Gazeteye verdiği demece göre, Kıbrıs Rum tarafının müzakerecisi Andreas Mavroyannis’le Kıbrıs sorununda uzatmaların oynandığı konusunda tam anlamıyla hem fikir olduğunu belirten Nami, öte yandan Kıbrıslı Türklerin hedefinin, Türkiye’den katkıya ihtiyacı olmayacak bir ekonomi inşa etmek olduğunu söyledi.
Gazeteye göre Nami demecinde; “Doğal gaz konusunda, karşılıklı yarar sağlayan bir senaryo uygulanması konusunda bizi engelleyen şey, Rum Yönetimi’nin hidrokarbonları Türk tarafının karşısında koz olarak kullanma isteğidir” ifadesini kullandı.
Demece soru-cevap olarak geniş yer ayıran gazeteye göre Nami; “Uzun vadede Türk ekonomisindeki gelişmelerden nasıl kaçınılabileceği” sorusuna verdiği yanıtta, kısa vadede vatandaşların gıda gibi satın alma güçlerini doğrudan etkileyen ürünlerdeki vergi oranını azaltan bazı önlemler uyguladıklarını söyledi.
Yakıttaki vergi oranını azalttıklarını ve elektrik fiyatlarını düşük tutmak için bazı önlemler aldıklarını ifade eden Nami, buna paralel olarak, kumarhane ve yabancılar tarafından mal satın alınmasındaki vergi oranlarını artırdıklarını söyledi.
Nami, uzun vadede gereken şeyin, daha etkili olması için kamu sektörünün yenilenmesi ve elektrik fiyatlarının Türkiye’dekilere yaklaşabilmesi için, enerji sektöründe de reform yapılması olduğuna işaret etti.
Uzun vadede alınabilecek başka önlemler bulunduğunu, öte yandan hükümetin, bazı sektörleri sübvanse ettiğini de izah eden Nami, ancak şu an bu ödeneklerin nasıl değerlendirileceği konusunda daha akıllı olunması gerektiğini belirtti.
Tabi ki hiçbir değişimin kolay olmayacağına vurgu yapan Nami, devamla kamu sektöründeki iş pozisyonlarına güvenilemeyeceği algısının artık Kıbrıslı Türkler arasında yerleştiğini, bu yüzden hedefin; özel yatırımlar için olumlu bir havaya sahip olmak olduğunu söyledi.
İlk olarak tarımın gelişmesi için büyük öneme sahip olan su problemini çözdüklerini ve Türkiye’den suyun geldiğini ifade eden Nami, Türkiye’den gelen suyun pahalı olduğuna dair eleştirilerle ilgili bir soruya ise, “Tabii ki ucuz değil, fakat buna sahip olmasaydık ekonomiye olan maliyeti daha büyük olacaktı” yanıtını verdi.
Enerji maliyetinin düşürülmesine yatırım yapmakta olduklarını da belirten Nami, projelerden birinin Türkiye’den elektrik getirilmesi olduğunu, diğerinin ise yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması olduğunu kaydetti.
Nami, fosil yakıtlara olan bağımlılığın, kendilerini fiyat artışlarına eğilimli hale getirdiğini de söyledi.
“Bu durumda Kıbrıs Türk ekonomisi Türk ekonomik yardımına olan bağımlılığından kurtulabilir mi?” şeklindeki soruya Nami, bunun gerçekçi bir yaklaşım olduğunu ve bu yıl gelirlerin giderlerle neredeyse aynı olduğunu belirtti.
Bütçe yüzdesi olarak Türkiye’den alınan ödeneğin, zamanla azaldığını ve bağımlılığın ödeneklerle değil başka sektörlerle alakalı olduğunu ifade eden Nami, örneğin havayolları, telekomünikasyon ve bankacılık sisteminin tam anlamıyla Türkiye merkezli olduğunu izah etti.
Bu durumun, Türk ekonomisine Türkiye’den hangi miktarların girdiğinden daha önemli olduğunu kaydeden Nami, Türkiye’yle işbirliği içerisinde uygulanmakta olan ekonomik programların, zamanın geçmesiyle birlikte fon sağlanması gereğine bir son verilmesi amacını taşıdığını da söyledi.
Bu durumun muhafaza edilmesinin ne KKTC’de ne de Türkiye’de siyasi bir hedef olduğunu kaydeden Nami, bunun tam aksine, Türkiye’nin kendi ayakları üstünde durabilecek etkili bir ekonomi meydana getirilmesini istediğini dile getirdi.
Ödemelerin Euro olarak yapılması konusunda bir soruya ise Nami, gerek Rum kesimi gerekse de Yunanistan’ın Euro para birimine sahip olduklarına, ancak bunun ekonomik krize engel olmadığına işaret etti.
Kıbrıs Türk ekonomisinin ihtiyacı olan şeyin, rekabetçi olması için uygun reformlar yapılması olduğunu söyleyen Nami, Türk Lirası gibi bir para birimi kullanılmasının KKTC ekonomisini şoka uğramaya açık bıraktığını, öte yandan aynı zamanda ekonomiyi daha rekabetçi hale getirdiğini de kaydetti.
Ancak bütün bu durumu Kıbrıs sorunu ve AB’nin rolüyle ilişkilendirmenin, iki taraf arasındaki iyi niyet ve işbirliğini şart koşan büyük bir konudan ibaret olduğunu söyleyen Nami, örneğin enerji konusuyla ilgili olarak, tarafların enerji maliyetinin düşürülmesi için işbirliğinde bulunduğunu görmek istediğini belirtti.
AB’nin böyle bir işbirliğine yardımcı olabileceğini ve kendilerinin de buna açık olduğunu kaydeden Nami, çözüm müzakerelerinin donmuş durumda olmasının, başka alanlardaki uzlaşıları engellememesi gerektiğine işaret ederek, cep telefonu şebekeleri arasında bağlantı kurulması gibi, liderler arasında hali hazırda anlaşmaya varılan konulara atıfta bulundu.
Ticareti kolaylaştırmak için yeşil hattaki prosedürlerin iyileştirilebileceğini de söyleyen Nami, iki tarafta da diğer tarafta satılabilecek ürünler bulunduğunu, ancak bürokratik engeller ve geçiş noktalarındaki prosedürler yüzünden bunun gerçekleşmediğini belirtti.
Nami, AB’nin bu konuda rol oynayabileceğini de ifade etti.
“Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs Türk tarafına pratik olarak nasıl yardım edebilir? Örneğin AB’den acil bir finansal yardım için arabuluculuk yapabilir mi?” şeklindeki soruya ise Nami, AB’den ekonomi yardım alınması konusunda somut bir metot bulunduğunu ve AB’nin, özellikle de Kıbrıslı Türklerin en yakını Crans - Montana’daki konferans olan, birleşik bir Kıbrıs için ellerinden geleni yaptıkları andan itibaren, Kıbrıslı Türklerin ekonomik zorluklarına göz yummaması gerektiğini düşündüğünü söyledi.
Olası bir önlemin, enerji üretimi sektöründeki Avrupa prototiplerini uygulamaları için Rum tarafına sağlanan teknik yardım olduğunu ve bunun daha çevre dostu ve daha ucuz enerji üretilmesi için Kıbrıslı Türklere de verilebileceğini dile getiren Nami, bugün üretilmekte olan hava kirliliğinin yalnızca Kıbrıslı Türkleri etkilemediğini, çünkü bunun yeşil hatta durmadığını ve adanın tümünü etkilediğini söyledi.
Bunun politik hassasiyetlere dokunmadan gerçekleşmesi için yollar bulunduğunu kaydeden Nami, bu çabaların müzakereler yapılmadığı için durmaması gerektiğini belirtti.
KIBRIS SORUNU
Rum müzakereci Andreas Mavroyannis’in Kıbrıs sorununda uzatmaların oynandığını söylemesiyle hem fikir olduğunu da dile getiren Nami, Kıbrıs’la ilgili bir konferans toplanmasının tarihi öneme sahip olduğunu ve BM Genel Sekreterinin kaçırılan tarihi bir fırsattan söz ederek, bunu raporunda da işaret ettiğini anımsattı.
Nami, “bunların bir BM Genel Sekreteri tarafından kolay bir şekilde söylenen sözler olmadığına” vurgu yaptı.
Artık Crans - Montana’da oldukça önemli bir şey olduğu algısı bulunduğunu ve eski uygulamaları tekrarlayamayacaklarını ifade eden Nami, bunları söylerken Mavroyannis’in kamuoyu önünde söyledikleriyle hem fikir olduğunu ve halka gerçekleri söylemenin kendi sorumlulukları olduğunu belirtti.
Nami, “önümüzdeki haftalardaki tarihi gelişmelerle ilgili söylenenlerin, yalnızca her iki tarafın da hedefi sonuç olan bir sürece katılmaya hazır olmasıyla geçerli olabileceğini, herkesin anlaması gerektiğini düşündüğünü” ifade etti.
Guterres çerçevesiyle ilgili bir soru üzerine ise Nami, sorulması gereken sorunun Kıbrıslı Rum liderin neden masadan ayrıldığı olduğunu söyledi.
Nami “kendisine göre esas anlaşmazlığın; Kıbrıs Türk tarafı müzakereleri tamamlamaya hazır olduğunu söylerken, Rum kesiminin ise, sonuç getirecek bir süreçten ibaret olacağını taahhüt etmeden, müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğunu söylemesi olduğunu” belirtti.
Bu zorluğun aşılması için BM’nin yapacağı işin hayati öneme sahip olduğunu kaydeden Nami, Rum kesiminin, bu kez müzakerelerin tamamlanabileceği konusunda ikna edecek şekilde durum değerlendirmesi yaptığına dair bir işaret görmediğini de ifade etti.
Nami, bütün bunlara rağmen, olumsuz olmamaları ve New York’ta neler olacağını görmeyi beklemeleri gerektiğini ekledi.
ENERJİ KONUSU
Gazeteye göre, “ExxonMobil’in sondajlarına nasıl yanıt verileceği konusunda somut ifadelerle konuşmaktan kaçınan” Nami, Kıbrıs Türk tarafının bunlara benzer şekilde yanıt vereceğini, ancak hedefin gerginlik yaratılması olmadığını vurguladı.
Hidrokarbonlar konusunda gereksiz bir gerginlik yaratılmakta olduğunu düşündüğünü kaydeden Nami, dışlamaların olmadığı bir yaklaşımla, bilgi alışverişi yapılabilecek ortak bir platform meydana getirilebilmesi halinde, gerginlikler olmayacağını belirtti.
Bunun doğal olarak Avrupai bir yaklaşım olacağını söyleyen Nami, ne yazık ki şu an oryantal bir yaklaşım benimsenmekte olduğunu ve bölgeden de görüldüğü üzere bunun yalnızca gerginlik yaratmakta olduğunu söyledi.
Rum kesimi istediğini yaptığı gibi, kendilerinin istediklerini yapmanın hakları olduğuna dair bir yaklaşıma sahip olduklarını ve yetkileri arasında bir fark görmediklerini kaydeden Nami, Kıbrıs Rum tarafının kendisinin uluslararasında tanınan hükümet olduğu şeklinde bir argümanı olduğunu, ancak kendilerinin bunu bu şekilde görmediğini belirtti.
“Doğal gaz konusunda, karşılıklı yarar sağlayan bir senaryo uygulanması konusunda bizi engelleyen şey, Rum Yönetimi’nin hidrokarbonları Türk tarafının karşısında koz olarak kullanma isteğidir” ifadesini kullanan Nami, “Korkarım Rum kesimi yanlış hesap yapıyor” dedi.
Nami, kendilerinin prensipte inisiyatif almadıklarını, ancak Rum kesiminin Kıbrıs Türk tarafıyla diyalog, istişare veya işbirliği olmadan tek yanlı olarak yaptığı şeylere yanıt verdiklerini sözlerine ekledi.