Ne güzeldi 2004 yılı.
Kıbrıs Türk halkı tüm dünyaya demokrasi dersi verdi o dönemde. Hem evetçisi, hem hayırcısı sokağa döküldü.
Herkes birbirini ikna etmek için çalıştı.
Kimi doğru söylüyordu.
Kimi kandırıldı.
Kimi yine dehşete kapıldı ayak seslerinden çözümün veya çözümsüzlüğün.
Çok fazla olmasa bile yol kazaları da yaşandı o dönemde.
Barış ateşleri yandı.
Haritalar dolandı.
Bayraklar asıldı dört bir yana.
Radyo yeniden yaşamımıza girdi.
Karşıt görüşler sert çıkışlar ve inişler yaşadı. Güneyin OXI kararı ile süreç çöpe atıldı.
İşte çözüm sürecinin ayak sesleri duyuluyor.
Koalisyonun büyük ortağı yine alternatif açıklamalar yapıyor.
“Cumhurbaşkanı’na desteğimiz tam” deniliyor ama yine o bildik eski yorumlar ile farklı baltalamaların ayak seslerini de görüyoruz şimdi.
Özgürgün serzenişte bulunuyor müzakere süreci ile ilgili. Diğer yandan milli söylemlerin tavan yaptığı bir ortama doğru ilerliyoruz. Kim daha Türkçü, kim daha milliyetçi, kim daha Rumcu, kim daha az vatansever tartışmaları başladı bile.
Cumhuriyet meclisine görüşme tutanaklarının gitmediğini hatta Başbakan’ın
Saray’a hiç uğramadığını bilsem endişeleneceğim hükümet için.
Aslında hükümetin bizim ile ayni coğrafyada yaşayıp yaşamadığından bile şüpheliyim şu sıralar.
“Tek karış toprak vermeyiz” edebiyatı yakında başlar.
“Kanla aldık, masada vermeyiz” diyenler nedense hep toplumun ganimet kültüründen nemalanmış, siyasetin kaymağını iyiden iyiye yemiş kişiler sanki.
Sanki yıllarca koltuğa çöken, milli söylemlerden beslenen kişiler yeniden ayni nutuklarla buluşturuyor toplumu.
Annan Planı’nda “evet” dedim.
Yeni plana “evet” der miyim bilmiyorum.
Plan çıkmadan evetçi veya hayırcı şeklinde kutuplara ayrılmak dar görüşlülüğü şimdiden hortlamaya başladı. Kuşkusuz çözüm Kıbrıs Türk insanını refaha da götürebilir eritip yok da edebilir.
Bugün bir kez daha Kıbrıs’ta barışı sorgulamalı.
Çözüm yolunda muhalefeti ile, iktidarı ile, sağı ile, solu ile, genci ile, yaşlısı ile destek olmalıyız müzakere sürecine.
7 görüşme kaldı.
Sonrasında New York’a gidecek liderler.
Derken planın taslakları çıkmaya başlayacak.
Yakındır ilkbahar’da referandum var bu topraklarda.
Kıbrıs Türk halkını geleceğe taşımak, bölünmüş adayı birleştirmek, çocuklarımıza daha güvenli, daha sağlam bir gelecek yaratmak adına merhaba diyeceğiz ilkbahara.
Pademler çiçek açacak.
Yine yeşile bürünecek Kıbrıs adası. Artık umutsuzluğu umuda bırakacağız. Kendi toprağımızda daha özgür, daha mutlu, daha inançlı ve daha sevecen olacağız.
Hissediyorum…