İki yılda bir hazırlanan Yaşayan Gezegen Raporu’na göre doğal yaşamın karşısındaki en önemli tehdit arazi kullanımı.
BBC Türkçe’nin haberine göre tarımsal araziler suda ve karada bir çok hayvan ve bitkinin yaşam alanını bölüyor ya da yok ediyor.
Ancak küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlamazsak iklim krizi önümüzdeki yıllarda en önemli tehdit haline gelecek. Daha sık ve şiddetli görülen sıcak hava dalgaları halihazırda kitlesel ölümlere neden olurken bir türün yaşamını tamamen sona erdirebiliyor.
En hızlı kayıp Latin Amerika’da
Rapora göre, biyoçeşitlilik kaybı her yerde aynı hızda değil. Amazon yağmur ormanlarının da yer aldığı Latin Amerika, kaybın en hızlı yaşandığı yer.
Bölge, yaban hayvan nüfusunun yüzde 94’ünü 48 yıllık sürede yitirdi. Afrika için bu oran yüzde 66, Asya Pasifik için yüzde 55, Kuzey Amerika için yüzde 20, Avrupa ve Orta Asya için yüzde 18.
Raporda dünya genelinde ekosistemlerin dayanıklılığının nasıl değiştiğini ve değişeceğini ölçmekte kullanılan biyoçeşitliğin tahrip edilmişliği oranı (BII) da haritalanıyor.
Buna göre bir bölgenin tahrip edilmemişlik oranı yüzde 90’ın üzerindeyse o bölgenin, dayanıklı ve sağlıkla çalışan bir ekosistem için yeterli zenginliğe sahip olduğu kabul ediliyor.
Bu oran yüzde 30’un altına indiğinde ekosistemlerin ‘çökme eşiği’ne geldiği anlamına geliyor.
Türkiye’de durum ne?
Rapora göre Türkiye için bu oran yüzde 70’lerdeyken, Britanya için yüzde 50’lerde.
Britanya Doğal Tarih Müzesi ülkelerin BII verilerine erişim sağlayan bir veritabanı sunuyor.
Buna göre Türkiye’nin BII oranı bugün yaklaşık yüzde 75, dünya ortalamasıysa yüzde 77.
Yani Türkiye’nin biyoçeşitliliğinin yüzde 25’i tahrip edilmiş durumda.
Ancak mevcut trendlerin devam etmesi durumunda 2050 yılında bu oran yüzde 35’e çıkıyor.
Türkiye için en büyük tehditse tarım arazilerinin genişlemesi olarak gösteriliyor.
Türkiye’nin kişi başına ekolojik ayak izi
Rapora göre biyoçeşitlilik krizini durdurmak için insan türünün gezegenin sınırlarını zorlamayı bırakması gerekiyor.
Dünya ekosistemlerinin kendilerini yenileme becerisine biyokapasite deniyor. Bu yeryüzünün insanlara ihtiyaç duydukları biyolojik kaynakları sağlarken, atıklarını absorbe edebilmesi anlamına geliyor.
İnsanların biyokapasite talebi ekolojik ayak izi adıyla ölçülüyor.
Buna göre gezegende sürdürülebilir bir yaşam için kiş başına ekolojik ayakizinin ortalama 1,6 global hektar olması gerekiyor.
Ölçümlere göre zengin kuzey ülkelerinde bu oran 6,7’nin üzerine çıkarken, yoksul güney ülkelerinde 1,7’nin altına inebiliyor.
Türkiye’nin kişi başı ekolojik ayak izinin 1,7 – 3,4 aralığında olduğu tahmin ediliyor.
Rapora göre doğal zenginliğin kaybedilmesinin önüne geçilmesi için tek bir formül bulunmuyor. Ancak dünya hükümetlerinin ortak hedefler etrafından birleşmesi gerekiyor.
Yok oluşun 2030’a kadar ters çevrilmesi ve kaybın olmayacağının güvence altına alınması gerekiyor.