Özersay'dan aynı nakarat! Anastasiadis, 50 yıl sonra neden hala federasyon savunduğunu açıklamak zorundadır

Anastasiadis, 50 yıl sonra neden hala federasyon savunduğunu açıklamak zorundadır

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, beşli görüşmenin gayriresmi olarak yapılacak olmasının, müzakerelerin resmi olarak başlaması için ortak bir zeminin olmadığını gösterdiğini söyledi.

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, beşli görüşmenin gayriresmi olarak yapılacak olmasının, müzakerelerin resmi olarak başlaması için ortak bir zeminin olmadığını gösterdiğini söyledi.

Gayriresmi toplantıda istenilen çözümün ortaya konabileceğini ama bunun altının doldurabilmesi gerektiğini ifade eden Özersay, “İki devletli çözüm derken Kıbrıslı Rumların da ne gibi kazançları olacağını tarif edebilmeniz gerekir. Aynı şekilde Anastasiadis, 50 yıl sonra neden hala federasyon savunduğunu açıklamak zorundadır” dedi.

Özersay yazılı açıklamasında, gayriresmi görüşmenin iki taraf arasında müzakerelerin ‘nasıl bir ortaklık’ kurulmak üzere yapılacağıyla ilgili görüş birliği olmadığını ortaya koyduğunu dile getirerek, “Geçmişte Türkiye Cumhuriyeti’nin zaman zaman bu yönde, zaman zaman da federasyonu çağrıştırır bir biçimde siyasi eşitliğe sadece vurgu yaptığı biliniyordu. Şimdi geldiğimiz noktada ise ABD’de yapılan seçimlerin ertesinde yeni Amerikan Başkanı’yla birlikte Türkiye-ABD ilişkilerinin de etkisiyle, Türkiye’nin aslında yerleşmiş çizginin dışına çıkmayacağını söyleyenler bu yapılan açıklamalar sonrasında yanıldılar” ifadelerini kullandı.

“GÜÇLÜ BİR POZİSYONDUR…”

Türkiye’nin KKTC’yle birlikte artık müzakerelerin zemini olarak federasyonu görmediğini çok daha net bir biçimde söylediğini ifade eden Özersay, “Aslında bu, güçlü bir pozisyondur. Ancak bu güçlü pozisyonu sürdürebilmenin yolu, federasyon yerine ne önerdiğinizle de ilgilidir” dedi.

Bugüne kadar resmi müzakerelerin zemininin Güvenlik Konseyi’nin bu yönde karar almış olmasından dolayı değil, her iki tarafın da federasyonu kabul etmiş olmasından dolayı federasyon olduğunu ifade eden Özersay, şunları kaydetti:

 “Bugün iki taraf ‘müzakerenin ortak zemini federasyondur’ noktasında değildir. Kıbrıs Türk tarafının talep ettiği gibi müzakerelerin zemini iki devlettir noktasında da değildir. Resmi bir toplantının başlayabilmesi için ortak bir zemin gerektiği ve şu anda olmadığı için beşli toplantı gayri resmi bir toplantı olacak. Gayri resmi toplantıda siz istediğiniz çözümü ortaya koyabilirsiniz ama marifet bunun altını doldurabilmektir. İki devletli çözüm derken Kıbrıslı Rumların da ne gibi kazançları olacağını tarif edebilmeniz gerekir. Aynı şekilde Anastasiadis, 50 yıl sonra neden hala federasyon savunduğunu açıklamak zorundadır. Çünkü bugüne kadar federasyonla ilgili en temel unsur olan zengini ve yönetimi paylaşmak istediğini gösterememiştir. Paylaşmaya hazır değilseniz nasıl federal bir çözümü nasıl savunabilirsiniz?”

“KIBRIS’TA İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ SAVUNUYORUZ CÜMLESİNİN ALTI DOLDURULMALIDIR”

Rum tarafının öne sürdüğü önerilerin gerçekten İngiltere’ye ait olduğu konusunda tereddütleri olduğunu ifade eden Özersay, görevde olduğu dönemde, İngiltere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Kıbrıs’a ziyarete geldiğinde kendisiyle de görüştüklerini belirtti.

Özersay, “Yaptığımız temaslarda gördüm ki, bu basına yansıdığı şekilde değil de daha farklı fikirler üzerinde kafa yoruyorlardı. Basına yansıyan öneriler, Annan Planı’nın ve klasik zayıf federasyonunun varyasyonudur” dedi.

Bu fikirlerin Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye Cumhuriyeti açısından masada olabilecek fikirler olmadığını belirten Özersay,  Kıbrıs Türk tarafının çok büyük bir avantaja sahip olduğuna işaret etti ve bu avantajları şöyle sıraladı:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin tam desteğine sahip olması en önemli avantajdır. İkincisi bir cumhurbaşkanlığı seçimi ertesinde yeni bir cumhurbaşkanı, yeni bir vizyon ortaya koyduğunu söylemektedir; bu da bir avantajdır. Kıbrıs Türk tarafı bu avantajı hayata geçirmek istiyorsa yeni ve yaratıcı fikirlerle bunun altını doldurabilmelidir. Bu ‘vizyon’ seçim dönemindeki bir cümleden yani ‘Kıbrıs’ta iki devletli çözümü savunuyoruz’dan ibaret kalırsa ve  Tatar’ın kastettiği müzakere edilmiş bir çözüm ya da müzakere edilmiş bir ayrılıksa bunun altını doldurması ve Kıbrıslı Rumlar’ın da ne alacağını tarif etmesi gerekir. İki tarafın da lehine bir çözüm mesajı verebilmesi için bu şarttır. İki devletli çözüm deyip bıraktığınızda, sadece Kıbrıslı Türkler üzerinden yürümeye kalkarsanız bugünkü durumun devamını savunuyorsunuz, iki tarafın üzerinde uzlaşacağı bir barış anlaşması savunmuyorsunuz konumuna girersiniz.”

“ULUSLARARASI TOPLUM, ÖNERİNİZİN ADİL OLDUĞU KONUSUNDA İKNA OLMALIDIR”

Bugüne kadar yapılan müzakerelerde federal bir çözüm bağlamında bir çözümden sonra Kuzey Kıbrıs’a gelip taşınmaz mal iadesi alabilecek, Kuzey Kıbrıs’a yerleşebilecek Rumlar’ın sayısı ciddi anlamda sınırlandırılacağını, iki kesimlilik temel ilkesine göre sarih nüfus ve sarih mülkiyet çoğunluğuna sahip olunacağının konuşulduğunu kaydeden Özersay, bunun federasyon modeli içerisine yerleşmiş olan Birleşmiş Milletler ilkesi olduğunu belirtti.

Özersay şunları kaydetti:

 “Siz çerçeveyi değiştirmeyi öneriyorsanız, iki devletli bir çözüm öneriyorsanız; iki devletin BM’ye üye olabileceği, AB içinde daha farklı bir ilişki kurabileceği başka türlü bir ortaklık teklif ediyorsanız, Kıbrıslı Rumların Kuzey’den alabileceği mal oranında ve yerleşebilecek nüfus anlamında bir esneklikten bahsediyor musunuz? Karşı tarafa bunun sinyalini verebiliyor musunuz? Buna benzer unsurlar üzerinde çalışıp toprak müzakeresi de dahil olmak üzere müzakere edilmiş iki devletin ne şekilde uluslararası toplumun bir parçası haline gelebileceklerini tarif etmeniz gerekir.

Örneğin Belçika’da ilgili kurucu birimler arasında iş birliği anlaşmaları vardır. Bir tanesi Avrupa Birliği’yle ilişkileri nasıl götüreceklerine ilişkin oturup iş birliği anlaşması yaparlar. Diğer konularla ilgili de vardır; mesela dış politikayı nasıl yürüteceklerine ilişkin de iş birliği anlaşmaları vardır. İki devletin iş birliğinden kastımız, iş birliği anlaşmalarıyla bazı konularda birlikte mi hareket edeceğiz? BM’de temsiliyet gibi konularda iki ayrı devlet gibi hareket edeceğiz diyorsanız da altını doldurmanız gerekir. Ki uluslararası toplum da ‘sizin öneriniz de adil bir çözümdür’ diyebilsin.”