İnsanlık, her dönem yeni icatlar geliştirerek var olan zorlu şartlar karşısında hayatta kalmayı başardı. Problem çözme yeteneği, onun bu uçsuz bucaksız medeniyeti yaratmasını sağladı. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında icat edilen bir polimer türü olan plastik, önceleri kolay üretimi ve dayanıklılığı nedeniyle büyük bir icat olarak görülse de şu an insanoğlunun varlığını ciddi anlamda tehdit ediyor. Ucuz ve uzun ömürlü olan bu malzeme, tüm dünyayı öyle bir ele geçirmiş durumda ki şu anda anne sütünden insan kanına, deniz canlılarından Antartika’da yağan yağmura kadar her bir zerremizi ele geçirmiş durumda.
Hatta durum öyle vahim ki Newcastle Üniversitesi’nde WWF ortaklığıyla yürütülen bir çalışmaya göre insanlar artık her hafta yaklaşık 2 bin parça mikroplastik yutuyor. Bu rakam, bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yemek demek. Uzun süreli tüketim hesaplandığında ise bu ayda 21 gram, yılda ise 250 gram ediyor. Yani bir yılda itfaiyeci kaskı büyüklüğünde plastiği yiyoruz.
Üstelik yapılan çalışmanın ayrıntıları insanı daha da dehşete düşürüyor. Kişi bazında haftalık olarak tüketilen içme suyundan 0 ile 1 milimetre aralığında 1.769 parçacık, deniz mahsullerinden 182 parçacık ve tuzdan 11 plastik parçacığı insan bedenine geçiyor. Yani insan yaşamı için gerekliliği tartışılmaz olan su, vücudumuza en çok plastik taşıyan içeceklerden biri.
Dünyadaki plastik sayısı gittikçe artıyor!
ABD Çevre Koruma Ajansı verilerine göre 1950 yılında dünyada küresel ölçekte 2 milyon ton plastik mevcutken 2015 yılına gelindiğinde bu sayı 8.3 milyar tona ulaşıyor. Eiffel Kulesi’nin 822 bin ton, Empire State binasının ise 25 bin ton olduğunu düşünürsek, rakamın büyüklüğü hepimizi şaşırtacak cinsten.
En çok plastik ev tozunda görülüyor.
Plastik atıkların azaltılması için çalışmalar yapan İngiltere merkezli Common Seas kuruluşunun yaptırdığı ve sonuçları Environment International adlı akademik dergide yayınlanan araştırmaya göre, tamamı sağlıklı yetişkinlerden oluşan 22 bağışçıdan alınan kan örneklerinin 17’sinde ölçülebilir miktarda plastik parçalar tespit ediliyor. Kan örneklerinde; gıda ambalajları ve giysi üretiminde yaygın olarak kullanılan PET plastik, üçte birinde gıda ve ev ürünlerinin paketlenmesi aşamasında kullanılan polistiren ve dörtte birinde ise plastik poşet yapımında kullanılan polietilene rastlanıyor.
En yüksek mikroplastik konsantrasyonlarının nerede bulunduğuna baktığımızda ise evlerimizde ve ev tozunda bulunduğunu görüyoruz. Bu sebeple mikroplastiklerin yiyecek ve içeceklerin üstünde birikmesini önlemek büyük önem taşıyor.
Plastiğin insan sağlığı üzerindeki etkileri henüz net bilinmiyor.
Tüketilen plastiğin insan vücudunda bir hastalığa neden olacak seviyeye ulaşıp ulaşmadığı henüz bilinmiyor. Vücutta nereye tutunduğu, sistemden atılıp atılmadığı ya da bir organda birikip birikmediği konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyuluyor.
Ancak erken çalışmaları değerlendiren Beyin Sağlığı ve Hasta Derneği (BEYİNDER) Onur Başkanı Prof. Dr. Ahmet Taşkın Duman, hayvanlarda mikroplastiklerin “kan beyin bariyeri” denilen beynin iç koruyucu sistemini geçerek beyin dokusuna ulaşabildiğini, insanda da beyin ve sinir dokusu üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini düşündüren kanıtlara sahip olduklarını söylüyor.
Gün geçtikçe, yapılan araştırmalar sonucunda plastiğin, metabolik rahatsızlıklar ve sinir sistemi üzerinde toksik ve kanserojen etkiler için potansiyel risk taşıdığı ortaya çıkıyor.
Tek kullanımlık plastiği hayatımızdan çıkarmalıyız!
Sağlığımızı ve geleceğimizi tehdit eden bu materyale karşı günlük hayatımızda alacağımız bazı önlemler, kanımızda daha az plastiğin dolaşmasını sağlayabilir.
İçecek ve yiyeceklerimizi açıkta bırakmamak ve saklarken cam saklama kapları tercih etmek; plastik pipet ve çatal bıçak gibi ürünlerden uzak durmak sağlığınız için atabileceğiniz en basit adımlardan sadece birkaçı. Hatta hemen şu an evinizdeki tüm plastik ürünlerden kurtularak ve geri dönüştürülemeyen plastikleri hayatınızdan çıkararak harekete geçebilirsiniz.
Çünkü biliyoruz ki günümüzde artık plastiğin yerini tutabilecek, kolayca ulaşabileceğimiz pek çok malzemeye sahibiz. Bu konuda bilinçli tercihlerde bulunurken aynı zamanda çevremizi de bilgilendirerek güzel bir geleceğe adım atabiliriz.