Kemik, yapılanma (modeling) ve yeniden yapılanma (remodeling) adı verilen iki sürecin birbirini izlemesi ile ortaya çıkan sürekli bir döngü durumundadır.
Bazı metabolik hastalıklarda bu döngü bozulmakta ve kemik yıkımı kemik yapımının önüne geçmektedir. Bu döngünün bozulması ile ortaya çıkan osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusundaki mikromimari yapısının bozulması sonucunda kemik kırılganlığında ve kırığa yatkınlıkta artış ile karakterize olan, sistemik bir iskelet hastalığıdır.
Osteoporozun belirtileri ve bulguları sırt ağrısı, boy kısalması, omurgada deformiteler ve kırıklardır. Kırıklar sıklıkla önkolda, omurgalarda veya kalçada olabilmektedir.
Bu hastalarda diş eti sorunları da görülebilmektedir.
Osteoporozda klinik belirtilerin veya komplikasyonların gelişiminden önce uzun süren sessiz bir dönem izlenir. Kişinin herhangi bir yakınması olmaz. Dolayısı ile hastalığın varlığından haberi olmayabilir. Hastalık sinsice ilerler ve bu dönemde tanı ancak kemik yoğunluk ölçümleri ile konabilir.
Osteoporoz sadece kadınlarda mı görülür? Kadın ve erkekte görülme sıklığı nedir?
Yapılan araştırmalara göre; osteoporoz 50 yaşını aşan her 3 kadından 1’inin karşı karşıya olduğu bir hastalıktır. Tüm dünyada 50 yaş üzerindeki 5 erkekten birini etkileyen global bir sorun olarak dikkati çekmektedir,
Hangi yaştan itibaren kemik sağlığını desteklemek gerekiyor?
Gerçekte, kemik sağlığının korunması doğumdan ölüme kadar sağlığa bütüncül bakış açısı ile sağlanabilir. Kemik sağlığının desteklenmesi çocukluk çağında başlar ve yaşam boyu devam eder. Unutulmamalıdır ki, kemik sağlığının korunmaya başlanması için hiçbir zaman geç değildir.
Kalsiyumdan zengin beslenmek, yeterli D vitamini ve protein almak, alkol, sigara, yoğun kafein tüketiminden kaçınmak, fiziksel olarak aktif olmak temel ilkeler olmalıdır.
Kimler risk grubundadır?
Osteoporozda risk faktörleri iki grupta toplanmaktadır:
1-DEĞİŞTİRİLEMEYEN RİSK FAKTÖRLERİ: Yaş, kadın olmak, ailede osteoporoz öyküsü varlığı, geçirilmiş osteoporotik kırık öyküsü olması, beyaz ırk, menopoz, uzun süren kortizon tedavisi, romatoid artrit hastalığı ve erkeklerde hipogonadizm olması.
2-DEĞİŞTİRİLEBİLEN RİSK FAKTÖRLERİ: Yetersiz beslenme, yeme bozuklukları, vitamin D yetersizliği, diyetle yetersiz kalsiyum alımı, fiziksel inaktivite/hareketsizlik, sık düşme öyküsü, alkol, sigara kullanımı ve düşük vücut ağırlığı değiştirilebilecek ya da müdahale edilebilecek risk faktörleridir.
Bu özellikleri taşıyan kişiler risk grubunda sayılmaktadır. Ayrıca diyabet, hiperparatiroidizm, multipl skleroz hastalığı veya kortizon kullanımı gibi ikincil osteoporoz nedenleri varsa, dikkatli olunmalıdır.
Osteoporoz ne sıklıkla görülüyor?
Kayıtlara göre; osteoporoz 200 milyon kadını etkiliyor. Dünyada yılda 9 milyon kişinin osteoporoza bağlı gelişen kırıklara maruz kaldığı bilinmektedir. 60-70 yaşlarındaki kadınların üçte biri, 80 yaşlarındaki kadınların üçte ikisi bu hastalıktan etkileniyor. 50 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşık %30’unda en az bir vertebral (omurga) kırık bulunuyor. Dünyada her yıl 1.5 milyon kalça kırığı oluşuyor. Yaşlanan popülasyon nedeniyle bu rakamların artması bekleniyor ve 2050 yılına kadar her sene global olarak 21.3 milyon kalça kırığı olacağı öngörülüyor.
Osteoporozda tanı nasıl konulur?
Öncelikle kapsamlı bir öykü alınır; risk faktörleri sorulur, altta yatan osteoporoz yapabilen bir hastalık veya ilaç kullanımı olup olmadığı araştırılır. Daha sonra fizik muayene yapılır.
Laboratuar testleri kan tetkiklerini (ör: biyokimyasal testler) ve idrar incelemelerini kapsar.
Son aşamada ise görüntüleme yöntemleri (kemik yoğunluk ölçümleri, radyografiler ve gerekirse daha ileri tetkikler) uygulanarak tanı konur.
Altta yatan başka bir hastalığa ya da kullanılan bazı ilaçlara bağlı olarak gelişebilen osteoporoza “ikincil osteoporoz” denmektedir. Daha önce osteoporotik kırığı olan kadın ve erkekler, kırık için çoklu risk faktörlerine sahip kadın ve erkekler, düşük kemik mineral yoğunluğu olan kadın ve erkekler ve daha önce verilmiş olan osteoporoz tedavisine yanıt vermeyen veya uygulanan tedaviyi tolere edemeyenler osteoporoz açısından yüksek risk gruplarını oluşturmaktadırlar. Bu grup hastalarda mutlaka altta yatan ve osteoporoza neden olabilecek başka bir hastalık olup olmadığı araştırılmalıdır.
Osteoporozdan nasıl korunabiliriz?
Osteoporozdan korunma 3 kategoride gerçekleşmektedir:
1-Birincil korunma: Çocukluk çağından itibaren düzenli ve çok yönlü beslenme, fiziksel olarak aktif olma, güneşlenme kültürünün yerleştirilmesi önemlidir.
2-İkincil korunma: Osteoporozun erken tanınması, osteoporoz gelişen hastalarda hastanın durumuna en uygun tedavinin sağlanması ve kırığın önlenmesidir.
Yaş, osteoporozun temel belirleyicilerinden biri olmasına rağmen, yaşlı nüfusun osteoporoz açısından değerlendirilmesi yaygın/yeterli değildir ve hastalar genellikle tedaviden yoksun kalmaktadır. Yaşlı erkeklerin tanı ve tedavi alması kadınlara göre daha da düşüktür. Kırığı olan erkeklerin olay sonrası 5 yıl içinde, yalnızca %10.3’üne osteoporoz tanısı konulduğu ve %90’ının tedavisiz kaldığı bildirilmektedir.
3-Üçüncül korunma: Osteoporotik kırık gelişen hastalarda buna bağlı gelişebilecek komplikasyonlar ve özürlülüğün önlenmesi, bağımsız yaşamın sürdürülmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesidir.
Sağlıklı kemikler için hangi mineral ve vitaminlere gereksinim vardır?
Kemik sağlığının korunması için, yeterli kalsiyum (1000-1200 mgr / gün) alınması önerilir. Kalsiyumdan zengin besinler: peynir, yoğurt, süt, ayran / kefir, balık, fasulye, mercimek, lahana, karnabahar, ıspanak, pazı, incir, badem, susam, ayçiçeği / kabak çekirdeği gibi besinlerdir. Besin ile günlük alım 700 mgr ın altında ise, destek tedavi verilir.
D vitamini önerileri 70 yaş altı erişkin için 600 IU /gün, 71 ve üzeri yaşlar için 800 IU / gün şeklindedir. Vücut için gerekli olan D vitaminin %95’ini güneşte bulunan ultraviyole ışınları, geri kalanı da besinlerle sağlamaktadır. Vit D den zengin besinler: Yağlı balıklar (somon, uskumru, ton balığı, sardalye), süt ve süt ürünleri, yumurta, doğal meyve suları, tavuk ciğeri, balık yağı, tahıl ürünleri, maydanozdur. Sıklıkla besinlerle alınan D vitamini yeterli olmadığı için destek tedavi verilmesi gerekir.
Kemik ve adale sağlığı açısından protein alımı önemle önerilmektedir. Gereksinim günde 1-1.2 gr / kg olarak bildirilmektedir. Proteinden zengin besinler: yumurta, kırmızı et, tavuk, balık, peynir, kuru fasulye, nohut, mercimek, bakla ve baklagiller, fındık, badem, ceviz, yer fıstığı, yağlı tohumlardır.
Bir başka vitamin K vitaminidir. K vitamini için önerilen doz: günde 150 mikrogramdır. K vitamininden zengin besinler: yeşil yapraklı sebzeler, ıspanak, bürüksel lahanası, maydanoz, şalgam, pancar yaprağı, bamya, marul, brokoli, kuşkonmaz, tahıllar, tereyağı, peynir, yumurta, karaciğer, soya fasulyesi, yeşil çay, kivi, yaban mersini, kuru erik, havuçtur. Beslenme ile yeterince alınamıyorsa destek tedavi verilebilir.
Kalsiyum dışında kemik sağlığı açısından magnezyum ve çinko üzerinde de durulmaktadır. Magnezyum için önerilen doz; günde 300-500 miligramdır. Magnezyum içeren besinler: kuru baklagiller, koyu yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar, rafine edilmemiş tahıl taneleridir. Çinko için önerilen doz ise günde 8-11 miligramdır. Çinko içeren besinler: deniz ürünleri, kırmızı et, mantar, ceviz, badem, fındık, fasulye, bulgur ve bezelyedir. Beslenme ile yeterince alınamıyorsa destek tedavi verilebilir.
Osteoporoz açısından risk altında olan kişiler nelere dikkat etmeli?
Öncelikli yaklaşım bu konuda bilgilenmek ve farkındalığın artmasıdır. Bireyler risk altında olup olmadıklarını belirleyebilirler.
Risk altındaki kişilerin öncelikle gerekli muayeneleri, laboratuar testleri ve kemik yoğunluk ölçümleri yapılmalıdır. Öncelikle kalsiyum, D vitamini, protein ve fiziksel aktivitelerin ihmal edilmemesi lazımdır. Muayene ve testlerin sonuçlarına göre; gerekirse kendilerine kemik yıkımını durduran veya kemik yapımını artıran ilaçlar önerilecektir.
Osteoporoz tedavisi her hastaya özgün olarak planlanmalı ve riskler değerlendirilerek hasta düzenli olarak kontrollere çağrılmalıdır.
Bunların yanında fiziksel aktivite artırılmalıdır. Özellikle kemiklere yük bindiren egzersizler, güçlendirme egzersizleri, denge ve koordinasyon eğitimi önerilmektedir.
Düşmelerin önlenmesi için ise, görme sorunları, denge sorunları vb kişisel risklerin azaltılması yanında evin ve çevrenin de düzenlenmesi gerekir.
İleri yaş grubunda yüksek risk altında olan hastalar gençlere ve erişkinlere göre farklılıklar gösterdikleri için korunma ve tedavi açısından yaşlılara özgü stratejilerin geliştirilmesi gerekliliği de vurgulanmaktadır.
Kemik sağlığı yaşam kalitesini nasıl etkiler?
Osteoporoza bağlı önkol, omurga ve kalça kırıklarının kişinin yaşam kalitesini etkilediği ve günlük yaşam aktivitelerini kısıtladığı bilinmektedir. Son yıllardaki bilimsel araştırmalar ve yaşam kalitesi ölçekleri kullanılarak yapılan değerlendirmelerin sonuçları kırık gelişmese bile, osteoporozu olan hastaların yaşam kalitelerine kayda değer azalma olduğunu göstermektedir. Dolayısı ile sağlık profesyonellerinin osteoporoz için gerekli tanısal incelemeler yanında yaşam kalitesini de değerlendirmeleri önerilmektedir.
Alınan önlemlerle osteoporozdan korunmak mümkün müdür?
Osteoporoz bir toplum sağlığı sorunu olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda toplumsal bilincin artırılması, doğru bilgilerin bilimsel kaynaklardan edinilmesi en önemli adımlardır. Bunlara örnek olarak Türkiye Osteoporoz Derneği gibi bilimsel derneklerin web siteleri verilebilir. Doğru ve bilinçli olarak uygulanacak önlemler osteoporozu engelleyecek, yüksek riskli kişilerde hastalığa yakalanma süresini öteleyecek ve kemik kaybını azaltabilecektir.