Doğu Akdeniz'de arama ve sondaj çalışmaları nedeniyle Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs arasında gerilim artma devam ediyor. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) uygulanan 33 yıllık silah ambargosunu 'kısmi' olarak kaldırması, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ağır eleştirilerine neden oldu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz ve Ege'deki faaliyetlerin özünde hak ve adalet arayışı olduğunu söylerken, AB ülkeleri de Türkiye’nin faaliyetlerini durdurması yönünde çağrılar yapıyor.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın artık sadece masada değil, sahada da fiilen ve fiziken var olması sorunu derinleştiriyor
Euronews Türkçe’ye Doğu Akdeniz gerilimini değerlendiren Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, bu tansiyonun sebebini artık sahada fiilen var olmaya bağlıyor.
Daha önceleri, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs kendi deniz yetki alanlardaki haklarını korumak için tepki açıklamaları yapıyor, girişimlerde bulunuyor ya da Birleşmiş Miiletler’e (BM) protesto mektupları gönderiyordu.
Ancak Özersay’a göre artık Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın sadece masada değil, sahada da fiilen ve fiziken var olması sorunu derinleştiriyor.
Türkiye’nin ve KKTC’nin güç politikası uyguladığına dair yapılan eleştirileri de kabul etmiyor KKTC Dışişleri Bakanı Özersay.
‘’Bütün ilgili taraflar işbirliği yapmaya hazır olduğunu söylüyor. Ama işbirliği anlayışında farklılık var. Biz Türkiye ve Kuzey Kıbrıs olarak gelin oturalım ve bu kaynakları birlikte çıkaralım, uluslararası piyasaya birlikte aktaralım ve adil bir biçimde paylaşalım diyoruz. Oysa Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan bölgesel işbirliğini önemsiyoruz derken bir bakıyoruz, Mısır, İsrail ve Lübnan ile yapmış oldukları anlaşmalarla bölgedeki işbirliğini bölgedeki diğer aktörlerin hak ve menfaatlerinin hilafina kurmayı hedefliyorlar. Eğer biz bugüne kadar sahada bu ticari araştırmaya dönük ve diğer tarafla paralel diğer adımları atmasaydık, işte tam da öyle bir durumda hakkımız her gasp edildiğinde kuvvet kullanma tehdidi yapmak durumunda kalacaktık. Oysa bugün içinde bulunduğumuz durum böyle değildir.’’
Biz bu coğrafyada yıllardır varız, Kıbrıs Türk halkı olarak bu bölgede yıllardır var olma mücadelesi veriyoruz. Ve Türkiye Cumhuriyeti bu bölgede Osmanlı’dan beri var ayrıca en uzun sahile sahip devlet. O nedenle Türkiye ve Kuzey Kıbrıs, bu coğrafyanın geleceğini belirleme açısından oyun kurucu olma hakkına sahiptir
Bu bölgede yıllardır var olma mücadelesi veren Kuzey Kıbrıs ve Osmanlı’dan beri var olan Türkiye’nin oyun kurucu olma hakkına sahip olduğunun altını çiziyor Özersay.
‘’Bu bölgede yeni bir güç paylaşımı olduğu aşikar. Bu bölge, ABD’nin girmeye çalıştığı, Rusların nüfusunu kırmaya çalıştığı, AB’nin içerisinde tek BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak kalan Fransa’nın İngiltere’nin Brexit’ten çıkışı ile birlikte bu bölgeye de girmeye çalıştığı çok aşikar. Peki, biz bu coğrafyada yıllardır varız, Kıbrıs Türk halkı olarak bu bölgede yıllardır var olma mücadelesi veriyoruz. Ve Türkiye Cumhuriyeti bu bölgede Osmanlı’dan beri var ayrıca en uzun sahile sahip devlet. O nedenle Türkiye ve Kuzey Kıbrıs, bu coğrafyanın geleceğini belirleme açısından oyun kurucu olma hakkına sahiptir.’’
KKTC Dışişleri Bakanı, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) uygulanan 33 yıllık silah ambargosunu 'kısmi' olarak kaldırması kararı ile ABD’nin artık çözüm müzakerelerini önemsemediğini ve sadece kendi çıkarlarını gözettiğine dikkat çekiyor.
“ABD TEK TARAFLI SIRT SIVAZLAMALARDAN KAÇINMALI”
‘’Rum tarafına silah ambargosunu kara kaşı kara gözü için kaldırmıyor. Rusya’nın etkisini kırmaya dönüktür. İki şartı var silah ambargosunun kaldırılması için. Birincisi Rus savaş gemilerinin Kıbrıs Rum limanlarının kullanmasına izin vermelerine son verecekler. Rum tarafı bundan artık vazgeçecek. Rus savaş gemilerini bu bölgeye sokmayacak. İkincisi de kara paranın aklanmasına karşı mücadelede ABD ile Kıbrıs Rum yönetimi işbirliği yapacak. Bu açıdan Rusların bu bölgedeki ve Kıbrıs Adası’nın Güneyi’ndeki etkisini ABD silah ambargosunu kaldırarak kırmaya çalışıyor. Ama kendi içinde çelişkili bir durumdur bu. Çünkü bu bölgede barışın ve istikrarın devamı için bu adımlar asla yardımcı olmaz.
Kıbrıs Rum tarafının sırtını sıvazlamaya yönelik bu tek taraflı adımlar Kıbrıs Rum tarafının var olmanın gücünden çok daha fazla bir özgüvene sahip olması gibi bir durum ortaya çıkarır. Ve böylelikle Kıbrıs Rum tarafı kendisinde Kıbrıslı Türklerin haklarını tek taraflı gasp etme bağlamında bir hak görüyor kendinde. Nasılsa Amerika da benim yanımda, stratejik ortağım diyerek Rum tarafı bizimle yönetimi ve zenginliği paylaşmaktan imtina ediyor. Bu sırt sıvazlamalar devam ettiği sürece bizimle paylaşmaya dayalı bir ortaklık kurmaktan giderek uzaklaşıyor Kıbrıs Rum tarafı’’
“EĞER BU KAYNAKLARIN ORTAĞI OLANLAR MASADA OLACAKSA AB'NİN DİYALOG ÇAĞRISINA AÇIĞIZ”
Özersay, AB’nin diyaloğ çağrısını ise; ’’Bu kaynakların ortağı olan Kıbrıs Türk halkının yasal temsilcilerini de masaya davet edecek bir çağrı ise zaten ne Türkiye bundan geri durur, ne Kıbrıs Türk halkı bundan geri durur. Bütün ilgili tarafların masada olması kaydıyla tabi diyaloğa açığız. İşbirliği çağrısı yapan biziz. Masada önerilerimiz var. Kıbrıs Adası etrafındaki kaynağın ortağı biziz. Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki kaynağın sahibi de Türkiye’dir’’ ifadeleri ile yanıtlıyor.