TL’de bu ay yaşanan yüzde 9 değer kaybı ve döviz borçlanma maliyetlerinin çift haneye yaklaşarak 2008 krizi zirvelerini aşması, yatırımcılarda ülkenin bir kez daha kur krizine doğru ilerleyip ilerlemediğine yönelik soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Hükümetin, Aralık ayındaki kur krizini bir süreliğine de olsa tersine çevirmesini sağlayan kur korumalı mevduat (KKM) sisteminde vade sonunda yenilenip yenilenmeyeceği piyasanın ana gündeminde.
‘SEÇİM İÇİN DE BELİRLEYİCİ OLACAK’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hükümetinin geçen yılın sonlarında yaşanan kur krizinden sonra yeni piyasa kargaşasını önleyip önleyemeyeceği, kendisinin seçilme ihtimali ve yabancı yatırımcıların potansiyel geri dönüşü üzerinde de belirleyici olacak.
Bankacıların kamu kontrollü olarak tanımladığı kur politikası başta olmak üzere piyasa ekonomi politikalarının sürdürülebilirliğinden ve bir önceki krizden sadece 5 ay sonra işlerin yeniden kontrolden çıkmaya doğru ilerlediğinden endişeli.
Ekonomi yönetimi, tasarruf sahiplerini ve şirketleri büyük TL değer kaybından korumak ve onları dolar, euro ya da altın biriktirmemeye ikna etmek için KKM sistemini geliştirerek aralıkta büyük bir kur krizini durdurmayı başardı.
YAZ AYLARINDA KKM GERİ DÖNÜŞ TESTİ
KKM’nin kritik yaz yenileme tarihleri de yaklaştıkça piyasalar 10 milyarlarca dolarlık yüksek geri dönüşlerin yaratabileceği döviz talebini de takibe almış durumdalar.
Reuters’ın 4 ekonomistin görüşleriyle derlediği verilere göre, KKM’de ağustos ayında yaklaşık 20 milyar dolar değerinde dönüş olacak ve yılın en büyük dönüşü de bu ayda gerçekleşecek. Temmuz ve ağustos toplam dönüş miktarı ise 30 milyar dolar.
‘KONTROLÜ KAYBETME RİSKİ VAR’
Son yıllarda Türkiye piyasasında tekrarlanan çalkantılara tanık olan ABRDN fon yöneticisi Kieran Curtis, “Türkiye için kriz bir kesinlik değil ancak ihtimal kesinlikle sıfırdan da çok uzakta. Kontrolü kaybetme riskiyle karşı karşıyalar” dedi.
Merkez Bankası’nın (TCMB) net uluslararası rezervleri 20 Mayıs itibarıyla 10 milyar doların altına gerilerken son 5 haftalık düşüş 10 milyar dolara ulaştı. Swap hariç rezervler ise aynı dönemde eksi 55 milyar dolara kadar gerileyerek daha önce büyük siyasi ve ekonomik değişimleri beraberinde getiren eksi 60 milyar dolara bir kez daha yaklaştı.
Erdoğan hükümeti, ekonomide Ukrayna’daki savaşın etkilerinin enflasyonda görüldüğünü, bunun da enflasyondaki düşüşü cari dengeyi artışa döndürme çabalarını bir miktar geciktirdiğini söyledi. TCMB ise bir süre sonra dezenflasyonun başlayacağını söylüyor.
Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılım tekliflerini, bu ülkelerin PKK ve YPG ile bağlantılı kişileri barındırmakla suçlayarak veto edeceğini söylemesinin ardından, Türkiye’nin Batı ile olan çetrefilli ilişkisine dair yeni endişeler de var.
YAZ NASIL ATLATILACAK?
Rekor seviyede yüksek küresel enerji ve gıda fiyatları, bu yıl TL’de yaşanan neredeyse yüzde 20’lik değer kaybı ve yüzde 50’lik yurt içi kredi büyümesiyle birleştiğinde enflasyonu yüzde 100’e doğru çekiyor. Yine de bu durumda bile TCMB geçen hafta politika faizini yüzde 14’te sabit bıraktı.
JPMorgan ve Citi analistleri, döviz rezervlerindeki sert düşüşlere ve bunun devam edeceğine dikkat çekiyor. Citi, rekor enerji ve gıda ithalatının etkisiyle cari açığın GSYH’ya oranının bu yıl yüzde 5’e ulaşacağını tahmin ediyorlar. Yine de her iki kurum da bu yaz turistlerin Türkiye’ye akın etmesiyle 15-20 milyar dolar gelir öngörüyor.
Ayrıca yatırımcılar KKM dönüşlerinde ne olacağını da ciddi şekilde sorgulamaya başladılar. Sadece iki ayda bireysellerin ve kurumların 30 milyar değerinde KKM dönüşlerinin yenilenmesi gerekecek. Aksi halde zaten yüksek olan döviz ihtiyacı daha da katlanacak.
JPMorgan’dan Zafar Nazım, firmaların KKM’ye tekrar kaynak sağlamaları için hükümetin yeni vergi indirimleri gibi teşvikler sunabileceğini düşünüyor. Bir diğer beklenti ise kamunun bu dönemde kısa vadeli yüksek getirili ürünler ile dövize yönelimi engelleyeceği yönünde.
Geçen yıl kur krizinde kalan son Türkiye tahvillerini sattığını belirten Mirabaud’un gelişen piyasalar sabit getirili menkul kıymetler müdürü Daniel Moreno, “Kur zayıflığına karşı korunmak için kimseye öylece bir ödeme teklif edemezsiniz. Bunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum” dedi ve ekledi:
“O zamandan bugüne hiçbir şeyin düzeldiğini de düşünmüyorum, aksine her geçen gün daha da kötüye gidiyor görünüyor. Ama yine de Türkiye’nin mücadele vermeden düşeceğine de inanmıyorum.”
SEÇİM ATEŞİ
Son yıllardaki sorunlarının ardından artık çok daha az yabancı yatırımcı Türkiye’nin tahvillerinde pay sahibi. Hükümet, işleri tersine çevirmek amacıyla döviz korumalı tahvil fikrini dile getiriyor, ancak yabancı yatırımcılar yine de bir noktada sermaye kontrollerinin onları tuzağa düşürebileceğinden endişeli.
Piyasadaki gerilimler Türklerin sıkıntılarını daha da kötüleştirdi ve bireyler hızla katlanan ev faturalarını ödemek için mücadele ediyor. Tüm bu endişeler en geç Haziran 2023’te yapılacak seçimlerin daha erkene alınıp alınmayacağı sorularını beraberinde getiriyor.
Anketler, Erdoğan’ın aralık kur krizi döneminde kaybettiği oyları bir miktar geri kazandığını ve AKP’nin hâlâ rakiplerinin önünde olduğunu gösteriyor. Ancak oy oranları geçmiş seçimlerin oldukça altında ve bazı anketler TBMM çoğunluğunu ve hatta belki de Cumhurbaşkanlığını bir muhalefet koalisyonuna kaptırılabileceği ihtimalini de açıkça gösteriyor.
Yabancı yatırımcıların ortak noktada buluştukları bir konu ise Erdoğan’ın seçilememesi halinde Türkiye’nin alışılagelmişin dışındaki ekonomi politikaların son bulacağı ve kendilerinin de ülkeye geri döneceği.
Gelişmekte olan piyasa fonu Gramercy’den Petar Atanasov, “Türkiye’nin tüm yatırım yapılabilirliği seçim sonucuna bağlı” dedi. Atanasov kendisi gibi bir çok uluslararası yatırımcının, ülkenin ekonomi ve para politikasını yeniden belirleyen bir liderlik değişikliği beklediğini belirtiyor. Atasanav, “Bence piyasa sonuna kadar oldukça şüpheci olacak. Son derece belirsiz bir seçim olacak, her şey olabilir” dedi.