Nedir ve kimlerden oluşur bu hain sistem?....(2/2)

Ayşegül Garabli

İyi de nedir bu sistem? Kimler var ve kimler yok bu sistem denilen canavarın içinde? Kimler, kuruyor, ve kimler bozuyor bu sistemi? Kimlerdir, bu toplumun itibarını, yerle bir edenler? Ne yazık ki; bir çok konuda olduğu gibi, sisteme de farklı anlamlar yüklemişiz. Sistemsizliği, politik açıdan, siyasilerin, düzenlerini sürdürebilmek için ortaya koydukları çarpık politikaları, sistem diye adlandırmışız. Örneğin, gelmiş geçmiş tüm hükümetler, eğitimin, sağlığın ve kamunun sağlıklı bir şekilde yürüyebileceği tüm koşulları ortadan kaldırıp, yerine koydukları çarpık düzene “sistem” dediler, ve yaptıkları tüm olumsuzlukların suçlusu olarak, yarattıkları  bu “sistem” kavramını gösterdiler. Biz de toplum olarak, buna inandık (!) ve bu söylemi devam ettirdik. Sistemden hem şikayet ettik, hem de, bu sistemsizliğin bir parçası olarak, besledik. Okullarda eğitim, hastanelerde sağlık ve kamuda her alanda verimlilik bitirildiği için, buralardaki hizmet eksikliğinden, özel bir piyasa doğdu. Özel ders, özel klinikler, özel hastaneler, özel okullar,özel ofisler v.s. Kısacası devlet, kendi sosyal devlet sorumluluğundan kaçmak için, kendisine alternatif yarattı. Ne kendisine ait kurumlarda ne de yarattığı bu özel alternatifte, denetim yapmadığı için de, her alanda, yaratılan bu sistemsizlikten nemalanan çıkarcılar çıktı ortaya. İş ahlakına sığmayan bir şekilde, okulda yapması gereken görevleri, özele taşıyan öğretmenler, doktorlar, memurlar v.s. Sonrasında da, siyasiler, kendi yarattıkları bu düzenden nemalanan birkaç kişiyi örnek göstererek, toplumda, bu meslek guruplarında çalışan herkes hakkında olumsuz bir algı yarattılar. Öğretmen, “özel ders verip, çocukları eve çeken paragöz”, Doktor, “hastanede düzgün muayene etmeyip, ameliyatları özelde yapan”, Memur, “rüşvet alan” oldu. Denetleyip, bu duruma “dur” diyebilecek yetki, hükümetlerdeyken, bunu yapmayıp, bu meslek gurubundaki herkesi, halka şikayet ettiler. Ne yazık ki, halk da, denetleme yetkisi ellerinde olan hükümetler ve mesleki etik dışında hareket eden çıkarcılar yerine, meslek guruplarının tümünü suçlayarak itibarsız görmeye başladı. Sendikaların ve meslek odalarının yönetim kurullarının bir çoğu da, siyasi anlamda ele geçirildiği i, ya da temsil ettikleri meslek guruplarını koruma içgüdüsüyle davrandığı için de, ne yaratılan çarpık düzen değişti, ne de meslekler, itibarsızlaşmaktan kurtuldu. En bariz örneğini geçen hafta yaşadık. Var olması gereken kriterlere uygun olup, olmadığına bakılmaksızın, açılmasına ve hizmet vermesine (!) izin verilen bir hastane, Hastane personelinin tamamına yakını, devlette görevli, Ameliyat ortamının, en kritik anlara cevap verip veremeyeceğine bakılmaksızın yapılan basit bir ameliyat, Ameliyat sonrasında hastada gelişen bir olumsuzluğu, gidermek için, hastayı, devlet hastanesine sevk etmeyi gururuna (!) yediremeyen bir başhekim, Başhekimin bu anlamsız tavrından dolayı hayatını kaybeden bir kurban, Bu kurbanın, acılı ailesinin feryadını ve bazı gazetecilerin bu sistemsizliğe gösterdikleri isyanı, “doktorluk mesleğini, itibarsızlaştırma” olarak adlandıran, tabipler birliği ve TIP-İŞ sendikası, Şimdi sorarım size; bu mesleği itibarsızlaştıranlar kimler? Hiçbir konuda denetim yapmayan Sağlık Bakanlığı mı? Bu denetimsizlikten faydalanan bazı doktorlar mı? Kendi özel hastanesinin itibarını (!) insan hayatının önüne koyan özel hastane başhekimi ve sahipleri mi? Bu durumu dile getiren hasta yakınları ve gazeteciler mi? Bu isyanların, belki de bu sistemsizliği düzeltmeye vesile olacağını bildiği halde, bu sistemsizliği sorgulayanlara destek vereceği yerde, korumacı bir tavır takınan birlik ve sendika mı? Yoksa, bu güne kadar bu sistemsizliği sorgulamayıp, bir şekilde içine dahil olduğumuz bu sistemsizlik karşısında suskun kalan ve yeri geldiğinde, tüm mesleklerdeki herkesi, aynı kefeye koyan, bizler mi? Kimdir, tüm mesleklerde olduğu gibi  bu mesleği de itibarsız hale getiren? Kim ve nasıl düzeltecek bu “sistem” denen sistemsizliği? İzin verenler mi? Sahip çıkanlar mı?