[caption id="attachment_24474" align="alignleft" width="100"] OSHAN SABIRLI[/caption] Kıbrıs Müzakere Süreci’nde temkinli bir bekleyiş var. Bir yandan halka umut pompalanırken diğer yandan belirsizlik sürüyor. Cumhurbaşkanı Dr.Derviş Eroğlu’nun, Cumhurbaşkanı seçilmeden önce seçim propaganda döneminde, ülkeye müzakerelerle ilgili şeffaflık getireceği haberleri de fos çıktı. Yeni liderler ile başlayan süreçte, önce müzakereler tıkandı, sonrasında ise süreç liderler seviyesinden temsilciler seviyesine çekildi ve artık görüşmeler rutine girdi. Ajanslar haberi “Kıbrıs müzakereleri çerçevesinde, Kıbrıs Türk müzakerecisi Kudret Özersay ve Rum Yönetimi müzakerecisi Andreas Mavroyannis, yarın, yeniden bir araya gelecek. Müzakerecilerin, saat 10.00’da, ara bölgede BM tarafından görüşmeler için ayrılan binada bir araya gelmesi bekleniyor” şeklinde kısacık vermeye devam ediyor. Süreci incelerken, ABD, AB, BM, TC, Yunanistan, İngiltere, Fransa, Almanya ve daha birçok ülke süreci desteklediklerini kaydediyor. Uganda, Eritre, Laos, Ruanda, Myanmar, Zimbabve de desteklese ne fark eder henüz anlamış değilim. Farklı bir zorlama olmazsa, toplumlar yüreklendirilmezse bir arpa boyu yol alınamayacak. BM Genel Sekreterlerini düşünürken sırasıyla Kurt Waldheim, Javier Pérez de Cuéllar, Boutros Boutros-Ghali, Kofi Annan ve Ban Ki-moon benim eskittiğim Genel Sekreterler. Kıbrıs sorununun eskittiği 1-2 Genel Sekreter daha var. Bu süreç tüketmeye devam ediyor. Tam “Kofi Annan bu işi çözecek” derken Annan’ın planları hiçbir işe yaramadı. Kıbrıs’ı geçtim, Annan’ın Ortadoğu için yaptığı Annan Suriye Planı’da beğenilmedi. Kıbrıs müzakere sürecinde Nobel Barış Ödülü’nü alabilecek siyasiler olur mu dersiniz? o konuda da kuşkularım var. Garantör ülke olmasına karşın 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluşu dışında İngiltere adada hiçbir müzakere sürecine gerektiği kadar müdahil olmadı. Kıbrıs’taki Türk ve Rum toplumları Türkiye ve Yunanistan dışında tarafsız (tarafsız gözüken) bir başka ülkeye özlemle bakıldı hep. Bu tarafsız ülke ABD olabilir mi? ABD, sürece ivme katma anlamında ciddi görev üstlenebilir inancındayım. Bu düşüncelerde gözüm ise ABD Lefkoşa Büyükelçisi John M. Koenig’de. Umarım bu süreçte Koenig’de Kosson gibi aktif görev üstlenebilir. 2004 yılında Michael Klosson müzakere süreçlerine bire bir müdahil olmuştu. Hatta kısa şortu, başında şapkası ve elindeki fotoğraf makinesi ile birçok kez “off the record” (kayıt dışı) sohbetler gerçekleştirmiştik mitinglerde. Hem kuzeyde, hem güneyde “evet” ve “hayır” mitinglerini yakından takip etmişti Büyükelçi Klosson. Bu ABD Lefkoşa Büyükelçisinin görebildiğimiz yönüydü. Klosson’un Büyükelçiliği’nde, kapalı kapılar ardında daha fazlasının olduğuna ise eminim. Bu güne kadar, (en azından benim gazetecilik yaşamımda) Donald Keith Bandler, Michael Klosson, Ronald L. Schlicher, Frank C. Urbancic, Jr ve John M. Koenig, Kıbrıs adasında çalışma şansını yakalayan ABD temsilcileri olarak karşımıza çıkıyor.1960 yılında Fraser Wilkins ile başlayan süreçte neredeyse 20 ABD elçisini eskittik. Umarız bu süreç Ban, Koening, Anastasiades ve Eroğlu ile bu kez başarırız bir şeyleri.