30 yıl önce bu adaya geldiğimde, bir gemiden bahsediliyordu. Kuzey Kıbrıs’taki TC kökenlileri toplayıp götürecek olan bir gemiden. Aylar geçti; Yıllar geçti; Ama o gemi gelmedi. Genel seçim zamanı geldi çattı. Sol bir partinin kazanması halinde, o geminin geleceği ve Türkiyelileri toplayıp götüreceği, yeniden dillendirilmeye başlandı. Sol bir parti, hükümet kuramadı ve o gemi de gelmedi. Aylar ve yıllar tekrar bir birini kovaladı. Kıbrıs sorununun çözümü için görüşmeler başladı. Görüşmeler başlar başlamaz, gemi, tekrar gündem oldu. Ama, gemi yine gelmedi. Aylar, yıllar tekrar geçti; Adaya gelip yerleşen Türkiyeli sayısı arttı ama, gemi konusu, hiç açılmadı. Sonra tekrar genel seçim zamanı geldi. Seçim kampanyası ile birlikte, gemi konusu yeniden alevlendi. Zaten gemi konusu da, seçim kampanyasının bir parçası olmuştu. Bu sefer CTP tek başına iktidar oldu. Sol bir partiydi ve seçim kampanyası boyunca, gemiye Türkiyelileri koyup gönderecek partinin CTP olduğu söyleniyordu. CTP, hiçbir Türkiyeliyi göndermediği gibi, Türkiyeli nüfus, daha da arttı. Zaten o meşhur gemi de gelmedi. Derken Cumhurbaşkanlığı seçimi zamanı geldi. Seçime kadar, gemi konusunda tek kelime edilmedi. Sol parti adayı Sn. Talat’ın kazanma ihtimali yükselince, geminin geleceği , sesleri de yükseldi. Sn Talat kazandı ama gemi yine gelmedi. Aynı şey Sn. Akıncı’nın adaylığı döneminde daha bir hararetle söylendi. Sosyal medya üzerinden, yapılan broşürler, yazılan sloganlar paylaşıldı. Bazı sivil toplum örgütü yöneticileriyle, bazı köşe yazarları ve gazeteciler bile, geminin geçmişteki kötü siciline bakmadan, bu kez kesin geleceğini ve Türkiyelilerin gönderileceğini iddia ettiler. Sn Akıncı, kazandıktan sonra da, gemi gelmedi. Ama bu gemi o denli konu edilip, politik malzeme yapıldı ki, Rum tarafındaki politikacılar bile, bu gemiden söz etmeye başladılar. Hatta başlamakla kalmayıp, bunu çözüm görüşmelerinin bir parçası haline getirmeye kalktılar. Biz de, Rum tarafının, bu söylemine kızdık. Oysa o gemiyi meşhur edip, Rum tarafına kullanması için altın tepsi ile sunan bizdik. Sırf çözüm engellensin diye, Türkiyelilerin gönderileceği senaryosunu yazdık ama, adayı istila eden üçüncü dünya ülkesi vatandaşlarını ya da Yunanlıları konu etmedik, etmediler. Sadece “Kıbrıslılar, Türkiyelileri istemez” politikasıyla, oy avcılığı yaptılar. Oysa, Kıbrıslıların, Kıbrıs’ta yerleşmesini istemediği Türkiyelileri, yıllardır Kıbrıs’ı yurt bellemiş Türkiyeliler de istemez. Bu topraklarda doğmuş ya da bu topraklarda evlat yetiştirmiş kişiler de, tecavüzcüyü, hırsızı, gaspçıyı, katili, kaçakçıyı ya da kaçak çalışanı istemez. Zaten onlarla, Türkiye de bile aynı şehirde yaşamak istemez. Suç üretenlerle, aynı kefeye konulmak istemez. Ekmeğini bölüşür ama ekmeğine göz dikeni, ne Kıbrıslı ne de Türkiyeli istemez. O yüzden de, Kıbrıs’ın düzenini bozan, ekonomisini alt üst eden ve kültürünü yok eden her kim varsa, ister Türkiyeli, ister Yunanistanlı, ister Filipinli, ister Tayvanlı, elenmesi gerek. Eleğin altına düşenlerin ,gönderilmesi için de, o geminin gelmesi gerek. Ama ne yazık ki, o gemi gelmedi, gelmeyecek de. Iraklı, Suriyeli, Türkiye’ye kaçtıkça, Türkiyeli, Kıbrıs’a, Kıbrıslı, İngiltere’ye, Amerika’ya, kaçacak. Nüfusu çoğaldıkça ABD ve AB ülkeleri, başka Orta Doğu ülkelerine “Özgürlük götürecek(!)”, özgürlük götürdüğü ülke vatandaşları Türkiye’ye kaçacak. Türkiyeli Kıbrıs’a, Kıbrıslı……….. Ve herkesi vatanına geri götürecek o meşhur gemi hiç gelmeyecek ama, insanları vatanından koparıp, başka ülkelere savuran emperyalizmin gemisi, her ülke arasında mekik dokuyacak. Yani özetle, aynı nakarat; anlat anlat….