Müzakerelere hazırlanan Türkiye ve Yunanistan birbirini hangi konularda 'maksimalist' politikalarla suçluyor?

Türkiye ile Yunanistan Doğu Akdeniz'de ilk defa yaşanan uzun bir gerginlik sürecinden sonra diyalog masasına oturmaya hazırlanıyor.

Yapılan resmi açıklamalar, tarafların bu yönde ilerlediklerini gösteriyor.

Son olarak Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın, "Şu anda geldiğimiz noktada iklim bu görüşmelerin başlamasına çok daha müsait hale gelmiş durumda" dedi.

İki ülke arasında yıllardır devam eden anlaşmazlıklarda hem Atina hem de Ankara karşı tarafın 'maksimalist talep ve emellerinden vazgeçmesi gerektiği' görüşünü savunuyor.

İki ülkenin karşı tarafça 'maksimalist' olarak yorumlanan talep ve görüşleri özetle şöyle:

Ege hava sahası

Yunanistan tezi: 6 mil kara sularına sahip olan Yunan adaları üzerindeki hava sahası 10 mildir. 6-10 mil arasına izinsiz giriş yapan savaş uçakları Yunan hava sahasını ihlal etmektedir.

Türkiye tezi: Yunan hava sahası, adaların 6 millik karasularından daha fazlasına sahip olamaz. 6-10 mil arasındaki uçuşlar uluslararası hava sahasında yapılmaktadır.

Ege karasuları

  • Yunanistan tezi: 1982 UNCLOS Deniz Hukuku sözleşmesi uyarınca, kara sularını 12 mile uzatma hakkı vardır. Bunu batıdaki İyon denizi için uygulamıştır. Geri kalan denizlerinde (Ege) 12 mile çıkarma hakkını saklı tutmaktadır.
  • Türkiye tezi: Yunanistan'ın Ege'deki kara sularını 12 mile uzatması savaş nedenidir (casus belli). Aksi halde Ege'deki tüm deniz yolları kapatılmış olur.

Adaların silahandırılması

  • Yunanistan tezi: 1936 Montrö sözleşmesinden sonra adaların kısmen silahlanma hakkı doğmuştur. Türkiye'nin 1974 Kıbrıs operasyonundan sonra NATO'ya bağlı olmayan Ege ordusunun olası bir saldırısına karşı adalardaki asker sayısı savunmaya yönelik artırılmıştır. Lozan anlaşması uyarınca adalarda deniz ya da hava üsleri yoktur. Müzakerelere açık değildir.
  • Türkiye tezi: Yunan adaları Lozan anlaşması uyarınca silahtan tamamen arındırılmalıdır. Türkiye adaların silahlandırılmasını kendisine göre bir tehdit olarak görmektedir. Aksi halde adaların egemenliği tartışmaya açılır. Müzakerelerde yer almalıdır

Adaların aidiatı

  • Türkiye tezi: Ege'de aidiyatı belli olmayan 152 ada, adacık ve kayalıklar vardır. Bunların büyük bir bölümü Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Müzakerelere açık olmalıdır.
  • Yunanistan tezi: Ege'de aidiyatı belli olmayan ada, adacık ve kayalıklar yoktur. Lozan anlaşması uyarınca Türkiye, kıyılarından 3 mil mesafesindeki ada , adacık ve kayalıkların dışında hiç bir hak talep edemez.Müzakerelere açık değildir.

Adaların kıta sahanlığı

  • Yunanistan tezi: Deniz Hukuku sözleşmesinin 121.maddesine göre adaların kıtasahanlığı; dolayısıyla Münhasır Ekonomi Bölgeleri (MEB) alanlarını belirleme hakkı vardır. MEB alanlarına tam yetki verilmesi olasılıklar dahilindedir. Türkiye, Libya ile imzaladığı deniz yetki alanları mutabakatında Girit ve Rodos gibi büyük adaların kıtasahanlıklarını yok saymıştır.
  • Türkiye tezi: Yunan adalarının kıtasahanlıkları ve MEB alanı hakkı yoktur. Adaların-Meis adası dahil- tam yetki alanlarına hakkı olduğu tezi kabul edilemez. Bu Türkiye'yi Antalya körfezine sıkıştırmak anlamına gelir. Yunanistan'ın Mısır ile imzaladığı deniz yetki alanları mutabakatı Türkiye'nin kıtasahanlık hakkını yok saymıştır.

Meis'in konumu

  • Yunanistan tezi: Meis (Kastelorizo) Türkiye'ye 2 mil; Girit Adasına 250 mil mesafede olabilir. Ancak Yunanistan'ın egemenliğindedir. Üzerinde adanın savunmasına yönelik bir muhafız gücü vardır. Deniz ya da hava üssü yoktur. Yunanistan Cumhurbaşkanları ve Başbakanları adayı sıkça ziyaret etmektedir. Türkiye'nin tehdit edildiği iddiaları gülünçtür. Meis'in kendi kıtasahanlığı ve MEB alanı vardır. (ilan edilmemiştir*)
  • Türkiye tezi: Türkiye'ye bu denli yakın Meis adası silahlardan arındırılmalıdır. Tehdit unsurudur. Adanın kıtasahanlığı ve MEB alanı hakkı yoktur çünkü bu, Türkiye'nin Doğu Akdenizdeki haklarının gasp edilmesi anlamına gelir. Bu adaya Yunan Cumhurbaşkanının ziyareti provokatif bir eylemdir. (not: Bu açıklamayı en son "..ziyaret edecek başka ada mı kalmadı?" diyen Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar yapmıştı)

Seville Haritası

  • Yunanistan tezi: Sevil haritası olarak tanımlanan harita, Yunanistan'ın resmi haritası değildir. Sevil üniversitesinin hazırladığı bir haritadır. Yunan uzmanların büyük bir bölümü de bu haritayı maksimal ve gerçek dışı olarak görüyor.
  • Türkiye tezi: Sevil haritası, Yunanistan'ın emellerini sergilemektedir. Türkiye'nin Ege ve doğu akdenizdeki hakları yok sayılmaktadır. Yunanistan'ın bölgedeki maksimum taleplerini yansıtmaktadır .Kabul edilmesi mümkün değildir.

Mavi Vatan

  • Türkiye tezi: Türkiye'nin Ege ve Doğu Akdenizdeki haklarını yansıtan haritadır.
  • Yunanistan tezi: Türkiye'nin Yunan kıtasahanlıklarını yok sayarak öne sürdüğü Mavi Vatan haritası hayal mahsülüdür ve maksimalist emellerini yansıtmaktadır. Kabul edilmesi mümkün değildir.

Uzmanlar ne diyor?

Prof. Kostantinos FilisAtina Panteion (siyasal bilimler) Üniversitesi

Yunanistan'ın Türkiye'nin egemenlik haklarını ne ret ediyor ne de Türkiye'nin 'mavi vatan' kavramına benzer bir kavramla bu haklarını gasp etmeye çalışıyor. İki ülke arasındaki ihtilaflar, keyfi yorumlara meydan vermeden deniz hukuku kurallarına göre çözülmelidir. Bu da ya diyalog yolu ile ya da uluslararası Lahey Adalet Mahkemesinde mümkün olabilir.

Komşu ülkeler, tek taraflı eylemlere, tehditlere ve zorunlu diplomasi (coercivediplomacy) yoluna başvurmaksızın anlaşmalıdır. Türkiye -Mısır'dan sonra- bölgenin en büyük pazarına sahip olan ve her türlü bağımlılığını hafifletmeye çalışan bir ülkedir.

Türkiye ile Yunanistan 1982 UNCLOS anlaşması temelinde deniz yetki alanlarını belirlemeleri durumunda deniz alanlarının kesiştiği yerlerden çıkacak olası doğal zenginliklerinden , kendilerine düşen pay oranında, ortaklaşa yararlabileceklerdir.

Doğal gaz ve LNG kullanımı 2050 yılına kadar geçerli olacaktır. Zaman daralmaktadır. Dolayısıyla yatırımlarda, kararlarda ve olası sinerjilerde geç kalınmamalıdır. Ve en önemlisi: bölgemizin refaha ulaşılabilmesi için komşu ülkeler arasındaki ilişikilerin istikrarlaşması ve uluslararası hukuk temelinde işler bir modusoperandi bulunması şarttır."

Prof. Sophia İordanidouSelanik Üniversitesi

Türkiye ile Yunanistan'ın Doğu Akdenizde bir çatışmaya girmesi , bölgeyi sonsuz bir savaş alanına dönüştürmesinden ve silah satmak için birbiriyle yarışan büyük güçlerin işine yaramasından başka bir sonuç getiremez. Böyle bir olasılığın önüne geçilmesi zorunludur. Bunun da Cumhurbaşkanı RT Erdoğan'ın elinde bulunduğundan eminim.

Sn. Erdoğan, iktidara geldiği yıllarda ülkesindeki siyasi istirarı sağlamış; ekonomisini refaha ulaştırmış ve Türkiye'yi uluslararasında anlayışlı bir ülkeye dönüştürmüş bir lider olarak bilinirdi.

Ancak son zamanlarda bu siyaset, ekonomiyi fakirleştirmeye; içteki muhaliflerini kovalamaya; dış ilişkilerinde ise komşularının egemenlik haklarına karşı kuşkulu ile bakmasına dönüşmüştür.

Yalnız Yunanların değil; hepimizin ümidi, bu değişikliğin mazide kalacak bir parantez haline gelmesidir. Büyük liderler, yalnız kan ve göz yaşı vaad edenler değil; halklarının refahı ve çıkarları doğrultusunda barış ve diyaloğu teşvik edenlerdir."

Müzakerelere bakış

  • Türkiye tezi: Müzakarelerde tüm bu anlaşmazlık konuları masaya yatırılmalıdır.
  • Yunanistan tezi: Türkiye ile yalnız deniz yetki alanlarını belirlemek için masaya oturmalıyız. Bu konuda anlaşamazsak, son söz, Lahey gibi, Uluslararası mahkemelerde olmalıdır.

Türkiye ile Yunanistan, aynı bölgelerde kendilerine ait olduğunu öne sürdükleri kıtasahanlığı üzerinde hak talep eden iki ülke konumunda. Ancak ne Türkiye ne de Yunanistan varsaydıkları kıtasahanlıklarını resmen ve hukuken ilan etmiş değiller.

Bu nedenle Oruç Reis araştırma gemisi ve karşı karşıya gelen iki ülkenin donanmaları hukuken "ihtilaflı sularda" seyretmekte. Oruç Reis'in bölgeden ayrılması ise Almanya'nın da araya girmesiyle Türk-Yunan diyalogu için kaçınılmaz bir fırsat olduğu görüşü her iki tarafta da hakim.

  • Stelyo Berberakis- Atina  - BBC TÜRKÇE