılığını ortaya çıkartan bir açıklama da gelmedi.
Bu da iyi birşey.
Dolayısı ile hükümetin başı olarak başbakanın böyle bir talepte bulunması doğal.
Lakin konunun bir de gerçekleri vardır.
Uluslararası boyutu vardır.
Tanınmamış, uluslararası toplumdan kabul görmemiş bir statünün yaşadığımız olumsuzlukları vardır.
Peki nedir bunlar?
Malumunuz olduğu üzere masada oturan liderlerin statü dengesi toplum liderleri düzeyinde sınırlandırıldı.
Bunun nedeni de Kuzey’deki yapının uluslararası tanınmışlığının olmamasıdır.
Dolayısı ile Kuzey Kıbrıs sınırları ve Türkiye nezdinde Cumhurbaşkanı sıfatı ile anılan Mustafa Akıncı, Güney Kıbrıs ve uluslararası toplum nezdinde toplum lideri olarak kabul görmektedir.
Aynı şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis Türkiye dışında tüm dünyada Cumhurbaşkanı sıfatı ile anılırken, görüşmelerin yapıldığı ara bölgeye toplum lideri olarak gelmektedir.
Bu elbette müzakere masası için bir denge unsurudur.
Eşitlik göstergesidir.
Ve bu gerçeği maalesef şu an için değiştirmek de mümkün görünmüyor.
Hal böyle olunca da Başbakan Özgürgün’ün , o masada Dışişleri Bakanları’nın bulunması talebi havada kalıyor.
Zira mevzu statüye gelip dayanıyor.
Yani bu ne demek?
Şu demek, müzakere masasına KKTC Dışişleri Bakanı sıfatı ile oturmak bu koşullarda mümkün değil.
Çünkü böyle bir statünün tanımı yoktur uluslararası arenada.
Ha, bu çok gerekli mi?
Bana göre değil.
Peki neden değil?
Çünkü yürütülen sürecin bütün tutanakları hükümete de gidiyor.
Kaldı ki, Dışişleri Bakanlığının bürokratlarının da müzakere heyetinin içinde olduğu biliniyor.
O zaman illa ki müzakere masasına Dışişleri Bakanlarının da oturması gerekmiyor.
Dolayısı ile bunu tabulaştırmaya ve süreci germeye gerek yok.
Ha yok hükümet tarafından böyle bir talep ısrarla sürdürülürse ve olmaz illa ki sürece Dışişleri Bakanı da bizzat katılmalıdır denilecekse, işte o zaman sıkıntı başlar.
Zira Dışişleri Bakanı sıfatı ile müzakere masasında bugüne kadar oturmak mümkün olmamıştır.
Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün de bunun idraki içerisinde olduğunu düşünüyorum.
Zira kendisi de Dışişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçidir.
Mevcut koşullarda nelerin mümkün olup olmayacağını da çok iyi biliyordur diye düşünüyorum.
Ha şu vardır..
İç siyasete yönelik bir takım hesaplarla Sayın Özgürgün böyle bir uygulamayı dillendirmiş olabilir.
Ancak böyle birşeyin uygulanabilirliği olmadığını bile bile bunu iç siyaset malzemesi yapmak da doğru değil.