Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerin; Kıbrıs’taki meselenin sadece Kıbrıs sorunuyla ilgili olmadığını, sadece Kıbrıs müzakereleri üzerinden Kıbrıs’ı okuyamayacağımızı, daha geniş bir alana yani Doğu Akdeniz’e bakmamız gerektiğini bize bir kez daha gösterdiğini söyledi.
“SON 4-5 YILDA HEM SAHAYA İNDİK HEM DE BÖLGEDE BİR DENGE SAĞLADIK”
Katıldığı televizyon programında bölgedeki sıcak gelişmeleri değerlendiren Özersay, “Son 4-5 yıldır Türkiye’yle birlikte izlenen ortak strateji ve politikayla, Doğu Akdeniz’in doğu havzasına ilişkin sadece kağıt üstünde değil, sahaya inerek hem bu alanı düzenlemeye başladık hem bir denge sağladık” dedi. Türkiye’nin Libya’yla yapmış olduğu anlaşmayla Doğu Akdeniz’in batı havzasını düzenleme yoluna gittiğini anlatan Özersay, bunun bir güç mücadelesinin sonucunda ortaya çıktığını belirtti.
“YUNANİSTAN’IN OLDU-BİTTİ YARATMA ÇABASI SEKTEYE UĞRATILDI”
Özersay şöyle devam etti:
“Bir taraftan Yunanistan adaların da anakaralarla eş etkide ve aynı büyüklükte bir deniz yetki alanına sahip olduğu iddiasını ortaya koydu. Ancak uluslararası mahkeme kararlarında bu kabul görmüyor. Mısır da adaların bu şekilde bir deniz yetki alanına sahip olmaması gerektiğini söylüyor. Mısır’ın ve Türkiye’nin bu konudaki politikaları örtüşüyor, Yunanistan’la da ters düşüyor. Her ne kadar Yunanistan ile Mısır Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma anlaşması yapmaya kalkışmışsa da eğer Mısır Yunanistan’ın tezini kabul etmiş olsaydı Yunanistan’ın en dışarıdaki adaların birleşmesinden oluşacak bir hat ile kendi sınırları içinde orta nokta belirlemesi gerekecekti. Bu da Mısır’ın deniz yetki alanını ciddi anlamda kaybına neden olurdu. Oysa Mısır bu konuda bir hassasiyete sahip olduğu için ‘Adalar anakarayla eş yetkiye sahip değildir’ dediği için anlaşma yapılırken Meis adasını dışarıda bıraktılar. Bu ciddi bir boşluk oluşturdu. Yapılan bu anlaşma Türkiye’nin Libya’yla yapmış olduğu anlaşmayla bir anlamda çakışıyor. Bu nedenle yaşanan bir gerginlik var. Bir de Meis adası meselesi var. Başlangıçta Almanya araya girdi. Tarafları görüştürdü, bir yakınlaşma da olmuştu. Tam bir uzlaşma olabilecekken Mısır ve Yunanistan bir anlaşma yaptılar. Yunanistan oldu bittiye getirdi.”
“RUM TARAFININ OLDU BİTTİSİNE RAĞMEN MÜZAKERELERİ SÜRDÜRMEK HAKLARIMIZIN GASP EDİLMESİNE NEDEN OLDU”
Mısır ve Yunanistan arasında yapılan bu oldu bitti anlaşmanın 2015’te yaşananları hatırlattığını aktaran Kudret Özersay, benzer bir hamleyi Rum tarafının yaptığını belirtti.
Özersay, açıklamarını şu şekilde sürdürdü:
“Bu hamle bize başka şeyler hatırlatıyor. 2015 yılında Sayın Mustafa Akıncı cumhurbaşkanı seçildiğinde ‘Bir moratoryum ilan edelim, iki taraf da denizdeki çalışmalarına ara versin ve devam etmesin denilmişti. Üstü kapalı bir uzlaşıyla bu yapıldı ama ardından Rum tarafı lisans vermeye ve kazılarına devam etti. Ve biz müzakereye oturduk. Rum tarafının bu yaptığı oldu bitti bir şekilde bizim haklarımızın gasp edilmesi sonucunu doğurdu. Buna müsaade etmemek gerekirdi. Fakat müzakerelere devam edildi, zirvelere gidildi. Bir taraftan da Rum tarafı uluslararası şirketlerle kazı çalışmalarını devam ettirdiği için bizim için dezavantajlı bir durum ortaya çıktı. Şimdi de benzerini Yunanistan Türkiye’ye yapmaya çalıştı. Şu anda Türkiye’nin yaptığı buna karşı önlemdir.”
“DENİZLERDE HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKARAK BÖLGEDE OYUN KURUCU OLABİLİRİZ”
“Türkiye için de stratejik önem taşıyan Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Türkler’in sesinin duyulmasını, iradesine saygı gösterilmesini istiyorsak çatışmacı bir biçimde değil ama sahada araştırma yapmalı ve haklarımıza sahip çıkmalıyız” diyen Özersay, KKTC’nin bu bölgede oyun kurucu olması gerektiğinin altını çizdi.
Özersay, şunları kaydetti:
“Haklarımıza sahip çıkıp, bu zenginlikteki payımızı alabilmemiz için bu sahayı boş bırakmamalıyız. Biz politikamızı son 4-5 yılda değiştirdik. Yakın zamana kadar sadece protesto eden konumundaydık, protesto mektubu yazardık. Artık Türkiye’yle birlikte lisans verme, sismik araştırma yapma, NAVTEX ilan etme, kazı gemisi gönderme, kazı yapma, ilk bulgular içerisinde ileri tetkik yapma durumuna geldik. İdeal olan oturup anlaşmaktır. Rum tarafı sadece Türkiye’yle masaya oturup anlaşacağını sanıyorsa, bu yanlış bir yaklaşımdır, hiçbir zaman olmayacaktır. Kıbrıs Türk Devleti’ni de dikkate alarak bu anlaşmayı yapması gerektiğini er ya da geç Kıbrıs Rum tarafı görecek. Zaten uluslararası toplum da ‘masaya oturun bu konuları görüşün’ diyor. Kıbrıs’ta bir çözümü bekleyerek, 52 yıldır devam eden müzakereleri sürdürerek bir yere varamayız. Taraflar doğalgazın paylaşımı için masaya oturmalıdırlar. Çatışmacı bir biçimde değil ama haklarımıza sahip çıkabileceğimizi bilelim. Bölge önemli gelişmeler yaşıyor. Kısır bir iç siyasetin döngüsünün içinde boğulmamamız gerekir.”