Sınırlar karşılıklı geçişlere kapalıydı. O dönem Pile köyü Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların bir araya geldikleri, ülke sorunlarını tartıştıkları hatta Kıbrıs’ta çözümün nasıl oluşabileceği yönünde fikirler ürettikleri bir konumdaydı. Her hafta mangallar yakılır, Türkçe ve Rumca şarkılar eşliğinde kebaplar yenirdi. Üstelik küçük armağanlar ile sınırın öte yanındaki arkadaşlara farklı hediyeler verilirdi. Pile o zamanlarda çok daha gergindi. Yaptığınız işte bir sorun olmadığını bilirdiniz, ama çevrede dolanan çok sayıda sivil polis, size adeta ajan muamelesi yapardı. Siz ise kendinizi bir suçunuz olmasa bile adeta vatan haini gibi hissederdiniz. Pile’de birçok dostluğun temeli de atıldı ve kişisel risklerde yaşandı. Hatta yasak olmasına karşın Larnaka kentine, tüm bu baskılara karşın, zaman zaman gizli ziyaretlerde gerçekleştirilirdi. Kendinizi bir yabancı gibi hissettiğiniz, gençliğinizin geçtiği, bir zamanlar kendi topraklarınız olarak gördüğünüz sokaklar size yabancı veya “yasak” dururdu. Üstelik bu toprakları annemizin, babamızın toprakları olarak görürken, çözümsüzlüğün tam ortasında, farklı huzursuzlukları da hissettirdi o zaman dilimleri. Kıbrıslı Rumlar, sınırın kuzeyine, yine farklı bir özlemle bakardı. İşgal altında olduğunu düşündükleri Kıbrıs’ın kuzeyinde, bir gün özgürce, askerlerin baskıları, tehditleri olmadan ziyaret hayalleri kuruyorlardı. Rumlar, Kıbrıs’ın kuzeyinde bakir bir doğa ve kültürel geçmiş dışında, fakirliğin, esaretin ve ayni zamanda cehaletin olduğunu düşünürlerdi. Rum halkı yıllarca sistemli şekilde uygulanan ambargo ve baskılarla, Kıbrıslı Türklerin hiç gelişmediğini, hatta çok zor koşullar altında yaşadığını hayal ederlerdi. Kafalarda, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türk işgal kuvvetlerinin istilasının olduğu, 1974 sonrasında çok az sayıda Kıbrıslı Türkün yaşadığı hayalleri vardı. Rum medyasının çizdiği bu tablo toplumun çok büyük bir bölümünde ciddi önyargılar yarattı. Ta ki Serdar Denktaş’ın önderliğinde sınırların geçişlere açıldığı güne kadar griler yaşandı. Bir Çarşamba günüydü ve inanılmaz olan gerçekleşmişti. Tarih 23 Nisan 2003’ü gösteriyordu. Gelen haber sınır kapılarının karşılıklı geçişlere açıldığı yönündeydi. Üstelik bu karar inanılmaz bir adım gibiydi. Artık sınırın öte yanındaki arkadaşlarımızla buluşmak için, bir suç işlemediğimiz halde sivil polislerin gerginliğini yaşamayacaktık. Artık uzun saatlerce anlatılan Baf'ın güzel bağlarını, Leymosun kalesini veya Larnaka’nın hurmalarını görmemizde sorun olmayacaktı. Bu belki de bir rüyanın başlangıcıydı. *** Yarın: Maria kandırıldıklarını itiraf etti.