Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, KKTC hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan kültürel iş birliği protokolünün onay yasasının olumlu maddeler içerdiğini, ancak önemli olanın fiiliyatta nasıl uygulanacağı ve nasıl denetleneceği olduğunu söyledi.
Kıbrıs Türk halkının Atatürkçü olduğunun altını çizen Kudret Özersay, “Kıbrıs Türkü başta laiklik olmak üzere, çağdaş değerleri benimsemiş, özümsemiş bir toplumdur. Bunun değiştirilmesi de mümkün değildir. Gerek ailemiz gerekse öğretmenlerimiz bizim DNA’mıza laikliği, çağdaşlığı ve Atatürkçülük’ü işlemiş durumdadır. Bu nedenle de bu ülkede yürütülecek faaliyetlerin bizi biz yapan değerler çerçevesinde olması esastır. Faaliyetlerin demokrasi, Atatürkçülük ve diğer çağdaş değerler temelinde yürütülmesinde devletin, bu hükümetin bir rolü olacak mı, hükümet bu temelde kimi vakıf ve enstitülerin faaliyetlerini denetleyecek mi?” diye sordu ve hükümete güvenmedikleri için anlaşmanın onayına Halkın Partisi olarak çekimser oy vereceklerine dikkat çekti.
“SIKINTI ANLAŞMADA DEĞİL, HÜKÜMETİN TAVRINDADIR”
Halkın Partisi olarak gösterdikleri hassasiyetin nedenini de açıklayan Özersay, şu ifadeleri kullandı: “21. yüzyılda bu ülkede DSÖ’nün ve bütün dünyanın takip ettiği ve uyguladığı kurallar hiçe sayılarak, bilimsel verilere dayanan PCR testleri ve virüs meselesi yok sayılarak, varlığını sorgulayan birtakım gerici yaklaşımlarla karşı karşıyayız. Bu zeminde, bu zihniyete sahip olanlarla birtakım hurafeler uydurarak bize, vekillerimize saldırı yapıldığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir ortamda bilime meydan okuma cehaletini gösterildiği bir dönemden geçiyoruz. Hükümetin çalışma sistemi ve Türkiye’yle kurmuş olduğu ilişkinin biçimine baktığımızda yapılacak etkinlikleri bu hükümetin denetleyebileceğini düşünmüyoruz. Sıkıntı anlaşmada değil, hükümetin tavrında, kurduğu ilişkinin niteliğindedir. Hükümete güvenmiyoruz. Buna dikkat çekmek için de komite aşamasında biz bu anlaşmayla ilgili çekimser kaldık, genel kurulda da çekimser kalacağız. Bu ülkeyi yönetirken hepimizin ailemize de bizi yetiştiren öğretmenlere de bir vefa borcu vardır. O vefa borcumuz bizi başta laiklik ve Atatürkçülük gibi çağdaş değerler temelinde eğiten ailemize ve öğretmenlerimizedir. Bu ülkeyi yönetirken rehberizmiz bilim, akıl ve çağdaşlık olmalıdır. Kıbrıs Türk Halkına yakışan budur.”
“BU ÜLKENİN KURUMLARI DERNEK VE VAKIFLARIN FAALİYETİNİ DENETLİYOR MU?”
Anlaşmanın tartışılan ve Yunus Emre Enstitüsü’nün faaliyetlerine ilişkin maddesini de yorumlayan Özersay, Yunus Emre’nin vefatının 700. yıldönümü olması nedeniyle, 2021 yılının Türkiye Cumhuriyeti’nde Yunus Emre ve Türkçe yılı ilan edildiğini söyledi. Özersay ilgili maddede KKTC hükümetinin varlık göstermesinin ve yapacağı denetimlerin önemine vurgu yaptı: “Anlaşmadaki ilgili maddede; ‘Taraflar Yunus Emre Enstitüsü ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı gibi ilgili kurumların iş birliği ile çocuklara yönelik festival ve uluslararası sana bienali vb etkinliklerin düzenlenmesi için gerekli çabayı göstereceklerdir. Taraflar Kıbrıs Türk kültürünün üçüncü ülkelerde tanıtımı konusunda Yunus Emre Enstitüsü’nün yurtdışı teşkilatının bulunduğu ülkelerde iş birliği yapacaklardır’ deniliyor. Burada kritik olan husus; yurtdışında Kıbrıs Türk kültürünün hangi yönünün ve ne şekilde tanıtılacağı konusunda Kültür Dairesi’nin, Turizm Bakanlığı’nın, Eğitim Bakanlığı’nın katkısı ne olacak meselesidir. Baktığımızda Yunus Emre Enstitüsü’nün Londra, Brüksel, Köln gibi çok farklı yerlerde merkezleri bulunuyor. Fiiliyatta uygulamanın nasıl olacağı önemlidir. Bu anlaşmanın maddelerinden ziyade, bu anlaşma daha yapılmadan önce yürümekte olan faaliyetlerin içeriğidir. Yunus Emre Enstitüsü bu anlaşmadan önce de KKTC’de faaldi. Lefkoşa’nın merkezinde etkinlikler yapıyor, bazı üniversitelerimizle iş birliği bulunuyor. Eğer biz devletiz diyorsak bu ülkenin devletinin kurumları bu faaliyetleri denetliyor mu? Hükümetin imzaladığı anlaşmanın ekinde yer alan maddelerden biri şudur: Türkiye Maarif Vakfı Girne Ozanköy Eğitim kampüsü için 5 milyon TL ayrılmıştır. Neden ayrıldığını, faaliyetin ne olacağını Milli Eğitim Bakanlığı’nın bilmesi ve kontrol etmesi gerekmektedir. Bu ülkede Koordinasyon Ofisi bağlamında bir tartışma yaşandı. Tartışılan bu ülkenin kurumlarının devre dışı bırakılması meselesiydi. Fiiliyatta çeşitli enstitü, vakıf ve dernekler bu ülkede eğitim, kültür ve sanata dair faaliyetler yürütüyor. Bu kurumların faaliyetlerine Büyükelçilik üzerinden destek veriliyor. KKTC kurumları nerededir? Biz bu devleti şaka olsun diye kurmadık. Ülkemizde ve ülkemiz adına yurt dışında yürütülecek faaliyetlerin içeriği önemlidir. Biz bu hükümetin bu konularda kayıtsız kalacağını düşünüyoruz, bize güven vermiyor. HP olarak bizim için önemli olan uygulama ve faaliyetlerin ne olacağıdır.”