“Kıbrıs Türk sağ siyasi elitleri biraz düşünceli olsa, Niyazi Kızılyürek’in kazanmasını isterlerdi” diyen Akansoy, Niyazi Kızılyürek’in sahip olduğu kapasite, vizyon ve üyesi olmamasına rağmen AKEL’den aday gösterilmiş olması nedeniyle, statükoyu her iki tarafta da ciddi anlamda sarsmıştır.
Soru: Kıbrıs Çalışma Grubu olarak yaptığınız çalışmalardan söz edebilir misiniz?
Asım Akansoy: Kıbrıs Çalışma Grubu 5 milletvekilinden oluşuyor. Sayın Başbakanın talebi üzerine meclis grubu üyeleri arasından saptanan ve çalışmalarının çerçevesi Kıbrıs sorununda çok yönlü girişimde bulunmak, çalışma yapmak ve hem partimizin siyaset oluşturmasında zemin hazırlamak hem de çeşitli girişimlerle sürecin verimli bir şekilde, yapıcı bir şekilde ilerlemesine olanak sağlamaktır. Bu bağlamda aslında görevini iyi bir şekilde yapıyor diye düşünüyorum. Çünkü Kıbrıs çalışma grubu, açık söyleyeyim, şov yapmak için kurulmadı. Partimizin önüne geçmek için ya da Sayın Cumhurbaşkanıyla rekabet içerisine girmek için de kurulmadı. Tam tersi çok yönlü koordinasyonla, istişare yapmak için kuruldu. Bu görevini de elinden geldiğince yaptı.
“Bugüne kadar ezber bozucu hamleler yaptık”
Asım Akansoy: Bugüne kadar ezber bozucu çok ciddi hamleler yaptık. Güneye gidip Kıbrıs Rum toplumuna Kıbrıs sorununu ile ilgili görüşlerimizi anlatmak, inanın tarihsel bir hamledir. Yine Sayın Anastasiadis’i ziyaret etmek ve orada Kıbrıslı Türklerin görüşlerini ve CTP’nin tezlerini, kendisinin yaptığı hataları yüzüne söylemek, cesaret isteyen, irade isteyen, kararlılık isteyen, önemli bir hamledir, tarihi bir hamledir. Bunlar tarihimizde yaşanmış olaylar değildir. Yine bizim gerek Avrupa Parlamentosu’nda gerek AKPA’da gerekse yabancı diplomatlar nezdinde sürekli girişimler yapan arkadaşlarımız vardır. Özellikle Armağan Candan ve Fikri Toros arkadaşlarımız gibi. Dolayısıyla bu çalışmalarımız devam ediyor ve devam edecektir. Görüşmelerimizi partimizin onayıyla sürdürüyoruz. Oldukça etkili adımlar attığımızı düşünüyorum. Güneydeki sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve medya ulaşabildiğimiz yerlere ulaştık. Önümüzde de öngördüğümüz değişik adımlar var.
Soru: CTP ile AKEL’in günümüzdeki ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Asım Akansoy: Tarihsel olarak bakıldığında, her iki partinin de dönemsel bağlamda farklı siyasetleri olabilmiştir. Bu bir realitedir. Evet, iki büyük sol parti olarak, enternasyonalist solun dayanışmacı temelinden hareketle, birliktelik gerektiği ölçüde, işbirliği içinde olma konusunda asla bir tereddüdümüz olmaz. Bu güney Kıbrıs’a yönelik bir konu değil, bizim için dünyanın her tarafındaki sol hareketler için geçerlidir. CTP olarak biz, bu temelden hareketle dünyanın dört bir tarafındaki sol hareketlerle dayanışma içerisindeyiz. CTP, sosyalist enternasyonal üyesidir. Dolayısıyla sosyalist enternasyonale üye tüm örgütlerle sürekli istişare halindedir. CTP temel olarak olaya bu çerçeveden bakmaktadır. Kıbrıs sorununda da elbette Kıbrıs’ın güneyindeki farklı siyasi partilerle her zaman temas içinde olmak, görüşlerimizi paylaşmak, CTP’nin, Kıbrıslı Türklerin görüşlerini paylaşmak arzusu içinde olduk. Bundan hiçbir zaman kaçmadık. Çünkü temas etmeden, diyalog kurmadan, farklılıkları ortaya koymadan, nasıl bir federal kültüre yöneleceksiniz? Bu mümkün değil.
“CTP hiçbir zaman, hiçbir güç odağının kuyruğunda maşappa olmaz”
Asım Akansoy: Ancak şunu da söyleyeyim; CTP hiçbir zaman, hiçbir siyasi partinin ve hiçbir odağın, siyasi gücün “kuyruğunda maşappa olmadı” Naci Talat’ın da bize her zaman hatırlattığı gibi. CTP her zaman kendi özgün politikasını üretti ama diyalogdan korkmadı. Daha önce çeşitli zamanlarda AKEL ile karşı karşıya kaldığımız dönemler de çok oldu. Örneğin 2004 referandum dönemi. Onların hayır demesine, CTP büyük tepki gösterdi. Sonrasında AKEL’in Papadapulos’u desteklemiş olması da yine CTP’nin büyük tepkisine yol açtı. Düşünün bir, Sayın Talat döneminde biz 3 buçuk yıl kaybettik. AKEL’in yanlış tercihi yüzünden, zamanında AKEL’in öyle bir milliyetçi, sağ görüşlü kişiyi desteklemesi yüzünden, 5 yıllık görev süresinin 3 buçuk yılını kaybettik. Ondan sonra Hristofyas gelince 1 buçuk yıl doğru düzgün müzakere yapabildik. Ancak çözüm sürecini tamamlayamadık, zaman yetmedi. Dolayısıyla AKEL-CTP ilişkileri her zaman aynı düzeyde olmamış olabilir. Bunu da her dönemin konjektürel gelişmelerine ve siyasi partilerin politik yaklaşımlarına bağlı olarak söyleyebiliyoruz.
“Kiprianu döneminde AKEL kulaklarını Kıbrıslı Türklere açtı”
Asım Akansoy: Özellikle Sayın Kiprianu’nun AKEL Genel Sekreteri olduğu dönemde, AKEL’in kulaklarını Kıbrıslı Türklere çok fazla açtığını gördüm, okudum. AKEL kendi söylemlerini oluştururken, Kıbrıslı Türklerin hassasiyetlerini de gözetmeye başladı. Buna önem ve değer verdi. Kiprianu, “madem ki federal çözüm istiyoruz” o zaman Kıbrıslı Türk demokrasi, çözüm güçlerinin söylemlerini, yani Kıbrıslı Türk toplumunu daha çok dikkate almaları gerektiğini söyledi. Ankara’ya da gittiler, Sayın Çavuşoğlu ile görüştüler. Bunları göz ardı edemeyiz. Bugün AKEL- CTP ilişkilerinde daha rahat ve açık bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Burada özellikle Andros Kiprianu’nun hakkını teslim etmek isterim. Bunun dışında her zaman üzerinde durduğum konu, siyaseten her iki partinin de diğer toplumun hassasiyetlerini gözeterek de hamle yapması ve siyaset üretmesidir. Bu eğer oluyorsa, bir gelişmedir. Sayın Averof Neofitu’nun da son zamanlarda oldukça dikkate değer siyaset yaptığını söylemek lazım. Kendileriyle de görüşüyoruz, hakkını yememek lazım. 26 Şubat tarihinde alınan kararlarda Averof’un rolünün göz ardı edilemez olduğunu düşünüyorum. Aslında federal bir çözüme ulaşma bakımından önemli bir zeminin olduğunu görebiliriz. Kıbrıslı Rum toplumunun iki büyük partisi ilk kez federal çözüm için büyük bir çalışma içerisinde.
Soru: Niyazi Kızılyürek’in AP adaylığıyla ilgili ne söylemek istersiniz?
Asım Akansoy: Niyazi Kızılyürek, AKEL üyesi değildir. Niyazi Kızılyürek herhalde akademik hayatı içerisinde en çok AKEL’i eleştirmiş birisidir. Dolayısıyla böyle bir tarihi ironiyle karşı karşıyayız. Ama aynı zamanda tarihsel bir görev üstlendi. Hem Niyazi’nin bu görevi üstlenmesi hem de AKEL’in bu sorumluluğu üstlenmesi kolay değildi. Kendisinin görüşüne şu bağlamda ben de katılıyorum; Avrupa Birliği parlamenter seçimleri yurttaş temellidir. Dolayısıyla toplum temelli, devlet temelli değildir. Kıbrıs’taki anomaliden dolayı sıkıntılar var, bunu da bilmiyor değiliz. Ama parlamento seçimlerine Kıbrıs’ın güneyinden ve kuzeyinden Avrupa vatandaşları oy kullanacaktır. Zaten kullanıyorlardı. Niyazi Kızılyürek aday olmamış olsaydı, bugüne kadar olduğu gibi yine kullanacaklardı. Ancak Niyazi Kızılyürek, sahip olduğu kapasite, vizyon ve üyesi olmamasına rağmen AKEL’den aday gösterilmiş olması nedeniyle, statükonun her iki tarafını da iyice salladı ve bu nedenle karıştı.
“Kıbrıslı Türk sağ siyasi elitleri üzerinde biraz kafa yorsa, Niyazi’nin kazanmasını isterlerdi”
Asım Akansoy: Yoksa statüko bundan önce kuzeyden aday olan kişilerden dolayı huzursuz olmamıştı. Fakat şimdi huzursuz oluyor. Çünkü statükoyu bozacak potansiyel bir güç var ve bunu görüyorlar. Dolayısıyla Niyazi’nin başarılı olmasını, Avrupa Parlamentosu’na girmesini gerçekten istiyorum. Girsin ki orada Kıbrıslı Türklerin de iki ayrı sandalye hakkını savunsun. Türkçenin resmi dil olmasını savunsun. Kıbrıs Türk gençlerinin eğitim açısından ambargo altında olduğunu savunsun. Kıbrıs Türklerinin ekonomik olarak Avrupa Birliği ile daha çok ilişki kurması gerektiğini savunsun. Kıbrıs adasının bir bütün olarak AB toprağı olduğunu savunsun. Federasyonun neden hayati olduğunu, Avrupalıların uyanması gerektiğini anlatsın. Bunlardan dolayı istiyorum. Bunları yapabilecek kapasitededir Niyazi Kızılyürek. Kıbrıs Türk sağ siyasi elitleri üzerinde sağlıklı bir şekilde düşünse, Niyazi’nin kazanmasını isterlerdi. İsterler ki çıksın ve Kıbrıslı Türklerin haklarını orada en iyi şekilde savunsun. Şunu söyleyeyim; Niyazi’nin adaylığı ve Niyazi’nin olası kazanması, Kıbrıslı Türklerin toplumsal bazda Annan Planı’ndan kaynaklanan 2 ayrı sandalye hakkına halel getirmez. Bunun çok iyi idraki içindedir Niyazi. Bunu da buradan söylemek isterim.