Okulla ilk kez tanışacak çocukların, en güvenli hissettikleri evlerinden ayrıldıkları için korku yaşadıklarına dikkat çeken Tarhan, okul fobisinin oluşmasında anne kaygısının etkisine işaret ediyor. Çocuğun, kuralları olan bir evde büyümesi gerektiğini belirten Tarhan, 0-3 yaş arasındaki dönemin çocuğun gelişimi açısından çok önemli olduğunun da altını çiziyor.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, uzun bir yaz tatilini geride bırakan öğrencilerin yeni eğitime başladığı bugünlerde uyum sürecinin nasıl atlatılması gerektiğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu dönemin her yaş grubu için farklı anlamlar taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, okula ilk kez giden çocuklar için durumun biraz daha farklı olduğunu, çocukların büyük bölümünün kendini yabancı bir gezegende gibi hissettiğini kaydetti.
Okula yeni başlayan çocuklarda yaygın bir şekilde görülen okul fobisinin daha çok annesi kaygılı çocuklarda ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Okula ilk kez başlayan çocukların üzerinde durmakta fayda var; ilkokul veya anaokulu. Annesinin yanından ve ev ortamından ilk ayrılışı demek çocuğun. Çocuk okulda birden bire daha sosyal bir ortama giriyor. Çocukların çoğu büyük şehirlerde kreşe giderek hazırlık dönemini geçseler bile Anadolu’da birçok çocuk anaokuluna veya ilkokula birden başlıyor. Bir çocuğun dünyasında bu nasıldır? Bunu düşünmek gerekiyor. Çocuk oyun oynadığı, rahat vakit geçirdiği bir ortam olan evden çıkıp birden bire okula gittiği zaman yabancı bir gezegene gitmiş duygusuna kapılıyor. Farklı kişiler, değişik insanlar. Kendini güvende hissettiği anne yanında değil. Çocuk bu durumda bir korku hisseder. Buna okul fobisi deniyor. Yapılan araştırmalarda okul fobisi en çok annesi kaygılı kişilerde ortaya çıkıyor” diye konuştu.
Anne mutlu ve rahatsa okul güvenli geliyor
Okul fobisiyle mücadelede annenin kararlı tutumunun önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk okula gittiği zaman annesinin yüzüne bakıyor. Beden diline bakıyor. Anne mutlu ve rahatsa, oranın güvenli bir yer olduğu kanaatine varıyor. Kafasında bir kıyas yapıyor. Ama anne kaygılıysa ‘Acaba yanında dursam mı, acaba tek kalabilir mi?’ diye düşünürse çocuk bunu anlıyor ve o kaygı çocuğa da geçiyor. Çocuk okulu benimseyemiyor. Okul fobisi oluşuyor. Anne de çocukla birlikte okulda beklemek zorunda kalıyor. Burada annenin kararlı bir tutum sergilemesi gerekiyor. Annenin çocuğuna ‘Hayatta bunu öğrenmek zorundasın, okula gitmen gerekiyor’ demesi lazım. Anne, çocuğu ruhsal olarak okula hazırlamalı. Anne, çocuğun ince motor gelişimlerini kontrol etmeli. Çocuğun dünyasında okulu güvenli bir ortam olarak tasavvur ettirmek anneye düşüyor” dedi.
Aile, öğretmen ve okul iş birliği önemli
Okul fobisinde tedavinin birinci şartının ebeveynin kararlı tutumu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Okulda da öğretmenin tutumu çok önemli. Böyle bir örnek var mesela. Okulda bir anda servisler karışıyor. Çocuk bir anda sahipsiz kalıyor. İlk gün rahat gittiği halde ikinci gün yerlere yatıyor ve gitmek istemiyor. Burada eğitimcinin birebir rehberliğine ihtiyaç var. Çocuğun okulu değiştirildi, oradaki öğretmen pedagojik eğitimi güçlü biriydi. Çocuk okula gittiği zaman öğretmen diğer çocuklarla tanıştırdı. Diğer öğrenciler onu arasına aldı. Çocuk da uyum sağladı ve öylece devam etti. Öğretmenin buradaki tecrübesi önemli. Bu gibi durumlarda okulla annenin iyi işbirliği çok önemli” diye konuştu.
Oryantasyon önce zihinde başlar
Oryantasyon sürecinin çocuğa anlayacağı bir şekilde anlatılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Bu durum erişkinler için de böyle. Pazartesi sendromunu hepimiz biliyoruz. Cumartesi pazarı rahat bir şekilde geçirdikten sonra pazartesi günü bir oryantasyon sorunu yaşanıyor. Oryantasyon önce zihinde başlar. Çocuğa anlatılmalı. ‘Okul başlıyor. Okul başlayınca ne olacak. Okula gitmek belki sana zor geliyor ama okula niçin gitmen gerekli? Geleceğe hazırlanman için okula gideceksin’ şeklinde çocuğa anlatılmalı. Bu dönem, çocuğa uzun vadeli düşünmeyi öğretmek için iyi bir fırsat. ‘Anı yaşa’ anlayışı çok yanlış bir anlayış. Bu şekilde düşünen çocuk okulu angarya olarak görür. Onun orijinali an’da yaşadır. Çocukların okulu angarya gibi görmemesi gerekir. Çünkü okul bir angarya değildir. Hayattaki hedeflere ulaşmak için aşılması gereken bir yoldur. Çocuğun okulu bu şekilde görmesi gerekir. Çocuk ‘Okul benim geleceğim’ diyebilmeli.”
Hayret ve merak duygusu aşılanmalı
Çocuklara öğrenmenin keyifli bir şey olduğunu aşılamak gerektiğini belirten Tarhan, “Asıl başarılı eğitim disiplinli ve eğlenceli olan eğitimdir. Bu eğitim de nörobilimin getirdiği bir eğitimdir. Beynin öğrenme ile ilgili alanları nasıl aktif çalışıyor diye araştırıldığı zaman, beynin ödül ceza sistemi var. Ödülü harekete geçirdiğimiz zaman beyin daha kolay öğreniyor. Hatta beklenen ödüller değil, beklenmeyen ödüller daha çok beyinde öğrenmeye yol açıyor. Bunun için bütün dünyada eğitim doktrini değişti. Bilgi yüklenen beyin değil, keşfeden bir beyin. Hayret ve merak duygusunu tadan insan yetiştirmek. Bu da ancak uygulamayla oluyor. Anne babanın çocuğa okulu sevdirmesi gerekiyor. Çocuk okulu sevmese bile gerek anlatarak gerek teşvik edici şeylerle çocuğa okulu sevdirmek ilk önce anne babanın elinde” dedi.
Yetenekleri desteklenmeli ve evde kurallar olmalı
Çocuğun iç yeteneklerini görüp onu geliştirmesi için fırsat vermenin önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içinde mutlaka kurallar olması gerektiğini belirterek ebeveynlere tavsiyelerini şöyle sıraladı: “Aile içinde bir emsal göstermek sıkıntı olabilir. Çocuğun kendisine bir hedef koyup bunları yapabilmesi için okul merdivenlerini tırmanması gerektiği anlatılmalıdır. Bu, okuldaki stratejik düşünce becerisidir. Orta ve uzun vadeli stratejik bir hedef vardır. O hedefe göre önem ve öncelik sıralaması yapar. Bu önceliği sağladığı zaman çocuk artık kendiliğinden hedefini hatırlar. Anne ‘Okula gidiyoruz’ demeden kendisi kalkar. Bir de evin kurallı ortam olması lazım. Evde tatlı bir disiplin olacak. İçinde sevgi olan bir disiplin olacak. Kuralsız bir ortam, kralsız disiplin veya gevşek disiplin var ise çocuk yaşam disiplini oluşturamadığı için bocalar. Hayatta olumluyu hedefleyip, olumsuzu istisna olarak görmemiz lazım. Çocuğun kişiliğini değil, davranış ve çabalarını övmemiz, bunları sevmemiz gerekiyor. Biz bu hatayı çok yapıyoruz. Çocuğun zihnine ne ekiyoruz ona dikkat etmemiz lazım. Çocukları kitap okunan bir ortamda büyütmemiz gerekiyor.”
0-3 yaş politikası oluşturulmalı
Anne ve babanın tutum ve davranışları ile çocuğa rol model olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Muhammed İkbal’in çok güzel bir sözü var: ‘Bana yeni anneler verin, dünyayı yeniden inşa edeyim’ diyor. İlk üç yaşta özellikle anne, babadan daha önemli. Annenin yerini kimse tutamıyor. 0-3 yaş ulusal politikamız yok. Bunun oluşturulması gerekiyor. Çünkü insan beyninin %50’den fazlası bu dönemde gelişiyor. Türkiye’de de çalışmaları var. İnşallah tamamlanır. Çocuğun hayattaki ilk rol modeli anne ve babadır. Anne babanın çocuğa iyi örnek olması gerekir. İyi çocuk yetiştirmek gibi bir hedefiniz olmamalı. Çocuğa iyi örnek olmak gibi bir hedefiniz olmalı” tavsiyesinde bulundu.