Ölülerinin bile başka yerlere gömüldüğü sesiz , sakin Güzelyurt, kış ve baharın ilk aylarında en kalabalık zamanlarını yaşar.
Mevsimlik kesim işçileri gelir.Arz talep meselesidir gelsinler, sonuçta emekleriyle ekmek paralarını kazanıyorlar; Onlara sözüm yok.
Ancak bir anda okullarda nüfus patlaması olur.Hiç bir şey planlandığı gibi gitmez ve deyim yerindeyse “evdeki hesap çarşıya uymaz”.
Bu çocuklar okullara kayıt yaptırırlar ancak çoğunun ailesi kaçak çalışır; yani kayıt dışıdır.
Zaten bu kayıt dışı çalışanlar, avuç içi kadar adada nasıl kayıt altına alınamaz, onu da hiç anlamış değilim.Okullardaki öğrencilere bakılarak bile bu sorun %80 oranında çözülür.
Çok ilginç bir durumdur,çocuk okulda kayıtlıdır ama ülkede kaçaktır.Tam da “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” cinsinden.
Bu kayıtlı- kayıtsız çocuklar,hesapları alt üst ederler.Çünkü okullarda kayıtlıdırlar ve tüm imkanlardan yararlanırlar ama ülkede yokturlar, o yüzden ek bir ödenek verilmez.Arada çıkan açığı da modern dilenciler olan Okul- Aile Birlikleri kapatır.
Aman, yanlış anlaşılmasın,tabi ki o çocukların hiçbir suçu yok.Eğitim almak ve tüm imkanlardan yararlanmak ,insan hakları bakımından ,en doğal haklarıdır.
Bu sorunu çözmek ülkeyi yönetenlerin işidir.
Yöneticilerin,Okula kaydolan çocuğun ailesini çağırıp; “kardeşim, iyi , güzel geliyorsun,emek verip para kazanıyorsun ama burası da Dingonun ahırı değil ki.Hem vergi vermiyorsun, hem de diğer vatandaşların verdiği vergilerden yararlanıyorsun. Sen buraya gelip bizim dengemizi alt üst ediyorsun sonra da senin başbakanın bize Besleme diyor” demesi gerekmez mi?
Hadi diyelim demedi ve bu kişilere göz yumdu.Öyleyse “Kaçaklar gideri “diye bir fon oluşturup, okulları mağdur etmemesi gerekmez mi?
Nasılsa üstü örtülen bir hayli ödenek var.Bununda kılıfı bulunup üstü örtülebilir.
Hatta Sn. Aslanbaba “İçerdeki Türkler” olarak bir Başkanlık ta bunun için kurdurabilir.
Bu çocukların sorunları okullarla da sınırlı değil.
Yaşadıkları ortamlar, tam birer dram örneği.Bazı evlerde 4 -5 aile bir arada kalıyor.Her ailede de en az 5 çocuk.Ve bu çocuklar okumaya çalışıyorlar.
Bu işçileri buraya getirenlerin kontrol edilmeyip,bu şekilde insanlık dışı şartlarda yaşamasına izin verenler,insanlık suçu işliyorlar.
Madem buraya işçi getirilip ,işçilerin sırtından para kazanılmasına müsaade ediliyor,getirilenlere insanca yaşam koşullarını sunmak da getirenin görevi olmalı.
Zaten çocuklar arasında kültür çatışmasının hat safhada yaşandığı ülkede,getirilerek sömürülen insanların çocuklarının yaşadığı dram da ayrı bir sorun.
Okullarda çeteleşmelerin ve şiddetin artmasının en büyük sebebi de budur.
“Sosyal Devletseniz” bu çocuklara bakmakla yükümlüsünüz.
Bakamayacaksanız,ülkeye de kabul etmeyeceksiniz.eğer ki etmek zorundaysanız, o zaman da vatandaşı oldukları ülke,bunlara sosyal haklardan yararlanacağı parayı ödemeli.
Siz de Devlet olarak hem bu çocukların yaşam koşullarını iyileştirmelisiniz, hem de kültür farklılıklarının ortadan kalkacağı hizmet birimlerini kurmalısınız.
Onların tek suçu çocuk olmak ama siz ,Devlet olarak önlemler almazsanız; tarihe “Çocukların, hayallerini çalan” ve “insanlık suçu işleyen” bir Devlet olarak geçeceksiniz.
Onlar, sadece çocuk, hayallerini çalmayın…
Bu yazıyı 2012 yılında köşe yazımda yazmışım.
Ve tarih 2018 bu çocuklardan birisi hurda parçası toplarken, elinde bonba patlayarak ölüyor.
Yıl 2018 Hala daha çocukların hakları ihlal ediliyor ve hala daha savaş provaları yapılarak ortalıkta patlamamış mermiler ve toplar bırakılıyor.,
Manama gibi adını hiç duymadığımız bir yere üstelik de tek bir vatandaşımız yokken temsilcilik açılıp bir dünya para akıtılıyor ama bu çocuklar korunmuyor.
Bunun adı cinayettir ve failleri de bellidir