Başbakan Hüseyin Özgürgün, hükümetin önünde bulunan 2 yıllık süreçte; halkın yaşamını kolaylaştıracak, refahını artıracak, yatırımları geliştirecek, ekonominin canlanacağı, tüm sektörlerin önünün açılacağı ve altyapıların geliştirileceği birçok büyük projeyi başlatmak amacında olduklarını bildirdi.
Başbakan Özgürgün, uzun vadede de; limanlar, elektrik ve telekomünikasyon alanlarında halka düzgün, güvenilir, sağlıklı, düzenli ve ucuz hizmetlerin ulaşabilmesini sağlamak amacıyla özelleştirme konusunda adımlar atmayı planladıklarını söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan siyasi gelişmelerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanacak Ekonomik ve Mali Protokol ile Su konusundaki anlaşmaları pek fazla etkilemeyeceğine inanç belirten Özgürgün, bunun sadece iki ülke arasındaki resmi ziyaretleri biraz aksatacağını kaydetti.
Başbakan Hüseyin Özgürgün, Kıbrıs müzakere sürecinde de hükümetin; Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ile birlikte sürdürdüğü müzakere sürecine destek verdiğini belirtti, Kıbrıs Türk ve Rum Dışişleri bakanlarının müzakere masasında olmasının çok daha faydalı ve sağlıklı bir görüşme sürecini getireceğine inandığını vurguladı. Özgürgün, Rum tarafının çözüm niyeti varsa, bunun ilk göstergesinin; iki dışişleri bakanının da masada oturması olabileceğini kaydetti.
Türk Ajansı Kıbrıs’a konuşan Başbakan Hüseyin Özgürgün, hükümetin önünde bulunan 2 yıllık sürede yapmayı ve başlatmayı öngördüğü hedefleri anlattı, kısa vadede ülkenin ve halkın refahını artıracak ekonomik ve altyapı çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Başbakan Özgürgün, hükümetin öncelikle; Kıbrıs müzakere sürecinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya tam destek vereceğini, Türkiye ile imzalanacak Ekonomik Protokolün kısa sürede imzalanacağını, Türkiye’den gelen suyun ihale sürecinden önce halkla buluşturulması için çalışma yapılacağını ve ekonomik gelişme ile altyapı çalışmalarının hızlandırılacağını söyledi.
“TÜRKİYE’DEKİ DEĞİŞİM BİR PROSEDÜR OLACAK”
Türkiye’de yaşanan hükümet değişikliğinin bir prosedür olacağına işaret eden Özgürgün, iktidardaki AK Parti’nin genel başkanının değişeceğini ve değişikliğin Başbakan değişikliğini getireceğini belirterek, bunun da biraz zaman alacağını ancak mevcut hükümetin görevde olduğunu ve bu değişikliğin KKTC ile Türkiye arasında yapılacak Ekonomik ve Mali Protokolü pek fazla etkileyeceğini düşünmediğini kaydetti.
Özgürgün, hükümetlerin devamlılığı olduğuna işaret ederek, Türkiye’deki hükümet değişikliğinin bağımsız bir süreç olduğunu ve KKTC’yi etkilemeyeceğini, buradaki içişleri, ekonomi veya güncel sosyal yaşamla ilgili bir değişikliğe neden olmadığını anlattı.
Türkiye’deki değişimlerin KKTC tarafından, KKTC’deki değişimlerin de her zaman Türkiye tarafından yakından takip edildiğini, siyasetle ilgili gündemin gelişmelerin takibinin doğal olduğunu ifade eden Özgürgün, bu değişimin sadece KKTC ile Türkiye arasında gerçekleştirilen “ilk ziyaretleri” biraz erteleyeceğine dikkat çekti. Özgürgün, iki ülkede görevi yeni alan Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve Dışişleri bakanlarının karşılıklı olarak ilk ziyaretleri birbirlerine gerçekleştirdiklerini anımsatarak, bu kapsamda Ankara’ya ilk resmi ziyaretin biraz aksayabileceğini, onun dışında sorun yaşanmayacağını kaydetti.
“SUYUN KISA ZAMANDA HALKIMIZLA BULUŞMASINI AMAÇLIYORUZ”
Başbakan Hüseyin Özgürgün, Türkiye’den ülkeye getirilen suyun sağlıklı, kaliteli, ucuz bir şekilde fiilen halkın kullanımına sunulması için çalışmaların sürdüğünü, geçmiş hükümet döneminde protokolün imzalanması için boşu boşuna zaman kaybettiklerini, şimdi özellikle önümüzdeki yaz aylarında suyun halka ulaşmasını amaçladıklarını söyledi.
Özgürgün, suyun artık ülkede olduğunu, kullanılacağını, zaten belediyelerin de talebinin olduğunu anlatarak, “Bu suyun işletmesi ihale yoluyla olacaktır, ancak ihale süreci olana kadar belediyelerin bu suyu alıp kullanabilmesi için çalışmalar yapıyoruz. En kısa sürede suyun halkımızla buluşması hedeflenmektedir” dedi.
“SUSUZ DİYE BİR DURUM KALMAYACAK”
Kıbrıs genelinde yaşanan su sıkıntısı ve kuraklık tehlikelerine işaret eden Özgürgün, bütün belediyelerin Anadolu’nun içilebilir kaliteli suyunu 7 gün 24 saat halka ulaşacak şekilde alacağına inanç belirtti, çok kısa süre sonra “susuz” diye bir durumun kalmayacağını kaydetti.
Özgürgün, suyun çeşmelerden akmasının ardından depo veya diğer saklama alışkanlıklarının da ortadan kalkacağına inandığını ifade etti.
“İKİ YILLIK BİR ÇALIŞMA SÜRESİ VAR ANCAK...”
Başbakan Hüseyin Özgürgün, UBP-DP Koalisyon Hükümeti’nin önünde 2 yıllık bir çalışma süresi olduğunu, ancak bunun siyasette kısa bir süre olduğunun bilincinde olduklarını ifade ederek, ülkenin birçok birikmiş sıkıntılarının bulunduğunu, bunlardan birinin de ekonomik sıkıntılar olduğuna işaret etti.
“BÜYÜK PROJELERİ BAŞLATMAK AMACINDAYIZ”
Özgürgün, hükümetin daha önce belirlenen kriterler doğrultusunda gerek çalışanlara gerek emeklilere gerekse piyasaya gerekli olan neyse yükümlülüklerini yerine getireceğini, herhangi bir sıkıntı yaratılmayacağını kaydetti.
2 yılda çok büyük hedefler ortaya konabileceğini ancak bu hedeflerin ancak başlatılabileceğini veya ilerleme sağlanabileceğini ifade eden Özgürgün, 2 yılda başlatılıp bitirilebilecek işlerin olduğunu, ama büyük projeleri de başlatmak amacında olduklarını vurguladı.
Özgürgün, halkın özellikle altyapı anlamında rahatlamasını sağlayacak, elektrikte düzgün düzenli sağlıklı kesintisiz ve ucuz elektriğe kavuşması için kablo ile enterkonnekte sisteme bağlanılması, bunun yanında ulaşımda, halkın günlük yaşantısına rahatlık getirebilecek kısa vadeli projelerin hayata geçirilmesi gibi projeleri olduğunu kaydetti.
Uzun vadede de özellikle deniz limanlarının özelleştirilmesiyle halka daha sağlıklı ve kaliteli hizmet verilebileceğini, tabii bunun uzun vadeli bir proje olduğunu ancak bu dönemde başlatılabileceğini ifade eden Özgürgün, bunun Güney Kıbrıs’ta yapıldığı ve ekonomik olarak büyük bir gelir yaşandığına dikkat çekti.
“ÖZELLEŞTİRME PEŞKEŞ DEĞİL, HALKA SAĞLIKLI HİZMETLERİN ULAŞMASIDIR”
Başbakan Özgürgün, “Özelleştirme” dendiği zaman halkta “peşkeş çekme veya satmak” gibi bir algı oluştuğunu, ancak bunun öyle olmadığını, Güney’de de daha önce bunun öyle görüldüğünü ancak şimdi yapıldığını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bunun adını şöyle koyalım; halka düzgün güvenilir sağlıklı düzenli ve ucuz hizmetlerin ulaşabilmesini sağlamaktır…
Bunun için özellikle Telekomünikasyon alanında da bu anlamda iyileştirmelerin ve fiyatların da daha da aşağıya çekilmesini sağlayacak rekabet ortamının yaratılabilmesi için bu söylediğim bağlamda düzenlemelerin yapılması gereklidir.
Bugün içinde bulunduğumuz çağın teknoloji ve iletişim çağı olduğuna göre, bu çerçevede dünyanın küçüldüğüne göre, gerek iletişim gerek ulaşım meseleler, buna hava ve deniz limanları dahildir, buraların çok sağlıklı rekabetçi bir şekilde ve düzgün çalışması için özelleştirmeler yapılmıştır.
“BU 2 YIL BİZİ SEÇİMLERE TAŞIYACAK”
Biz bu düzenlemeleri özellikle günlük yaşamı kolaylaştırmak, kamuda verimliliği artırmak, kamu reformunu sağlamak, bürokratik işlerin azaltılması, halkın daha düzgün hızlı hizmet alması için yapmayı hedefliyoruz.
Bu önümüzdeki 2 yıllık süre bizi seçimlere taşıyacaktır ve oradan da yeni bir süreç başlayacak. Biz bu sürede, daha sonraki 5 yıl için de görev talep etmek üzere halka bu 2 yılın yeterli olmadığını ve daha sonraki 5 yıla da ihtiyaç duyduğumuz söyleyeceğiz, ancak bunu yaparken de halkın bunu görmesini anlamasını sağlayacak icraatlar ortaya koyacağız. Bu hedefle çalışacağız.”
“KISA SÜREDE HALKIN YAŞAMINI KOLAYLAŞTIRACAK PROJELER”
Başbakan Özgürgün, kısa sürede halkın yaşamını kolaylaştıracak projelerin de olduğunu, siyasetin verebilecekleri olduğunu, ekonomik olarak yapılacak yatırımlar, canlanma, sektörlerin önünün açılması gibi çalışmaların yapılması halinde bu 2 yılın içerisinden sonraki seçimle görev talep edeceklerini kaydetti.
“Özelleştirmeler” konusunda yeni dönemde adımların atılıp atılmayacağı ile ilgili bir soru üzerine Özgürgün; limanlar, elektrik ve telekomünikasyon anlamında bu çalışmaların daha önce de yapıldığını ve bu alanlarda adımlar atmayı planladıklarını söyledi.
Özgürgün, ancak bunların uzun süreli ve kapsamlı çalışmalar olduğunu belirterek, Türkiye’nin limanları özelleştirdiğini, ama bu özelleştirmelerde işletmenin özelleştirildiğini kaydetti.
Ülkede ilk ve en büyük özelleştirmenin Ercan Havalimanı’nda yapıldığının anımsatılması üzerine Özgürgün, burada önemli olanın bilgi ve tecrübe olduğunu, Ercan’ın bir ilk olduğunu ve mutlaka hataların yapıldığını ifade ederek, “Ancak bunlar bizi yıldırmamalıdır çünkü içinde bulunduğumuz çağ, hedef koyduğumuz Avrupa Birliği normları ve Avrupa Birliği zaten eşittir özelleştirme” diye konuştu.
Özgürgün, iletişim ve ulaşım alanlarının bu kapsamda öne çıktığını, kamunun her zaman sahip olduğunu ancak işletmenin özelleştirildiğini ifade ederek, Ercan’ın da bunun öyle olduğunu, iletişimde bunun öyle olduğunu söyledi.
Fiyatların düşmesi ve rekabet açısından da bunun önem taşıdığına işaret eden Özgürgün, özelleştirmelerin de özellikle ilk olarak limanlar ve iletişim üzerinden yapıldığını, çünkü amacın halka sunulan hizmetin rekabetçi bir ortam yaratılarak daha kaliteli ve ucuz yapılmasını sağlamak olduğunu vurguladı.
“ERCAN İLKTİ… DENEYİMLERDEN YARARLANIP YOLUMUZDAN SAPMADAN DEVAM”
Özgürgün, stratejik noktaların sahibinin her zaman devlet olduğunu, ama işletilmesinin özel sektör tarafından yapıldığını belirterek, şöyle devam etti:
“Ercan Devlet Havaalanı bu anlamda bir ilkti… Hatalar da yapılmıştır ama günahıyla sevabıyla bir ilkti ve tecrübe deneyimdi. Şimdi o deneyim ve tecrübeden yararlanarak bir sonraki adımda o hataları tekrarlanmaması kaydıyla yolumuzdan da sapmadan devam etmeliyiz. Çünkü dünya gerçeği bu. En yakın örnek Güney’de…
Dünyada devlet elindeki işletmelere bakıldığında sadece savunma alanında kaldı… Daha önce eğitim, sağlık, iletişim ve ulaştırma devlet elindeydi ama şimdi savunma dışında diğer alanlardan devletlerin tamamen çekildiğini ve özelleştirildiğini görüyoruz. Bu yüzden yoldan sapmadan tecrübelerden de gerekli dersleri çıkararak doğrusunun yapılması şeklinde devam edilmelidir.”
ÖĞRETMENLERİN HAZIRLIK ÖDENEĞİ KONUSU…
Başbakan Hüseyin Özgürgün, hükümete gelmelerinin ardından kamuya ve ülkeye yönelik ekonomik açılımlar sağlamak üzere hemen çalışmalara başladıklarını, tarım ve diğer alanlara yönelik bazı ödemeleri yaptıklarını ifade ederek, ekonomiyi canlandırmak ve yatırımların önünü açmak için çalışmaları sürdüreceklerini anlattı.
Özgürgün, hazırlık ödeneğinin de tüm öğretmenlere ödeneceğini, bu ödemelerin Eylül ayında yeni eğitim döneminin başlamasıyla yapılacağını ifade ederek, UBP’nin geçmişte görevde olduğu süre içerisinde bu ödemelerin yapıldığını, ancak kendilerinin görevi devretmesinin ardından ödemelerin Başsavcılık görüşüyle durdurulduğunu, fakat kendilerinin bu görüşlerin değiştiğini de gördüklerini, bu yüzden yorumlama farklarını göz önünde bulundurup siyasi erk niyetini kullanarak, ödenebileceğini düşündüklerini ancak geriye dönük ödeme diye bir durumun olmadığını belirtti.
KIBRIS MÜZAKERE SÜRECİ...
Başbakan Özgürgün, Kıbrıs müzakere sürecine de değinerek, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanı ile kesinlikle devletin üst düzeyinde bir tartışma yaşamayız, herhangi bir sıkıntıya neden olmayız. Hükümet olarak Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye ile birlikte sürdürdüğü müzakere sürecine destek veriyoruz.
Bu süreçte de eğer sıkıntı veya görüş ayrılığı olursa, bunu da Sayın Cumhurbaşkanı ile biz her hafta yapılan olağan görüşmeler veya onun dışında da sürekli istişare içinde konuşuruz.
Biz devlet zirvesinde bir ‘çatışma, kavga’ veya herhangi bir sıkıntıya olanak vermeyiz, öyle bir adım atmayız.
Dışişleri Bakanımız ve ekibi, görüşmelerin her safhasında her anında Cumhurbaşkanı’na destek vermektedir. Dışişleri Bakanımız da bu olayların içerisinde iletişimi sağlayacaktır. Hükümet olarak biz herhangi bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanına destek olmak dışında, hatta bu destek zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanının talepleri doğrultusunda çok daha sıkı işbirliği halinde de gidebilir.
Hükümet olarak Kıbrıs konusunu Sayın Cumhurbaşkanının 2016 sonuna kadar bir anlaşmayla sonuçlandıracak şekilde, tabii Güney Kıbrıs’ta da öyle bir irade varsa sonuçlanması en büyük dileğimizdir.
Ancak bu dilekle olmaz, sonuçta masada belli bir gerçek var. Rum tarafı bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafı kadar anlaşma isteğinde olmadığı net bir şekilde belli, bu irade bizdeki gibi olmadı, Annan Planı ve geçmişteki tüm planlar dahil. Planların hiçbirinde başarıya ulaşılamadı çünkü Rum tarafı sürekli hayır dedi. İnşallah ümit ederim bu kez aklıselim galip gelir ve 2016 sonuna kadar Kıbrıs’ta bir anlaşma ortaya çıkar.
Bu anlaşma da bizi Kıbrıs’ta hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve halkı, hem de Güney Kıbrıs Rum Devleti ve halkının çıkarları doğrultusunda ada, büyük bir stratejik ortak olabilecek, Anavatan Türkiye’nin de çok yakından gerek su, gerek elektrik gerekse doğal gazın taşınması açısından bir refah düzeyini yakalar, ben böyle ümit etmek istiyorum.”
“DIŞİŞLERİ BAKANLARININ MASADA OLMASI ÇOK DAHA FAYDALI OLABİLİR”
Başbakan Özgürgün, Dışişleri Bakanlığı’nın müzakere masasında nasıl yer alacağının sorulması üzerine de; Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’nın geçmişte olduğu gibi yine masada olacağını, Dışişleri Bakanı’nın direkt olarak kendisinin masada olamayacağını, çünkü Rum tarafının bunu yıllardır kabul etmediğini kaydetti.
Özgürgün, Kıbrıs’ta Dışişleri Bakanlığı düzeyinde bugüne kadar hiçbir görüşme olmadığı gibi hiçbir Rum dışişleri bakanının da hiçbir Türk yetkilisiyle görüşmediğine işaret etti.
Başbakan Özgürgün, bunun sebebinin de; Rum tarafının “ben devletim, ama siz sözde devletsiniz” iddiası olduğunu ifade ederek, bu mantalitenin yıllardır sürdüğünü, ancak iki tarafın dışişleri bakanlarının müzakere masasında olmasının çok daha faydalı ve sağlıklı bir görüşme sürecini getireceğine inanç belirtti. Özgürgün, Rum tarafının çözüm niyeti varsa, bunun ilk göstergesinin; iki dışişleri bakanının da masada oturması olabileceğini kaydetti.
Şu anda Cumhurbaşkanlığı’nda müzakereci görevinde bulunan Özdil Nami’nin de Dışişleri Bakanlığı görevi yaptığını, ancak O’nun da bu sıfatta hiçbir Rum yetkilisiyle görüşme yaptığını düşünmediğini ifade eden Özgürgün, bunun öyle olmaması gerektiğini düşündüklerini, ama bugüne kadar bunun olmadığını, kendilerinin de “Dışişleri Bakanı masada olacak” diye bir talebi bulunmadığını kaydetti.
Bunun karşılıklı anlayışla olabileceğini ifade eden Başbakan Özgürgün, ancak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’nın geçmişte olduğu gibi yine Cumhurbaşkanlığı ekibinde olacağına inanç belirtti.