Değişimi gerçekten istiyor muyuz? Bu soruya eminim birçoğunuz ‘Evet’ diyeceksiniz. Ama değişim gerekli konu ve alanlar paylaşılmaya başlandığında yavaş yavaş kendi çıkarlarınız doğrultusunda aslında bu değişime açık olmadığınız ortaya çıkacak. Maalesef bu durum yıllardır ülkemizde süregelen yanlış politikalar sonucunda insanlarımızın kendilerini güvenceye alma hissinden kaynaklı yaptıkları yanlışlar arasındadır. Buna artık dur demeli, vatandaşın devlete olan güvenini artırıcı yaklaşımlar sergilemeli ve bireysel kazanım hedeflerini toplumsal kazanımlara dönüştürmeliyiz. Bireysel hiç mi kazanım olmayacak? Tabii ki olacak. Toplumsal kazanımları hedefleyip bundan toplum bireyleri olarak faydalanmayı öğrenmeliyiz. Devlet de bu yönde destek sağlamalıdır. Bunlar da güçlü devlet politikalarının oluşumu ve toplumun desteğiyle mümkündür. İmar planları bir ülkenin planlı gelişimi için çok önemlidir ve ülkemizde geç kalınmış bir konudur.
Emirnameler maalesef kısıtlayıcıdır ve yasaklayıcıdır çünkü amaç kısa süreliğine (3-6 ay gibi) yapılaşmayı yavaşlatmak ve hatta tamamen durdurmak ve bu sürede yeni geliştirilen imar planlarını uygulamaya koymaktır. Bu yapılmak zorundadır çünkü aşağıda örnek olarak verilen birçok sorun artık kabul edilebilir değildir.
- Trafik sıkışıklığı ve trafik ışıkları ve işaretlerinin yanlışlığı ve yetersizliği
- Altyapı eksikliği, su baskınları, kanalizasyon eksikliği veya yetersizliği
- Elektrik santrallerinin yetersizliği ve güneş enerjisi kullanımının yeterince yaygınlaştırılamayışı
- Alternatif yenilenebilir diğer enerji kaynaklarının fizibilite çalışmalarının yetersiz olması
- Yapıların halen yeterli su, ses ve ısı izolasyonlarının yapılma zorunluluğu olmaması
- Yapıların gerek plan üzerinde yerleşimi, yapı için kullanılan malzemelerinin sürdürülebilir, enerji tasarruflu olması ve yenilenebilir enerji kaynaklarını daha verimli kullanılabilmesi açısından yeterli yasaların olmayışı
- Yapıların başladıktan sonra belli bir süre içerisinde bir tamam, kaldırımlarıyla birlikte bitirilmesi. Dolayısıyla çevremizde atıl durumda binaların kalmaması
- Devletin gerekirse aldığı vergileri yükselterek imara açılan bölgelere altyapıyı düzgün ve tek elden (kaldırımlar dahil) yapması
- Ülkemizdeki toprak sorunları, yapılaşmanın plansız gidişatı
- Kontrol edilemez duruma gelen çevre sorunları, taşocakları, vb
- Toplumun şehir ve kasabaların içerisinde nefes alabileceği planlı ve yeterli yeşil alan olmayışı,
- Mevcut sulak alanların yeterince korunamaması
- Belediyelerin geniş alana yayılan konutlara tatminkar hizmet vermekte zorlanması
- Toplu taşımacılığın bu yayılmadan dolayı sürdürülebilir olamayışı
- Tüm toplumun sağlık ve eğitimde eşit olarak olanaklara yakın olamaması
- Ekonomik olarak kısıtlı ülke bütçesiyle çok geniş alanlara ayni olanakların sağlanamaması
Gazimağusa-İskele ve Yeni Boğaziçi emirnamesinin detayına bakacak olursak mutlaka eleştirilecek yanlar vardır. Kendi içerisinde tutarsızlıklar mevcuttur. Ama bu emirname gerçek anlamda kısa süreli bir yavaşlatmayı ve durdurmayı amaçlıyorsa ve sonuçlandığında işleve girecek imar planlamasının geri kalan sürecinde yerel belediye ve örgütlerin katılımı organize bir şekilde sağlanırsa o zaman gerçek başarıya ulaşılabilecektir. İmar planı sadece arsaların ve yapıların rakamsal olarak büyüklüğünü veren bir plan değildir. O bölgede sürekli yaşayan veya ziyaret eden kişilerin yaşam kalitelerine bire bir etki edecek, sosyal ve ekonomik yönlerden bölgeyi düzenleyecek, eşit fırsatlar yaratacak, toplumsal birlikteliği güçlendirecek, birçok aktiviteyi de içinde barındırır. Bizler mühendis, mimar, şehir plancı, ekonomist, turizmci ne olursak olalım aldığımız eğitimlerde mesleğimizi etik anlayışla, insan odaklı ve memleket faydasına yapmayı öğrenmedik mi? İmar planı bu yapmamız gerekenleri organize edip süreçlere bağlayarak uzun soluklu hedefimize varmak için kullandığımız bir araçtır. Bir toplumun sürdürülebilir bir yapıda büyümesi, gelişmesi ancak kısa, orta ve uzun vadeli planlamalarla mümkündür.
Yıllardır politik ve siyasi nedenlerle de ülkemizin lokomotif sektörlerinden biri haline gelen inşaat sektörünün de bu sürdürülebilir bir yapıya kavuşması, daha çok değil daha kaliteli ve nitelikli yapı ve yaşam alanları yaratarak ve toplumun diğer sektörleri ile senkronize giderek bunu sağlaması hedefimiz olmalıdır. Buna kimse kötü eleştiri olarak bakmasın. Diğer yandan İnşaat sektörü hiçbir toplumda ekonomik kalkınmada birincil sektör olmamıştır. Ama ana sektörleri destekleyen ve olmazsa olmaz bir sektördür. Toplumsal varoluşta inişli çıkışlı süreçlerimiz olacaktır. Önemli olan, yanlışlardan erken sıyrılıp doğrularla ilerleyebilmektir.
Geçmişte yapılan ve maalesef halen yürürlükte olan Emirnameler vardır ve haklı olarak vatandaşların bu yeni emirnameye o kötü tecrübe ile bakmasına neden olmaktadır. Emirnameler ve imar planları bir siyasi yapı değil bir devlet politikası olarak yansımalıdır. Bugün sesini daha iyi duyurabilen ve piyasayı bilene göre değil, toplumda her kesimin sıradan vatandaştan en çok yatırım yapan kişi ve kuruluşlara kadar kazan kazan mantığına göre yapılmalıdır. Bu süreçlerde gerektiğinde devlet bu planlama sonucunda mevcut değerinin çok üzerinde bir kazanca ulaşan kesimden alıp kaybeden kesimi kaybı oranında tazmin etme pahasına doğru yerleşim ve planlamayı yapma yoluna gitmelidir.
Şu anda yasak öncesi birçok proje KTMMOB ve Belediyelerde her zamankinden çok ruhsat alma aşamasındadır. Bu da çarpık yapılaşmanın artmasına neden olabilir. Sürecin dolmasıyla birlikte acilen emirname taslağına son şekli verilip 6 ay gibi bir süre ile bitiş tarihi de eklenerek emirname yayınlanmalıdır. Görüş alma sürecinden elde edilen veriler de dikkate alınarak hızlı bir imar planı oluşturulmalıdır. Katılımcılık sağlanıp, ortak akıl yolu ile ve ülkesel fiziki plan esas alınarak sonuca gidilip, kaybeden kesim tazmin edilerek ve bu sürece herkes kazan kazan mantığı ile bakarak, çok daha verimli, çoğunluğun kabul edebileceği bir çalışma ve memleketin yararına bir imar planı elde edilebilir. Diğer bölgelerde mevcut olan emirnameler de her kesimden görüş alınarak süratle oluşturulacak imar planlarının yapılmasıyla yürürlükten kaldırılmalı ve planlı gelişimin yolu açılmalıdır.