Orta okulu yeni bitirmiştim. Diploma almanın sevinci içinde ,tüm öğrenciler köye dönmüştük. Köyde hasat zamanı… İşler yorucu;, güneş doğmadan karanlık basana kadar. Önce arpalar, buğdaylar biçilecek; Ağustos’un ikinci yarısından sonra bağ bozumu başlayacak….. Orakla biçilen ekinler demet halinde harmana taşınır, dövenle öğütüldükten sonra, yaba ile rüzgarda savrulur, saman bir tarafta , buğday diğer tarafta toplanırdı. Zor işlerdi açıkçası…. Birkaç koyun, keçimiz de vardı; annem her gece sütlerini sağar, kaynatır, şekerler, önümüze koyardı. Sütün o güzel, mis gibi kokusu yayılınca, tüm kardeşler doyasıya içerdik… Annem kalan sütü damızlar battaniyeye sarar, sabaha; döksen dökülmez, kessen kesilmez taş gibi Yoğurt yapardı. Baf’ taki köyümüzde her türlü meyve ağacı vardı. Ceviz, kiraz, portakal, ayva; İğde ,alıç ,muşmula; Nar, bakla…Domates, kavun, karpuz… Badem, fıstık… Domates, kavun, karpuz ve diğer sebzelerin tohumları kurutulur, ertesi yıla tekrar ekilirdi. Şimdi tohumlar İSRAİL’den gelir. Yahudiler tohumların genetiğini değiştiriyorlarmış; erkeklerimiz kısırlaşır, boylarımız kısalır, insan kılığından çıkarsak hiç şaşmayın… O zamanlar, nasıl sağlıklı beslendiğimizi , doktora, hastaneye gitmeden büyüdüğümüzü anlatmak için; Bu gün içinde yüzdüğümüz çevre kirliliğinin, çirkinliklerin ,pisliğin altını çizmek için; Yakın geçmişimizi ve bugünkü hayatları yazayım dedim… Sonra; Derenin yamacında, suyun gücü ile çalışan un değirmenlerinin yerini lamba suyu ile çalışan motorlar aldı. Kocaman motorun çıkardığı gürültü, çok uzaktaki komşu köylerden bile duyuluyordu. İlk ses kirliliği ve eksoz dumanı ile ozamanlar tanıştık. Koşulu eşeklerin çevirdiği ağır taş tekerlekli zeytin yağı değirmenleri terkedildi. Orak,yaba,çakmak taşlı dövenler yerini badozza (*) ve biçerdöverlere bıraktı. Kara saban müzelik oldu; çiftçiye adını verençift öküzlerinin adı çiftçilik tarihimizden silindi. Daha fazla üretim pahasına zirai zehirler, hormonlar girdi bedenlerimize… ZEHİRLENDİK… Teknoloji sayesinde işler kolaylaştı; ANCAK; Sağlıklı uzun ömür gitti, ÖLÜM gençleşti. Genç insanlar “pat” diye gidiyor erken yaşlarda… Uzay teknolojisi, bilgisayarlar bilgiye ulaşımı mucizeleştirdi. TIKLA, dünya ayağına gelsin… ANCAK; Yüzeysel, Aldatıcı, YANILTICI olabilir. Her konuda ayrıntılı akademik bilgilerle dolu olan KİTAP; ARTIK OKUNMUYOR. KÜTÜPHANELER , TEKNOLOJİ sayesinde kapandı, kapanacak… Kara delikler, küresel ısınma; Patlayan bombalardan yayılan radyoaktifmaddeler yüzyıllar boyu toprakta, suda birikebilir. Zirai ve zararlı böcek ilaçları dünyamızın DENGESİNİ b0zdu. İNSANOĞLU ile birlikte, tüm canlı hayatın TÜKENİŞİ devam ediyor… ÇARE…? HADE; KÖYÜMÜZE GERİ DÖNELİM….