Nedir Bu GDO’lu ya da Genetiği Değiştirilmiş Besinler?

Geçtiğimiz birkaç yılda, birtakım değişik genetiği değiştirilmiş organizmalarla karşılaşmaya başladık. Karanlıkta parlayan domuzlar, tüysüz büyüyen tavuklar ve hatta örümceklerin ipek proteinini üretebilen keçiler…

 
Fakat, insanların en çok merak ettiği nokta, genetiği değiştirilmiş besinler. Sonuçta birinin bilim projesini yemek, karın ağrısıyla sonuçlanabilir.

Peki nedir bu genetiği değiştirilmiş terimi ve genetiği değiştirilmiş yiyecekler nasıl üretiliyor?

Sorunun cevabını almak için 10.000 yıl öncesine gitmemiz gerek. Bu insanların hayvanları evcilleştirmeye ve bitki yetiştirmeye başladığı ilk zaman. O zamanlardan beri insanlar istedikleri özelliklere sahip ürünler elde etmek için türleri birbirleriyle çiftleştirdiler. Bu yolla yiyecek ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamaya çalıştılar. Bunun en klasik örneği mısır. Mısır şimdiki halini almadan önce tropik bir bitki olan teosinthe idi. Bu bitki yenilmeyecek kadar ufak çekirdeklere sahipti ve besin ihtiyacını karşılamıyordu. Binlerce yıl içerisinde, antik Meksikalı çiftçilerden başlayarak sürekli çiftleştirilen bu bitki şimdiki hali olan mısıra kadar geldi. Aslında şimdi anlayabiliyoruz ki, antik çiftçiler teosinthe bitkisinin DNA’sını değiştirmişti.
Teosinthe bitkisinin genomlarındaki 5 değişiklik, teosinthe ve mısır arasındaki büyük farklılığın da kaynağıydı. Bilim insanları bu süreci doğal seçilim olarak adlandırıyorlar.

Peki bu antik üretim sürecinin şimdiki modern genetiği değiştirilmiş organizmalardan farkı nedir?

Bilim insanları artık istenilen özellikleri elde etmek için seçici çiftleştirme yerine direkt olarak özelliklerden sorumlu DNA’ya müdahale edebiliyorlar. DNA üzerinde yaptıkları değişikliklerle de yeni bitki ve hayvanı yetiştirebiliyorlar. Eğer DNA değiştirme işleminde kullanılan ufak parçalar aynı türe aitse bilim insanları bu organizmayı ‘’cisgenic’’ olarak tanımlıyorlar. Fakat DNA işlemede kullanılan ufak parçalar farklı türlere aitse yeni organizma ‘’transgenic’’ olarak adlandırılıyor. Karanlıkta parlayan domuzlar yeşil görünüyorlar çünkü artık parıldayan deniz anası genlerine de sahipler. Geçtiğimiz 20 yılda bilim insanları benzer genetik işlemleri yiyecekler üzerinde de uygulamaya başladılar. Böcekler için zehirli bakteriler içeren mısırlar, balıklardan domateslere eklenen donmayı engelleyen genler ve hatta insan sütü üretebilen inekler. Bunlar sadece birkaç örnek. Bu örneklerden sonra genetiği değiştirilmiş besinlerin sağlıklı olup olmadığı sorusu aklınıza gelebilir.

Pazarlarda sıklıkla rastladığımız genetiği değiştirilmiş besinlerin testleri yapıldığı söyleniyor ve sağlığa zararlı olmadıkları iddia ediliyor. Fakat henüz yeni teknikler kullanılan bu besinler üzerinde uzun soluklu etkileri test edilecek araştırmalar da yapılmış değil.

Yakın gelecekte bu besinlerin ne gibi sonuçları olacağı ise merak konusu.

fizkist