"Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "siyasal, askeri casusluk" suçlarından yargılanan ve 1500 gündür tutuklu bulunan eski Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, iş insanı Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) hakkındaki " derhal serbest bırakılma" kararını hatırlatarak, "Avrupa Konseyi, AİHM'in değerlendirmesinden sonra ülkenin oy hakkının kısıtlanması, son aşamada üyeliğin askıya alınması gibi yaptırımlar uygulamaya başlayacak. Bunlar ülkede hukukun hakimiyetinin zedelendiğinin tescili anlamına geldiği için, ekonomiyi dolaylı olarak etkileyecek yaptırımlar" dedi.
Independent Türkçe'den Mehmet Emin İlbeyli'nin sorularını yanıtlayan Kavala, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisini hedef alan açıklamalarına ilişkin olarak şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı, beni George Soros ile birlikte hükûmete karşı yıkıcı faaliyetler yürütmüş olmakla suçluyor. Herhangi bir somut bilgiye, bulguya dayanmayan bu iddia Gezi Parkı'ında yapılaşmaya karşı başlatılan ve yaygınlaşan kitlesel protestoları kriminalize etmek için kullanılmıştı. Son zamanlarda da Cumhurbaşkanı, ekonomik sıkıntıları dış saldırılarla açıklıyor ve bunların Gezi protestolarıyla başlatıldığını iddia ediyor. Yasalarda suç olarak tanımlanmış herhangi bir faaliyette bulunduğuma dair herhangi bir delil olmamasına rağmen, bulunabilecek en elverişli suçlamalarla tutukluluğumun devam ettirilmesi, suçlu olduğum algısının canlı tutulmasına yarıyor. Sanırım bu şekilde hükûmete karşı yabancı güçlerle işbirliği yapanların cezalandırılacağı, hukukun, AİHM'in onlara koruma sağlayamayacağı mesajı da verilmiş oluyor."
“Sivil toplum benim ve birçoklarının maruz kaldığı vahim hak ihlallerine karşı etkili bir tepki gösteremiyor”
"Sivil toplumun kendisinin ve birçoklarının maruz kaldığı vahim hak ihlallerine karşı etkili bir tepki gösteremediğini" söyleyen Kavala, "Akıl almaz komplo teorilerinin medyada, siyasette ve yargıda yaygın olarak kullanılması önlenemiyor. Hukuk devletinin tahribata uğradığı, yargının siyasi amaçlar için kullanıldığı, hukuk güvenliğinin kalmadığı bir ortamda sivil toplum kuruluşları için yürüttükleri faaliyetlere zarar gelmesini önlemek kaygısının ağır basıyor olmasını anlayabiliyorum" ifadelerini kullandı.
"Bu dava Türkiye'de hukuk devletinin uğradığı tahribatı gözler önüne serdi"
Davasının bir demokrasi sorunu yaratmadığını, demokrasinin ve hukuk devletinin uğradığı tahribatı daha görünür hale getirdiğini söyleyen Kavala, "Bunun ve bunun gibi davaların evrensel normlara göre çalışan bağımsız bir yargının demokrasi için hayati önemde olduğunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağına inanıyorum. Farklı görüşte muhalefet partilerinin bu amaca öncelik verecekleri yönündeki açıklamaları ve aralarında sağladıkları mutabakat bana ümit veriyor" sözlerini kaydetti.
"Yaptırımlar ekonomiyi etkileyecek"
Kavala, Avrupa Konseyi'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uyulmadığı gerekçesiyle uygulayabileceği yaptırım kararı için de şöyle konuştu:
"Yapılanların hukukun hakimiyetine ciddi bir tehdit teşkil ettiğinin ülkemizde de daha iyi anlaşılması ve bir daha tekrarlanmaması açısından, AİHM'in yapacağı değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Avrupa Konseyi, AİHM'in değerlendirmesinden sonra ülkenin oy hakkının kısıtlanması, son aşamada üyeliğin askıya alınması gibi yaptırımlar uygulamaya başlayacak. Bunlar, ülkede hukukun hakimiyetinin zedelendiğinin tescili anlamına geldiği için, ekonomiyi dolaylı olarak etkileyecek yaptırımlar."