WASHINGTON -Barışkan Ünal ABD Başkanı Barack Obama'nın Suriye politikasındaki iniş çıkışları devam ederken, Kongre'nin askeri güç kullanımına yetki izni vermemesi halinde Obama'nın Suriye konusunda ne yapacağı belirsizliğini koruyor. Suriye'de çatışmalar ilk başladığından itibaren Devlet Başkanı Beşşar Esed'in iktidardan ayrılması gerektiğini belirten ABD, yine de Suriye'de giderek büyüyen ve iç savaşa dönen ortamda 2,5 yıl boyunca net bir tutum takınamadı. Öncelikli nedenlerden biri, Irak ve Afganistan savaşlarını sona erdirme sözüyle başa gelen Obama yönetiminin, Ortadoğu'da yeni ve ucu açık bir savaşın içine daha girmekten mümkün olduğunca kaçınması. Bu noktada hem ABD'nin içinde bulunduğu ekonomik durum hem Amerikan halkının savaş yorgunluğu hem de yeni bir savaşa girmenin Obama'nın kendi duruşuna aykırı olması, önemli unsurlar olarak artaya çıkıyor. Diğer öne çıkan sebep ise ABD'nin, Suriye'de karşısında birlik içinde bir muhalefet bulamaması, ardından ortaya çıkan muhalifler arasında " ABD çıkarlarını da savunabilecek" bir kesim görememesi. Şu anda bile ABD, Suriye'deki iç savaşa müdahil olması halinde, Esed rejiminin gitmesinden sonra gücü eline alabilecek olan muhalefet unsurlarının ABD'ye dost olabileceğini düşünmüyor. Bu durumu daha geçen haftalardaABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, Kongre'ye yazdığı mektupta açık bir şekilde ifade etti. Üçüncü olarak da Obama yönetiminin, bölgedeki en kritik ülkelerden biri olan Suriye'de olası hataların tüm bölgeyi karmaşaya, mezhepsel çatışmalara ve savaşa itebilme potansiyeli taşıması nedeniyle temkinli davranma ihtiyacı hissetmesi. Buna ek olarak Suriye'nin, "filler ve çimenler" meselesinde olduğu gibi ABD ve Rusya'nın güç mücadelesi alanı haline gelmesini de sayabiliriz. Tüm bu nedenle ABD'nin bugüne kadar Suriye konusunda daha çok diplomatik yollara, insani yardımlara ve ılımlı muhalifleri desteklemeye ağırlık verdiği görüldü. Uygulanamayan "kırmızı çizgi" Obama yönetimi, Suriye'deki krizdeki "kırmızı çizgilerini" başında belirlemişti: Kimyasal silah kullanımı. Süreç ise Obama yönetiminin sadece genelSuriye politikasının değil, "kırmızı çizgi"lerinin de tam olarak nereden geçtiği konusunda belirsizlik olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin, ABD istihbarat birimleri geçen aylarda Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığının belirlendiğini açıkça ortaya koysa da ABD, bu konuda beklenildiği gibi daha net ve olası askeri seçenekleri içeren adım atmadı. Bunun yerine ABD yönetimi, 2 yıl boyunca kaçındığı muhalefete silah yardımının kapılarını açtı. Yine de "kırmızı çizgi"nin aşılmasına karşılık yapılan bu adımın, yani Suriyeli muhaliflere silah yardımının bugüne kadar hayata geçtiği yönünde bir bilgi yok. 21 Ağustos dönüm noktası mıydı? Fakat, 21 Ağustos'ta Esed rejiminin geniş çaplı kimyasal silah kullanımına ABD'nin sert tepkisi, ülkenin Suriye politikasında netlik mi ortaya çıkacağı yönünde sorular yaratmıştı. Özellikle de Obama yönetiminin, kimyasal silah kullanımına yanıt noktasında uluslararası koalisyon kurmaya çalışması ve İngiltere'nin olası bir askeri eylemden geri çekilmeye karar vermesine rağmen "ABD'nin kendi yanıtını" vereceğine yönelik kararlı tutumu, Obama'nın artık Suriye konusunda net bir adım atacağı sinyallerini vermişti. Tüm ABD ve uluslararası kamuoyu, Obama yönetimini bu kez daha agresif ve kararlı görünse de Obama'nın geçen cumartesi günü ani bir manevrayla Kongre onayına gitme kararı alması, Obama yönetimin Suriye politikaları konusunda tekrar soru işaretleri ve belirsizlikler yarattı. Obama'nın Kongre'ye gitmesini üç nedeni Obama'nın, Kongre onayı olmadan Suriye'ye askeri eylemde bulunmaya hakkı var. Ama Obama'nın önce Kongre'ye gitmek için de bazı önemli siyasi gerekçeleri bulunuyor. Bunları, üç maddede sıralamak mümkün. Birincisi, uluslararası arenada, özellikle de İngiltere'den sonra güçlü koalisyon kurmada yalnız kalan Obama, iç kamuoyunun da savaş yorgunu olduğu bir ortamda yalnız başına hareket etmek istemiyor. İkincisi, Obama'nın, Suriye rejimine yönelik uygun yanıt vermeye yönelik adım atma kararı vermesinden bu yana Kongre'de, hemen her konuda Obama'ya karşıt olan ve açık arayan Cumhuriyetçi kanat "kazan-kazanı" oynamaya başlamıştı. Obama'nın kararını Kongre'ye sunma taleplerine rağmen, meclisin olağanüstü toplantıya çağırılması noktasında adım atılmaması, Cumhuriyetçi kanadın, ABD'nin olası Suriye saldırısından olumlu-olumsuz hangi sonuç çıkarsa çıksın, bunu rahatlıkla kullanabileceği izlemini ortaya çıkarmıştı. Obama da buna karşın, uluslararası arenadaki saygınlığını riske atarak, iç politikada siyasi bir manevra yaptı ve Kongre'ye "gelin elinizi taşın altına koyun" dedi. Üçüncüsü ve Obama'nın kendi siyasi duruşu açısından belki de önemli neden ise Kongre'siz yola çıkması halinde tüm siyasi kariyeri boyunca sürdürdüğü felsefesine karşı hareket etmiş konumuna düşecek olması. İlk başkanlık kampanyasını tamamen savaş karşıtlığı üzerine kuran ve Irak ve Afganistan savaşlarını sona erdirme sözü veren Obama için Ortadoğu'da yeni bir olası savaşa istekli görünmek, tüm duruşuna ters izlenim verecekti. Daha da önemlisi Obama, 2007 yılında " ABD Başkanı, anayasal düzen altında, ulusa yönelik gerçek ve çok yakın bir tehdidi durdurmayı içermeyen bir konuda tek taraflı askeri saldırı yetki verme gücüne sahip değildir" şeklinde konuşmuştu. Hukuk profesörü, pragmatik ve idealist bir siyasetçi olarakObama için kendi sözlerine aksi yönde hareket etmek, kendi duruşuyla da çelişmekteydi. Ancak Obama'nın oynadığı bu "kumar"daki asıl soru, Kongre'den Suriye'ye askeri güç kullanmaya izin çıkmazsa ne yapacağı ve ABD'nin Suriye politikasının nasıl şekilleneceği.