ONUR(SU)Z…

Ayşegül Garabli

Onursuz bir yaşama, alışmak mümkün mü? Peki ya boyunduruğa? Onursuzluk, defalarca yapılırsa, normal mi olur artık? Yoksa, tekrarlanıyor olması, onursuzluğu meşru mu kılar? Hükümet, halkının egemenliğini ipotek altına alarak bir anlaşmaya imza atıyorsa, “bunu ilk kez  yapmıyor ki” diyerek, yaptığını normal görmek, suçuna ortak olmak değil midir? Evet, su konusunda imzalanan metinden söz ediyorum. Bana göre, suyun yönetimi konusunda, dirayetli durmayarak, suyun yönetimini, özel bir şirketin tekeline bırakmak onursuzluktur. “Onursuzluk” kelimesini ağır bulabilirsiniz. Hatta, haksızlık ettiğimi de düşünebilirsiniz. Ancak, bir devleti, devlet yapan öğelerdendir, suyunun, yolunun, elektriğinin, hava alanının, hava yollarının, kolluk kuvvetlerinin, merkez bankasının, medyasının v.s. yönetimini elinde bulundurmak. Siz bütün bu stratejik noktaların yönetimini devretmişseniz, hatta bu yönetimlerin çoğunu özel sektörlere bırakmışsanız ve bu özel şirketler de başka ülkeye aitse, “devlet” olmaktan söz edemezsiniz. Siz, kendi meclisinizde bile özgürce kararlar alamayıp, yasalar çıkaramıyorsanız, “egemen” olduğunuzu söyleyemezsiniz. Siz, halkın iradesine göre hükümet kuramayıp, vatandaşlık verme konusunda bile yetkili değilseniz, “özgür” değilsinizdir. Üstüne üstlük, hem bu ülkeyi yönettiğinizi iddia edip hem de, “Suyu getiren onlar, yönetimine karışamayız”, “Parayı veren onlar, nasıl kullanılacağına karışamayız” derseniz, “Külliye” (Hala Sultan) açılışında, böyle bir şeye ihtiyaç duyduğunuzu ve bu tür yerlerin eğitimi ile toplumunuzun kurtulacağını söyleyip; Halkınızın inanç özgürlüğünü, eğitim sistemini yok sayanları alkışlarsanız, Kaç doktor, kaç öğretmen ve kaç memur, alacağınıza ve bunları hangi koşullarda çalıştıracağınıza karar verecek iradeyi gösteremezseniz, Siz “iktidar” değilsiniz demektir. İktidar yoksa, ama var gibi davranıp, “Parayı veren, düdüğü çalar” diyorsa, bu, düdüğün satıldığının kanıtıdır. Halk ile birlikte, kral da kendisinin çıplak olduğunu haykırıyorsa, Ne yazık ki, bu durum, onursuzluktan başka bir kelimeyle ifade edilemez. “Su” beklerken, her zamanki gibi payımıza “sus” düştü ama olsun, onurumuz olmasa da suyumuz var.