Canınız, adam öldürmek mi istiyor? Eğer “ kamuda çalışmıyorsanız”, sıkıntı yok, öldürebilirsiniz. Polis, doktor, avukat v.s misiniz? Eğer emekliyseniz ya da “ kamuda çalışmıyorsanız”, hiç sorun değil. Adam da öldürebilirsiniz, kaçakçılık da yapabilirsiniz, hırsızlık da, soygun da! Bunları ben söylemiyorum. Devletin başındaki, en yetkili kişilerden sağlık bakanı, Sn. İzbul söylüyor. Hatırlarsanız, 18 eylül 2015 tarihinde, Özel Başkent hastanesinde, basit bir sivilce ameliyatı gerçekleşmiş, sonucunda, Fikri Orakçıoğlu, hayatını kaybetmişti. Orakçıoğlu ailesi de, bu ölümden, özel hastaneyi ve ameliyatı gerçekleştiren doktorları sorumlu tutmuş, gerekli mercilere şikayet etmişlerdi. Her ne kadar, bakanlık yetkilileri, olayı soruşturmaktan kaçınsa da, ailenin otopsi isteği karşısında, soruşturma yapmaya mecbur kalmıştı. Günler, haftalar, aylar geçti ve nihayetinde, soruşturma tamamlandı. Tamamlandı tamamlanmasına ama ne hikmetse, Orakçıoğlu ailesinin tüm çabalarına rağmen, sonuç açıklanmadı. Oysa sonucu öğrenmek, Orakçıoğlu ailesi kadar, tüm kamuoyunun hakkıydı. Zira, bu olayda bir kusur varsa, önlem alınmalıydı, yoksa da, hekimler ve ilgili hastane, hatta Sağlık Bakanlığı, aklanmalıydı. Demek ki, aklanacak bir sonuç çıkmadı ki; Sn Bakan; “Orakçıoğlu’nun ölümü ile ilgili bir şey yapamayız çünkü, itham edilen iki doktor da, kamuda çalışmıyor şu an” diyebildi ancak. İyi de Sn. “Bakan”, ilgili doktorlar, şu an kamuda çalışmıyorlar ama hala suçlandıkları alanda , hiçbir tedbir almadan görev yapıyorlar. Ne yani, devlet dairelerinde görev almayan, özel sektörde çalışan kişilerin, suç işleme hakları mı var? Önemli olan, insan hayatı mı, yoksa bağlı oldukları kurum mu? Hadi diyelim şu an “kamuda” çalışmıyorlar (!) ama olay gerçekleşirken, kamu personeliydiler!! O zaman, soruşturma sonucunu neden açıklamıyorsunuz? Eğer hiçbir işe yaramayacaktıysa, soruşturmayı neden yapıp, devleti onca zarara uğrattınız ? Peki ya, olayın gerçekleştiği hastaneye ne oldu? Aynı koşullarda, el yordamıyla hizmet vermeye devam ediyor olmasına ne diyeceksiniz? Doğru ya, ona da bir şey yapamazsınız, çünkü orası da kamuya ait değil, öyle değil mi? Bir de, “Biz denetlemelerimizi yapıyoruz” demişsiniz. Allah aşkına, çok merak ettim, nereyi ve neyi denetliyorsunuz? Özel hastaneleri denetlemediğiniz, bir insanın hatta bir çok insanın hayatını kaybetmesine neden olduğu halde, aynı şartlarda çalışmaya devam eden Özel Başkent hastanesinden belli. Peki ya devlet hastaneleri? Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesine yeni yapılan çocuk servisinin, Nükler Tıp ile iç içe oluşuna ne diyeceksiniz? Peki ya bu servise konulan oyuncaktan bozma, kendisini bile söndürmeye yetmeyecek yangın hortumuna? Magosa Devlet Hastanesinin, ısıtma sisteminin çalışmadığından ve hasta yakınlarının, hastaneye ısınma cihazı taşıdığından haberdar mısınız peki? Sağlık personeli ve malzeme yetersizliğinden, bir çok devlet hastanesinde, hasta yakınlarının, adeta sağlık personeli gibi kendi sorunlarını çözmeye çalıştıklarından haberiniz var mı? Elbette tüm bu yetersizliklerden haberdarsınız. Aksi taktirde, ameliyat olmak için yurt dışını seçmezdiniz. Kim bilir belki de, haberdar değildiniz ama, hiçbir şey yapmadığınız için, hastanelerin durumunu tahmin edebildiğiniz için, yurt dışını tercih ettiniz. Çünkü, ne hastanelerinize, personelinize ne de sisteminize güvenmediniz. Canınızı, başında bulunduğunuz sisteme emanet edemediniz. Zaten ne diyorsunuz? “Sağlık sisteminde reform şart” Çok doğru, reform şart. Reform, itibarını kaybetmiş bir sistemi, kökten değiştirme çabasıdır. Bir sistemde reform yapmak için, gerekli temel öğe de, zihniyetlerde reform yapmaktır. İnsan hayatına kast eden bir ortama ve kamuda görev almayan hekimlere, yapacak bir şeyi olmayan, ayrıca, bir soruşturma sonucunu bile açıklayamayan bir bakanlık, gerçekten de itibar kaybetmiştir ve ciddi bir reforma, yani değişime ihtiyaç vardır. O yüzden de, ilk değişim sizden başlamalı ki, sağlıkta reformdan söz edilebilsin.