Nisan Geldi……

Mesut GÜNSEV

Nisan geldi...Baharın en güzel ayı .…Güzel Kıbrıs’ın en güzel mevsimi bahara merhaba diyeli epey  oldu.Yeşil ada ismine en yakışır güzelliklere bürünmeye, yeşeren ovalar papatyalarla bezenmeye başladı.Kışın soğuğundan kurtulan ağaçlar da çiçeğe duracak çok yakında.Bahar,aynı zamanda yenilenmelere  ,yeni ümitlere,yeni aşklara da “merhaba “ deme zamanıdır.

Nisan sözcüğünün Farsça (nisan),Süryanice (nisanna),Sümerce(nisag-ilk meyveler),Akadca (nisanu)ve İbranice (nisan )sözcüklerinden  alındığı söylenebilir diyor o her şeyi bilen Google amca !

Nisan sözcüğünün İngilizcesi olan April sözcüğünün Latince” aprilis” ten geldiği de rivayet olunur.Klasik etimolojiye göre Latince (aprire) açmak;ağaçların çiçek açmaya başladığı mevsimi de ima eder diyor gene Google amca!!!

Ne diyordu o çok erken yaşta belediyenin açtığı çukura düşerek hayatını kaybeden çok sevdiğim şair Orhan Veli Kanık, Nisan adlı şiirinde…

”İmkansız şey

Şiir yazmak.

Aşıksan eğer,Ve yazamamak

Aylardan Nisansa…”

Şairin belki de yazamadığı o şiir, lisede edebiyat öğretmenimiz olan –ama o zaman bizim bilmediğimiz -şairin son ve büyük aşkı Nahit Hanıma bir gönderme idiyse…Hiç unutmam şiir okuma yarışmasında şairin “Anlatamıyorum “ şiiri ile ikinci olmuştum…Sonra jürinin not kağıtlarını görmüştüm…En yüksek puan Nahit Hocadandı..Nereden bilecektim hocamın kalp yarasına da dokunduğumu o yeni yetme halimle..Çok sonra yayınlanan kitap ve anılardan öğrendim Orhan Veli ile Nahit Hocamızın ölümle yarım kalan o büyük aşkını…Selam ve rahmet olsun…

Eveet nisan geldi!!! Şimdi yapıştırın dudaklarınıza bir ıslık ve söyleyin bir bahar şarkısı ve taa İstanbul’dan okurumuz ve izleyicimiz  Ayşe Edis’in gönderdiği,gelen bahar günleri ile  birlikte yapacağınız “bahar temizliği”ne de bir ışık tutan yol gösteren satırlarına göz atın derim ben…

Zaten ne demiş ünlü şair Pablo Neruda”bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz”…

 
 

Yazmayan kalemleri.
 Sayfası bitmiş defterleri.
 Kulpu kırık fincanları.
 ‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu.
 Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri.
 Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi.
 Dibi kararmış tencereyi.
 Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları.
 Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı.
 Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini (kaset mi kaldı allah aşkına)
 Atın.
 Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
 Şimdi ihtimalleri atın.
 ‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
 Takılıp kaldığınız o günü.
 Düşünüp durduğunuz o lafı.
 Atın.
 Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü.
 Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’
 Atın.
 O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini
 Kestiğiniz eski gazete küpürünü
 İçinizi kemiren o ukteyi
 Atın.
 Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
 Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi.
 Buzdolabının üzerindeki diyet listesini (faturaların altında duruyor)
 Depodaki koşu bandını.
 Atın.
 Cevabı olmayan soruları
 Kaçırdığınız fırsatları
 Atıldığınız işleri
 Beceremediğiniz ilişkileri
 Kişisel gelişim kitaplarını
 Atın.
 Arkanızdan konuşanları.
 Önünüzü kapayanları.
 Alamadığınız terfiyi
 Oturamadığınız evi
 ‘Şimdiki aklım olsa’ları
 Aldığınız en kötü karneyi.
 Hatta en iyi karneyi.
 Çalışmayan saatleri.
 İşe yaramayan fikirleri.
 Kaçan trenleri.
 Zamansız yaşlandıran dertleri.
 ‘O gün’ olanları.
 Halının altına süpürdüklerinizi.
 Dolabın dibine iteklediklerinizi.
 Atın.
 Bakın, ne güzel güneş çıktı.”

Madem Orhan Veli ile başladık gene onunla bitirelim Nisan yazımızı…

“Sanma ki derdim

Güneşten ötürü;

Ne çıkar bahar geldiyse?

Bademler çiçek açtıysa?

Ucunda ölüm yok ya.

Hoş olsa da korkacak mıyım zaten

Güneşle gelecek ölümden

Ben ki her nisan bir yaş daha genç

Her bahar biraz daha aşığım;

Korkar mıyım?

Ah ,dostum derdim başka…”