Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Rana Kıdak,COVID-19 salgınından korunmak amacıyla maske ve eldiven kullanımında ciddi bir artış olduğunu ancakkullanılan maske ve eldivenlerin insan sağlığı ve çevre için tehdit oluşturduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Kıdak, birçok ülkenin halklarını korumak amacıyla sokağa çıkma kısıtlaması,fiziksel mesafenin korunması,maske kullanımı ve en önemlisi hijyen kurallarına uyma konularının toplumda uygulanması yönünde önemler aldıklarını kaydederek, “Ancak bu süreçte kullanılmış birçok eldiven ve maskenin sokaklara atıldığı gözlemlendi. Atılan maske ve eldivenlervatandaşların sağlığını tehdit ediyor” dedi.
“TIBBİ ATIK OLARAK İMHA EDİLMELİDİR”
Konuya iki açıdan bakılması gerektiğinin altını çizen Kıdak, hastalık taşıyan kişilerin attıkları maske ve eldivenlerinenfeksiyonu bulaştırma riski taşıması yanı sıra hastalık taşımayan kişilerin kullandıkları maske ve eldivenlerin ise katı atık kirlilik yükünü arttırdığına işaret etti.
Prof. Dr. Kıdak, ülkede COVID-19’un ilk yayıldığı dönemde sıkı önlemler alındığını ve salgının kontrol altında tutulduğunu anımsatarak, ayrıca gerek hastanegerekse de karantina altındaki hasta kişilerin kullandığı her türlü malzemeninde tıbbi atık olarak gerekli kurallar çerçevesinde imha edildiğini açıkladı.
Bu gruba girdiği halde çevreye rastgele atılan malzemelerin halk sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiğini söyleyen Kıdak, gerekli kurallar çerçevesinde toplanmayan ve imha edilmeyen atıkların ise sadece çevreyi tehdit etmediğini ayrıca bulaşmaya da davetiye çıkardığını ifade etti.
Prof. Dr. Kıdak, hastalık taşımayanların bilinçsizlik sebebiyle rastgele çevreye attıkları koruyucu malzemelerin mevcut çevre kirliliğini daha da arttırdığını belirterek, şöyle devam etti:
“Tek kullanımlık kişisel koruyucular çevreye önemli zararlar verebilir. Örneğin Hong Kong’da Soko adalarında kıyı şeridinde koruyucu maskelerden bir atık yığınının deniz yüzeyinde yüzdüğü gözlemlenmiştir. Halkın bu konuda bilgilendirilmesi, istenmeyen sonuçlardan korunmamız açısından büyük önem arz etmektedir.”