Müzakereci Özdil Nami, müzakerelerde güvenlik ve garantiler dışındaki konularda resmin netleştiğini, çözüme hazırlık yapılması gerektiğini kaydederek, “Üzülerek görüyorum ki bu perspektif yokmuş gibi davrananlar, inkarcı davrananlar var” dedi.
Çözüm olacakmış gibi davranmanın hiçbir zararı olmayacağını belirten Nami, “Bu elbette iki halkın özgür iradeleriyle referandumda kullanacakları oyun sonucuna bağlı. Ama biz bu olumlu olacak gibi davranalım. Hazırlıkları tam olarak yapalım. Her şeyin başı hazırlık. Bu hazırlığı en iyi şekilde yaparsak o zaman çözümün getirilerinden en iyi şekilde faydalanma imkanına kavuşuruz” ifadesine yer verdi.
Kıbrıs Türk İşadamları Derneği (İŞAD), Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO) ve Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) işbirliğinde, “Birleşik Federal Kıbrıs'ta Kıbrıs Türk Ekonomisi ve Ekonomik Beklentiler Paneli” düzenlendi.
Kıbrıs Türk Sanayi Odası Konferans Salonu’nda bugün gerçekleşen, moderatörlüğünü İŞAD YİK Başkanı Metin Şadi’nin üstlendiği, İŞAD Başkanı Dengiz Kürşat, KTSO Başkanı Ali Çıralı, KTTO Başkanı Fikri Toros, TUSİAD Genel Sekreteri Bahadır Kaleağası’nın konuşmacı olduğu panelin açılış konuşmasını Müzakereci Özdil Nami yaptı. Panelin başında Kayseri’de şehit düşen askerler için saygı duruşunda bulunuldu.
Nami, birçok başlık gibi mülkiyet üzerinde de değerlendirmede bulunarak, “Mülkiyette Annan Planı’na göre çok daha net, anlaşılabilir, algılanabilir kriterler üzerinde mutabakatı hemen hemen sağladık. Yüzde yüz diyemem. Görüşmeler devam ediyor. Başladığımız noktayla şimdi arasında geceyle gündüz gibi fark var” açıklamasında bulundu.
“HEDEF KIBRIS KONUSUNA KAPSAMLI ÇÖZÜM BULARAK EKONOMİMİZİ BUGÜNKÜNDEN DAHA İYİ NOKTAYA TAŞIYACAK ZEMİNİ OLUŞTURMAK”
Özdil Nami, panlde müzakerelerde gelinen son aşama ve Ocak ayında yapılacak “Kıbrıs Konferansı” konusunda konuklara bilgi verdi.
“Hedefimiz Kıbrıs konusuna kapsamlı çözüm bularak ekonomimizi bugünkünden daha iyi noktaya taşıyacak zemini oluşturmak” diyen Nami, bunun zorlu bir süreç olacağını kaydetti.
“ÇÖZÜMÜN ERTESİ GÜNÜ BÜTÜN EKONOMİK SORUNLARIMIZDAN KURTULACAK DEĞİLİZ”
Nami, şunları belirtti:
“Çözümün ertesi günü bütün ekonomik sorunlarımızdan kurtulacak değiliz. Ancak Avrupa standartlarında bir ekonomiye kavuşmak için gereken yola girmiş olacağız. Bu yolculukta Avrupa Birliği’nin de tüm mekanizmalarını kullanma kabiliyetine kavuşmuş olacağız. Dünyayla entegre bir ekonomiye kavuşma imkanımız doğacak. Bütün bu yapılardan ne kadar faydalanıp faydalanamayacağımız ise kendi maharetimize bağlı olacak.”
“KIBRIS, TİCARET İMKANLARI CAZİP OLAN BİR ÜLKE AMA BU POTANSİYELİ YETERİNCE KULLANAMADIĞIMIZ ORTADA”
Bugünden itibaren ne kadar hazırlık yaparsak, çözüm sonrasında bize sunulacak fırsatlardan yararlanma kabiliyetimiz de o denli yukarda olacak” şeklinde konuşan Nami, şöyle devam etti:
“Kıbrıs, stratejik olarak dünyanın önemli bir bölgesinde. Avrupa’yla Ortadoğu arasında bir geçiş bölgesi. Ticaret imkanları son derece cazip olan bir ülke. Hem Türkiye, hem Ortadoğu, hem Avrupa Birliği hem de Afrika ile çok ciddi ticari ilişkiler oluşturma potansiyeli olan bir ülke.
Fakat bugün kişi başına düşen milli gelirimize baktığınızda bu potansiyeli yeterince kullanamadığımız ortada. Gayri safi millî hasılamızın olması gerekenden çok daha düşük noktada olduğu da ortada. Demek ki bu potansiyele ulaşmak için kapsamlı çözümü elde etmemiz gerekiyor.”
Bu konuda bu güne kadar ciddi çalışmalar yapıldığını da belirten Nami, “Bu ciddi çalışmalar olmasaydı Ocak ayında Kıbrıs Konferansı’na gidilmesine yönelik karar alınmazdı” dedi.
“BU KONFERANS, KIBRIS MÜZAKERE TARİHİNDE BİR İLK”
Bu konferansın Kıbrıs müzakere tarihinde bir ilk olduğunu vurgulayan Nami, “Bürgenstock örneği verilir ancak Bürgenstock’ta BM Genel Sekreteri, Kıbrıs’taki iki lideri, Türkiye ile Yunanistan’ı da iki lidere yardımcı olmak üzere buraya davet etmişti. Halbuki şimdi ilk kez iki lider müzakerelerde elde ettikleri ilerlemelerin bir noktaya geldiğini tespit etti ve BM Genel Sekreteri değil kendileri bu konferansın yapılmasına karar verdi” şeklinde konuştu.
Garantör ülkelerle istişare içinde onların da burada olması üzerine karar üretildiğini anımsatan Nami, şunları ekledi:
“Bu konferansın nasıl yapılacağına dair çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Konferansın nasıl yapılacağı açıktır. İki lider 9 Ocak’ta BM himayesinde görüşmelerine başlayacak. 3 gün sonra garantör ülkeler de oraya gelecek ve konferans 5’li şekilde oluşmuş olacak.
İki lider eğer ihtiyaç duyarsa başka tarafları da konferansa davet edebilecek. Akla gelen ilk örnek Avrupa Birliği’dir. Çünkü neticede Birleşik Kıbrıs AB üyesi bir ülke olacak ve birçok konunun AB ile birlikte orada ele alınması gerekebilecek. Ki Bürgenstock’ta da benzer bir format uygulanmıştı.”
“GÜVENLİK VE GARANTİLER DIŞINDAKİ KONULARDA RESİM NETLEŞTİ”
Müzakerelerdeki başlıklara, Güç Paylaşımı ve Yönetim, Avrupa Birliği, Ekonomi, Mülkiyet, Toprak Düzenlemesi, Güvenlik-Garantiler konularına işaret eden Özdil Nami, şu bilgileri verdi:
“Bunların hepsinde çok ciddi müzakereler yürütüldü. Belki en az değinilen konu Güvenlik ve Garantiler konusu oldu. Çünkü bu konunun detaylı şekilde görüşülebilmesi için garantör ülkelerin de masaya oturması gerekiyordu. Fakat bunun dışındaki konularda artık resim netleşti.
Kıbrıs’ta yasama, yürütme, yargı nasıl oluşacak, bağımsız kurumlar nasıl karar verecek, bunlar neler olacak, bellidir. Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, mali konularla ilgili bağımsız kurumlar, vergi politikaları, dolaylı vergiler, doğrudan vergiler, iki ekonomi arasındaki yakınsamanın nasıl sağlanacağı, AB politikaları gibi birçok konu uzmanlar tarafından ele alındı. Bu konularda ciddi ilerlemeler sağlandı.”
AB başlığı altındaki ilerlemelerden söz eden Nami, “AB, programlarından nasıl faydalanacağız, AB içinde nasıl hareket edeceğiz, karar alacağız, AB’de değişen yasaları federal seviyede ya da kurucu devlet seviyesinde ülkemizde nasıl uygulayacağız bunlar ele alınıp çözüme kavuşturuldu” dedi.
Ekonomiyi etkileyen bir diğer başlığın mülkiyet olduğunu dile getiren Özdil Nami, şunları kaydetti:
“Bu konuyla ilgili, Annan Planı’na göre, çok daha net, hızlı karar üretebilen, belirsizlikten uzak, yeni bir rejim oluşturuldu. Bu rejimi oluşturmadan, muhataplarımızla ilkeler üzerinde mutabık kaldık. Oluşturacağımız, mülkiyet rejiminin mülkiyet taleplerine çok hızlı bir çözüm getirebilmeli, ekonomik çarkların dönmesini engellememeli, istikrarsızlık yaratmamalı, sosyal adaletsizliğe yol açmamalı ve ekonominin önünde engel değil fırsat açacak şekilde kurgulanmalı diye bir dizi ilkeler üzerinde anlaştık.
Daha sonra rejimin detaylarını oluşturmaya geçtik. Bunda başarılı olduk. Gerçekten Annan Planı’na göre çok daha net, anlaşılabilir, algılanabilir kriterler üzerinde hemen hemen mutabakatı sağladık. Yüzde yüz diyemem. Görüşmeler devam ediyor. Başladığımız noktayla şimdi arasında geceyle gündüz gibi fark var.”
“MÜLKİYETİYLE İLGİLİ TALEBİ OLANLAR, ‘TAKAS’, ‘TAZMİNAT’ VEYA ‘İADE’ YOLLARINDAN BİRİNİ İSTEDİĞİNİ İFADE EDEBİLECEK”
Nami, şunları da aktardı:
“Mülk talebi olanlar Türk, Rum ayrımı olmadan bağımsız mülkiyet komisyonuna müracaatlarını yapacaklar, bu kurumda eşit sayıda Türk ve Rum üye olacak. Mülkiyetiyle ilgili talebi olanlar, ‘takas’, ‘tazminat’ veya ‘iade’ yollarından birini istediğini ifade edebilecek ama hangisinin yapılacağına komisyon karar verecek. Neye göre karar verecek? İki taraf arasında uzlaşılan kriterlere göre karar verecek. Bu kadar nettir. Bu kriterler de açık bir şekilde belirlendi.”
“İKİ ÖNEMLİ KURUMLA İSTİŞARE İŞİNDEYİZ. AVRUPA BİRLİĞİ VE DÜNYA BANKASI. SON ZAMANLARDA IMF DE RESMİN İÇİNE GİRMEYE BAŞLADI”
Ekonominin çözüm sonrasında hızlı şekilde gelişmesi ve büyüme performansı gösterebilmesi için çeşitli hazırlıkların yapılması gerektiğini belirten Nami, şunları dedi:
“Bu hazırlıkları iki başlıkta konuşabiliriz. Biri çözümden önce, bugünden yapılması gerekenler. Diğeri de çözümden sonra yapılacak olanlar.
Çözümden önce yapılması gerekenlerle ilgili yoğun çalışmalar devam ediyor. İki önemli kurumla istişare işinde bu çalışmaları yapıyoruz. Birincisi Avrupa Birliği, ikincisi de Dünya Bankası’dır. Son zamanlarda IMF’de resmin içine girmeye başladı. AB ile aslında 2004’ten beri yürüttüğümüz çalışmalar var. Müktesebata Uyum Programı diye bir program hazırlandı, revize edildi. AB Koordinasyon Merkezi oluşturuldu. Mali Yardım Tüzüğü altında bize sağlanan kaynaklar bu yönde kullanıldı. Dikmen çöplüğünün rehabilitasyonundan tutun da Haspolat’taki arıtma tesisine, kentsel yerleşim yerlerindeki projelere kadar birçok proje hayata geçirildi, birçok bürokrat AB Müktesebatıyla aşina olmak için eğitim programlarına katıldı.
Belki de en önemlisi bizim yasalarımızla AB yasaları arasındaki farklar tespit edildi, bunların nasıl giderileceğiyle ilgili programlar da oluşturuldu.”
“İKİ TOPLUMLU BİR AVRUPA BİRLİĞİ AD-HOC KOMİTESİ OLUŞTURDUK”
Bu çalışmaların kendilerini belli bir yere kadar getirdiğini anlatan Nami, şöyle devam etti:
“Rum tarafı federal yetki alanına giren konularda bu çalışmaları yapmamızı engelleyen bir tavır içine girmişti. Dolayısıyla yeni dönemde biz bu sorunu aşabilmenin yollarını aradık. Bu çerçevede Rum tarafıyla birlikte İki Toplumlu Avrupa Birliği Ad-Hoc Komitesi oluşturduk. Ad-Hoc komitenin görev tanımını ilerde kurulacak Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin AB yasalarını uygulaması için hazırlık çalışmaları olarak belirledik. Bu çalışmalar ciddi şekilde devam ediyor. Teknik uzmanlar ülkemize gelmektedir. Bizim yetkililerimizle istişare ve işbirliği içinde araziye gitmekte, hayvan sağlığı, gıda sağlığı, gümrük gibi konularda ciddi çalışmaları başlatmışlardır.”
“BAHSETTİĞİM KONULAR HÜKÜMETİMİZİ İLGİLENDİREN KONULAR”
Kıbrıslı Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis ile Brüksel’e ortak bir ziyarette bulunduklarını ve çözüm gününe hazırlanılması için yapılması gereken 10 öncelik konusunu belirleyip, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile yaptıkları bir toplantıda bunu karara bağladıklarını ifade eden Özdil Nami, şöyle devam etti:
“Çalışmaların bu önceliklere hizmet edecek şekilde kurgulanmasını sağladık. Şunu ifade etmek isterim ki, biz müzakere heyetiyiz. Görevimiz Rum tarafıyla müzakere edip kapsamlı çözüm planını ortaya çıkarmaktır. Halbuki, bahsettiğim bu konular hükümetimizi ilgilendiren konulardır, her bir bakanlığı ilgilendiren konulardır. Günlük hayatta icraatın, yürütmenin devreye girip de hayata geçirmesi gereken konulardır.
Her platformda bu çağrıyı tekrar ediyor, hükümetlere bu konuda önemli görevler düşmekte. Hem bu çalışmalara etkin katılım sağlanması hem de çözümün artık ufukta gözüktüğünün bilinciyle çözüm ortamında çalışacak personelin yetiştirilmesi, yabancı lisana hakimiyetten tutun, AB Müktesebatı’na vakıf olmakla, teknik konularda eğitimle ilgili birçok çalışmanın şimdiden yapılması gerekir. Bunlarla ilgili ana sorumluluk hükümete düşmektedir.”
Ekonomi başlığının müzakerelerde ciddi ilerleme sağlanan başlıklardan biri olduğunu yineleyen Özdil Nami şunları kaydetti:
“Ekonomi başlığı altında 5 kağıt üretildi. Merkez Bankası, Diğer Mali Kurumlar, Kıbrıs ekonomisinin istikrarı için oluşturulacak konsey, federal bütçe, federal vergiler, dolaylı vergiler, iki kurucu devletle federal hükümet arasında gelirlerin nasıl paylaşılacağı, devlet yardımlarının hangi formüllere, hangi denetleme mekanizmalarına hangi kurallara göre verilebileceği, kamu borcunun idaresinin nasıl olacağı, şirketler yasası, şirketler mukayyitliği, bunların nasıl çalışacağı, kalkınma politikalarının nasıl üretilip nasıl hayata geçirileceği, Sosyal Sigortalar, emeli sandığı, sağlık sigortası, diploma ve sertifikaların karşılıklı tanınması, vergilendirme konseyi, maliye politikası konseyi, ortak tarım politikası, AB ekonomik politikalarının ülkeye nasıl adapte edileceği, geçiş dönemi uygulamaları gibi birçok konu son derece detaylı şekilde ele alındı ve bunlarda da ciddi mutabakatlar sağlandı.”
“ÇÖZÜM OLACAKMIŞ GİBİ DAVRANMANIN BİZE HİÇBİR ZARARI YOK”
Nami, sözlerini şöyle tamamladı:
“Artık bu perspektifle hareket etmemiz lazım. Her şeyin başı hazırlık. Bu hazırlığı en iyi şekilde yaparsak o zaman çözümün getirilerinden en iyi şekilde faydalanma imkanına kavuşacağız. Ben üzülerek görüyorum ki, bu perspektif yokmuş gibi davrananlar var, inkarcı davrananlar var.
Halbuki çözüm olacakmış gibi davranmanın bize hiçbir zararı yok, olup olmayacağı elbette iki halkın kendi özgür iradeleriyle referandumda kullanacakları oyun sonucuna bağlı. Ama biz bu olumlu olacak gibi davranalım. Hazırlıkları tam olarak yapalım ve umalım ki yıllardan beri yaşamakta olduğumuz Kıbrıs sorunu tarihe karışır ve Kıbrıs birleşik, Avrupa Birliği içinde, siyasi eşitlik temelinde bir Avrupai federasyon olarak yaratılmış olur. Hem bu ülkede yaşayanlara hem de bölgeye önemli getirileri olacak yeni bir sayfanın açılmasına vesile olur.”