Lezbiyen Biseksüel Feministler’den Ase, Nayuk ve Seçil “Queer İlişkilerde Duygusal Şiddet” atölyesini yazdı:
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü öncesi LezBiFem olarak Support New York’un hazırladığı ve bizim Türkçeleştirdiğimiz “Queer İlişkilerde Duygusal Şiddet” adlı fanzinimizin yayımlanacak olmasının heyecanını yaşıyorduk. Bildiğimiz bir şey vardı; duygusal şiddete maruz kalmaktan ya da onun uygulayanı olmaktan azade değildik. Hele hele buna çevremizde tanıklık etmek hiç de uzağında olmadığımız bir şeydi. Bilmediğimiz şey; böyle bir durumda ne yapmamız gerektiğiydi.
Yani teoride zehir gibi olan bizler, pratikte duygusal şiddet ile nasıl mücadele edeceğimiz konusunda hep tökezliyorduk. Bu fanzin, bu konuyu konuşmamız için bir yol açtı bize. Kendimizi, partnerimizi, ilişkilerimizi sorgulamak ve “sağlıklı ilişki nasıl olmalı” üzerine düşünmek için bir yol. 25 Kasım’da binlerce kişiyle İstiklal’i baştan başa yürümüş olmanın güçlendiriciliğini de arkamıza alıp hemen ardından 26 Kasım Cumartesi günü bir atölye gerçekleştirdik. Konumuz queer ilişkilerde duygusal şiddetti ve fanzin bize yol gösterici olacaktı. Atölyede heyecanımızla, acemiliklerimizle, bu soruları/sorunları yerele nasıl uyarlamalı tartışmalarımızla bir araya geldik. Bu yazıyı okuyan kişilerin de -internet ortamından da olsa- bizim kendimize sorduğumuz ve cevabını aradığımız sorularla karşılaşmasının bir sorgulama alanı açacağını düşünerek bu yazıyı yazmaya karar verdik.
İki soru ile
Atölyenin ilk bölümüne, konuşulmayanı konuşmak, düşünülmeyeni düşünmek adına kendimize iki soru sorarak başladık : “Duygusal şiddet uyguluyor muyum” ve “Duygusal şiddet içeren bir ilişkide miyim?” Atölyeye katılanlardan, onlara dağıttığımız küçük kağıtlarda yer alan boşlukları doldurmalarını istedik.
Kağıtlarda yazanlar şunlardı:
1- Bana yapılan …. hareketinin duygusal şiddet olduğunu düşünüyorum.
2- Yaptığım ….. hareketinin duygusal şiddet olduğunu düşünüyorum.
Hadi bakalım boşlukları dolduralım! Durup düşünenler, içinden acaba bu duygusal şiddet mi, “e buraya yazmayı düşündüğüme göre demek ki bana göre öyle” diyenler… Çıkan sonuçları fanzinde de yer alan duygusal şiddet türlerine göre sıraladık. Bakalım en çok neyle başımız dertteydi? Fanzinde duygusal şiddet türleri şöyle sıralanmıştı: Sindirme, yalnızlaştırma, görmezden gelme, kötü söz söyleme, inkar, tehdit, eleştiri, küçümseme, aşağılama, tecrit, kontrol etme, ekonomik şiddet. Yaklaşık 30 kişinin katıldığı atölyemizde ise çıkan sonuçlar bize bu listenin yetmeyeceğini gösterdi. Sonuçta burası Türkiye’ydi ve ister istemez New Yorklu queerler ile aramızda bazı farklılıklar olacaktı. Bu yüzden kendimize odaklanmaya, fanzini bir yol gösterici olarak alıp kendi duygusal şiddet haritamızı çizmeye kararlıydık.
Bizim eklediğimiz şiddet türleri ise kağıtlarda yazanlar neticesinde şunlar oldu: Kıskançlık, yansıtma, ajitasyon, dayatma, tahakküm, rekabet, sorumluluk almaktan kaçınma.
Tahtamıza hem fanzinde yer alan şiddet türlerini yazdık hem de topladığımız kağıtlarda çıkan fakat fanzinde pek de sözü geçmeyen bize özgü türleri. Hangi şiddet türü ile daha çok karşı karşıya geliyoruz diye bulmak için; bazen tartışarak, kafamız karışarak ve olabildiğince ortak bir çözüme vararak tahtaya okunan her kağıttaki ilgili şiddet türünün yanına bir artı ekledik. Kıskançlık, sindirme, yalnızlaştırma, küçümseme, aşağılama, görmezden gelme ve dayatma almış başını gidiyordu. Biz de bu türlere biraz daha yakından bakalım istedik. Bunun için de kağıtlarda yazılanların bazılarını -kağıtlarda isim olmayıp yazılan her şey anonimdi- burada sizinle de paylaşmak istedik.
Bana yapılan,
- Benimle ilgili olmayan problemlerin kaynağı sanki benmişim gibi gösterilmesinin,
- ”Sen çok güçlüsün” söyleminin,
- Partnerimin/flört ettiğim kişinin söz konusu bir mesele yokken uzak davranması, beni terslemesi ve bir açıklamada bulunmadan mesafe koymasının,
- Kendimi yetersiz hissettiren yorumların,
- Duygularımın hafife alınmasının, gözlerdeki alaycı bakışın,
- Karşımdakinin sürekli olarak bana sinirlenebileceği tedirginliğini yaşatmasının,
- Çok partnerli bir ilişkide en sevilen olduğuna ikna edilme çabasının,
- Beni çok üzüyorsun/kırıyorsun söyleminin,
- Romantik olmaya zorlanmanın,
- Karakterimi değiştirme baskısının,
- Sürekli sözümün kesilmesinin,
- Yakın arkadaşlarımdan kıskanılmanın, sorguya çekilmenin,
- Karşı tarafın zor bir dönemden geçtiğinde her konuda anlayış beklemesinin ve sorunlarının arkasına sığınmasının,
- Yalnız kalmama izin verilmemesinin,
- Çok eşli olma varsayımının duygusal şiddet olduğunu düşünüyorum.
Yaptığım,
- Suçlu olsam da karşımdakine “abartıyorsun” demenin,
- İşler istediğim gibi gitmediğinde nemrutlaşarak cezalandırma yöntemini seçmenin,
- Geçmişteki sorunları alakasız bağlamlarda tekrar tekrar ortaya çıkarmanın,
- Zorla iletişime geçmeye çalışmamanın,
- Soğuk davranma, konuşmama (iletişimi kapatma) konuya, soruna eğilmekten kaçınmanın,
- Tüm konularda kararı karşı tarafa bırakmanın,
- ”Ben böyleyim yapabileceğim bir şey yok” cümlesinin,
- Tartışmada haklı çıkmak için karşımdakini manipüle etmeye çalışmanın,
- Partnerim beni üzdüğünde aşırı üzülüyor gibi yaparak karşımdakini suçlu hissettirmenin,
- Karşımdakini daha çok germek için susmanın ve sorulara yanıt vermemenin duygusal şiddet olduğunu düşünüyorum.
Elma, armut ya da şeftali olmak
Bir sonraki oturumumuzda ise, duygusal şiddet uygulayanın armut, duygusal şiddet görenin elma, duygusal şiddete tanık olan arkadaşın ise şeftali olduğu ve bu roller üzerinden var olan bir sorun üzerine odaklandığımız performansa dayalı bir oyun oynadık. Bu oyunla hayatta hiçbir şeyin siyah ya da beyaz olmadığını, söz konusu duygusal şiddet içeren bir ilişki ise tarafların her iki meyve de olabileceğini, elma olarak başladığımız ilişkinin ortasında armuta dönüşebildiğimiz gibi aynı anda hem armut hem elma olmaktan da azade olmadığımızı fark ettik.
Tam da bu noktada, duygusal şiddet içeren bir ilişkiden çıkmamızı engelleyen ve çözüme giden yolda karşımızda duran bazı söylemlerin de üzerinde durduk. “Sonuçta karakteri böyle.” sözünün duygusal şiddeti meşrulaştırma tehlikesini konuştuk. Özgüvensiz hissetme ya da hissettirmenin duygusal şiddetin en belirgin sonuçlarından biri olduğunu gördük. Duygusal şiddet içeren davranışın bağlam içinde değerlendirilmesini (bkz. sayfa 15-16) mutlaka ama mutlaka hatırlamamız gerektiğinin özellikle altını çizdik.
İster bir kişi olarak ister örgüt olarak olsun, şeftali olmanın önemini bir kez daha gördük. Duygusal şiddet içeren bir ilişki yaşayan arkadaşlarımız nasıl bir şeyin içinde olduklarını tam da fark edemiyorlardı, yaşadıklarını tam olarak adlandıramıyor, bir şeylerin ters gittiğini hissediyor ama buna bir isim koyamıyorlardı. Bu noktada ne yapmalıyız sorusu üzerinde daha çok düşünmemiz gerektiğini gördük. Şeftaliler ne yapmalı diye ayrıntılı bir bakmak istersen fanzinde sayfa 25-27 arasına bakabilirsin. Dinlemenin, desteklemenin, arkadaşımıza karşı açık olmanın bu noktada çok önemli olduğunu fark etsek de bu konu üzerine hâlâ daha fazla kafa yormamız gerektiğini fark ettik. Şeftali olmak kolay değildi.
Sonuç niyetine…
Duygusal şiddet içeren bir ilişki içinde olduğumuzda, etrafımızda buna tanık olduğumuzda ne yapacağımızı biliyor olmak kadar bu noktaya hiç gelmeden “sağlıklı bir ilişki” yaşamanın yollarını aramanın önemine inanıyoruz. Sağlıklı ilişki nedir, nasıl olmalıdır üzerine pek de düşünmediğimizi fark ettik. Neyse ki fanzin bizim için bunu da düşünmüştü. Atölyenin sonunda varmak istediğimiz yer sağlıklı ilişkiler yaşamak olduğu için hep beraber sayfa 18-20 arasına gittik ve ne menem bir şeymiş bu sağlıklı ilişki diye sessizlik içinde hep beraber okuduk. Eğer birinin seninle sorun yaşadığı, ihtiyaçlarına erişimini sınırladığı bir ilişkide olduğunu düşünüyorsan bu liste sayesinde ilişkinin ne noktada olduğunu ve nasıl yönlendirmek istediğini değerlendirip çözümlemek üzere kendini hazırlayabilirsin:
Duygusal destek ihtiyacı
Karşıdaki kişi tarafından duyulma, saygılı ve kabullenici bir cevap duyma ihtiyacı
Diğer insanların düşünceli ve özenli davrandığını görme ihtiyacı
Diğerleri farklı düşünse bile kendine ait bir fikre sahip olma ihtiyacı
His ve deneyimlerinin gerçekliğinin kabul görmesi ihtiyacı
İncitici bulduğun tüm söz ya da eylemler için samimi bir şekilde özür dilenmesi ihtiyacı
Seni etkileyen şeyler hakkında soru sorduğunda anlaşılır, doğru ve bilgilendirici cevaplar alma ihtiyacı
Suçlanma, sorgulanma durumlarına maruz kalmama ihtiyacı
Yıkıcı eleştiri ve yargılamalara maruz kalmama ihtiyacı
Yaptığın işe ve ilgi duyduğun şeylere saygı gösterilmesi ihtiyacı
Desteklenme ihtiyacı
Duygusal ve fiziksel tehditlere uğramama ihtiyacı
Sinirli çıkışlara ve öfkeye maruz kalmama ihtiyacı
Seni değersizleştiren etiketlemelere maruz kalmama ihtiyacı
Senden bir şeyin emredilmesinden ziyade nazikçe talep edilmesi ihtiyacı
Verdiğin son kararların kabul edilmesi ihtiyacı
Arada bir de olsa mahremiyet ihtiyacı
Hazır yeni bir yıla da giriyoruz, bu da bahanemiz olsun istedik. Eğer bu atölyenin uzaktan da olsa bir parçası olmak sana da bize olduğu kadar iyi geldiyse -gerçi iyi geldi dediğimize bakmayın dört saatin ardından kamyon çarpmışa dönmüştük adeta- şimdi boş bir sayfaya, eğer çıktısını aldıysan fanzinde sayfa 21’e sağlıklı bir ilişki için ihtiyaç duyduğun şeyleri, üstteki listeden faydalanarak ve tabii ki kendi ihtiyaçlarını da yazarak kendi “sağlıklı ilişki reçeteni” yazabilirsin. Dünyada ve ülkede olan bitene şöyle bir baktığımızda iyi bir yılı geride bırakmadığımız ortada, her şeyin daha iyiye gideceğine dair umutlarımız ise pek zayıf olsa da en azından duygusal şiddet içermeyen sağlıklı ilişkiler inşa etmenin bizim elimizde olduğunu biliyoruz. Teoride kolay, pratikte zor ama imkansız olmadığına inancımız tam. Elma, armut ya da şeftali olmadığınız hep mutlu bir çilek olduğunuz bir yıl diliyoruz.