[caption id="attachment_24477" align="alignleft" width="100"]
Sahibine Mesajlar Sayın Sibel Siber, Cumhurbaşkanlığı adaylığınız memleketi ikiye böldü. Bir grup bir kadın Cumhurun koltuğa oturması görüntü açısından güzel olur. Sibel hanım görünüşü ile hanım hanımcık ama otoriter bir görüntü yansıtıyor. Ama bir başka grup ise Cumhurbaşkanlığı deneyimsiz ve acemi ellere teslim edilmez. Hele hele Kıbrıs görüşmelerinin ivme kazandığı bu zamanda hiç olmaz. Sibel hanım bir başka bahara şansını denesin diyor. Vallahi iki arada bir derede kaldık. Bir grubun kapsama alanına girerken bir diğer grup bataryası zayıf kapsama alanımıza girmez diyor. Ne dersiniz? Sayın İsmail Beydola, AB’nin balık yuvaları için verdiği 300 bin Euro proje, AKSA’nın Eş Finans desteğine rağmen hükümetin projeye köstek olduğunu söylüyorsunuz. Balık yuvası yaparak balık popülasyonunu artırmak niyetinde olan sizlere hükümetin neden ‘Androş’ koyduğu da pek anlaşılmadı. Balık popülasyonunu artırmak için siz bal arıları gibi çalışırken üreteceğiniz balı sıfıra indirgemek isteyen hükümet bal üreten arının kuyruğunda iğnesinin olduğunu da unutmasa iyi olur kanaatindeyim. Sayın Murat Çaptuğ AKSA’nın elektrik üretim tesislerine geldiğim zaman hayretten küçük dilim ile birlikte büyük dilimi de yutuyordum. Muhtemel dumana karşın yanımda maskede getirerek arabanın arkasında tedbir olarak bulundurmayı tercih ettim. Aşağıya inip oradaki mis gibi havayı ve güzelim çevreyi görünce gaz maskesi getirdiğim için utandım. Etraftaki yeşil çimenler ile ağaçların yanı sıra tertemiz çevreye hayran kaldım. Bağ çaba, tarla sapan ister der atalarımız. Ama maşallah siz AKSA’nın vitrinini çapa ve sapansız çok güzel bir görüntüye kavuşturdunuz. Vitrinin al benisi çok güzel kutlarız. Sayın Ali Çıralı, hellim kavgası devam ediyor. Hallumi veya Hellim için politik arenada Rum ile kavga ederken KKTC bu kavgayı kaybederse sanırım ülkede hellim üretimi yapımı durur dediniz. Ali bey görme özürlü. Duyma engelli. Ve idari yeteneğe sahip olmayan kaptanların yönettiği transatlantiklerin sonu ne olur diye sorsam. Mercan Kayalıklarına doğru gemi gidiyor. Halk ekonomik yıkıntıdan dolayı intihar limanına demir atıyor. Gemi kaptanı Boşbakan ise ‘Haspelkader’ gemi kaptanlığı görevine getirildim diyor. Kısacası ne hellim ne hallumi kalacak desek yanlışmı söyleriz. Sayın Mustafa Arabacığolu bir doktor olarak sizi hasta olan eğitimi iyileştiresiniz diye Maarifin başına getirdik. Yüksek sıcaklıktan muzdarip. Tansiyon ve kolestrol hastası eğitimi sıkı bir kontrolden geçirin ve reçete yazarak onu iyileştirin dedi. Ama maalesef verdiğiniz ilaçlar iyi gelmedi. Hastalık taaa ilkokullara kadar sıçradı. İlkokullar sorunlu açıldı. Başkent Lefkoşa’da Şht. Tuncer İlkokulu inşaat artıkları ile dolu ve çocuklar tehlikede. Yine servisler bazı yerlerden alınıp asker çocuklarına verildi. Mağusa’da Bekir Paşa ‘ya alınacak çocuklara nanik demişsiniz. Eylemler şimdiden başladı. Yüksek ateşi ve tansiyonu nasıl düşürmeyi düşünürsünüz doktorum? Sayın Serdar Denktaş TAK’a attığınız gol maalesef off side gerekçesi ile yan hakem TAK yönetimi tarafından iptal edildi. Yan hakem bayrak kaldırarak bu gol geçerli değil. Sayın Denktaş’ın yaptığı hareket normal şarj değil kasti harettir dedi ve golü iptal etti. Sahi ama bayram değil seyran değil baldız bizi durup dururken öptü misaline benzer bir davranış ile neden TAK’a sansür uygulayarak öpmek istediniz öğrenebilirmiyiz? Sayın Önder Sennaroğlu 500 ton yerli soğana Pazar aranıyormuş. Görüntüsü bile mide bulandıran salhanelerde kesilen ve sizin veteriner dairenizin müdürünün bile kabul ettiği hastalıklı hayvanların kesildiği mezbahalar. İnsan sağlığını olumsuz etkileyecek ilaçlı sütler. Sahi memlekette ne oluyor dersiniz? Şimdi bu 500 ton soğanı Mersin’e göndersek ilaçlı diye geri gönderirler mi? İlaç yoksa soğanlar çok kokar ve gözleri yakar diyerek mazeret bulurlar mı? Bir baş soğan bir kazanı kokutur der atalarımız. Domates, süt, et derken sanırım tüm gıda maddelerini o bir baş soğan ile kokuttuk değil mi?
GÜNÜN FOTOĞRAFI