ANKARA- Ayşe Sarıoğlu İran'da önceki gün yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı olan Hasan Ruhani'yi, başta ekonomi olmak üzere zorlu bir gündem bekliyor. Ülkeyi 8 yıldır yöneten Mahmud Ahmedinejad'dan görevi devralacak olan Ruhani, ilk etapta İran'ın nükleer programı yüzünden Batı ile yaşadığı gerginlik, bunların yol açtığı ekonomik yaptırımlar, bozulan ülke ekonomisi gibi öncelikli sorunlara çözüm aramak zorunda kalacak. İran'da cumhurbaşkanının yetkileri, ülke gündeminin belkemiğini oluşturan, nükleer program, Batı'yla ilişkiler ve Suriye politikası gibi ulusal stratejiyle ilgili konularla sınırlıyken, bu alanlarda tek söz sahibi dini lider Ayetullah Ali Hamaney. Hareket alanının kısıtlı olmasına rağmen nükleer program nedeniyle gittikçe daralan ekonominin yönetimiyse cumhurbaşkanına düşüyor. Cumhurbaşkanının, dini otoriteyle yürütme erki arasında elçi görevi gördüğü İran'da, dini liderle cumhurbaşkanının iyi ilişkilere sahip olması, stratejik kararların alınmasında ortak hareket etme açısından önem taşıyor. Ruhani'yi ekonomide zor günler bekliyor Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığı yaptığı sekiz yıllık döneme, Batı'nın İran'a nükleer programı yüzünden uyguladığı katı yaptırımların neden olduğu ekonomik çalkantılar damgasını vurdu. Özellikle son dönemde doğrudan İran parası, nükleer program, savunma sanayisi ve otomotiv sektörünü hedef alan ekonomik yaptırımlar nedeniyle enflasyon hızla yükselirken, işsizlik aşırı derecede arttı. ABD'nin, İran parasını "yurt dışında kullanılamaz hale getirme" hedefini büyük oranda başardığı görülürken, geçen yıl eylül ayında, sadece bir haftada İran riyalinin yüzde 59 değer kaybettiği kayıtlara geçti. ABD'nin öncülük ettiği Batılı ülkelerin uyguladığı yaptırımlarla İran'da enerji sektöründen sonra ülkenin en büyük istihdam alanı olan otomotiv endüstrisine mal ve hizmet satışı yasaklanırken, İran riyali son iki yılda üçte iki oranında değer kaybetti. Pek iç açıcı olmayan böylesine bir ekonomik tabloyu devralacak olan Ruhani'nin, gidişattan son derece bunalan İran halkını kısa vadede rahatlatmasının kolay olmayacağı ifade ediliyor. Nükleer konusunda dil yumuşar, program değişmez Yeni cumhurbaşkanının, İran'ın nükleer programının kaderini belirleme noktasında doğrudan etkisinin olmayacağı, fakat Ruhani'nin, Ahmedinejad döneminde Batı'yla ilişkilerin iyice gerilmesine neden olan sert dili yumuşatabileceği belirtiliyor. Eski cumhurbaşkanları Haşimi Rafsancani ve Muhammed Hatemi dönemlerinde Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği yapmış, Batı'yla müzakerelerde "yumuşak" ve "müsamahakar" dil kullanmakla eleştirilmiş bir isim olan Ruhani'nin, gerek BM ile müzakere etme gerek Batı'yla diyalog kurma konusundaki tecrübesinin, uzun vadede, nükleer program konusunda diplomatik kapıların açılmasına imkan verebileceği ifade ediliyor. İran'ın ısrarla "barışçıl" amaçlarla geliştirdiğini söylediği nükleer teknolojisinden geri adım atmasının ise cumhurbaşkanı kim olursa olsun söz konusu olmadığı, bilinen bir gerçek. İçeride Ahmedinejad döneminin tartışmaları sona erecek Aday listesinin açıklanmasıyla hayal kırıklığına uğrayan reformcu kesimin seçimlere katılan tek adayının "sürpriz" zaferi, Ahmedinejad döneminden kalma iç siyaset alanında devam eden tartışmaların sona ereceği umudunu da beraberinde getirdi. İran devriminden bu yana, en ciddi sokak olaylarının yaşandığı 2009 seçimlerinin galibi Ahmedinejad'ın, özellikle reformcu kesim üzerindeki baskısının bu seçimlerde zafere dönüşmesi, ülkede sosyal alanda bir "rahatlama" beklentisi doğurdu. Oyların yüzde 51'ine yakınını alan Ruhani'nin sadece reformculardan değil muhafazakar kesimden de destek aldığı gözlenirken, dini lider Hamaney'le uzun yıllar çalışmış bir isim olması da avantaj olarak değerlendiriliyor. Ruhani'nin Avrupa'da eğitim görümüş, beş dil bilen tecrübeli bir diplomat olması, aldığı dini eğitimle değerlendirildiğinde, hem içeride hem de dışarıda farklı kesimlere "sempatik" gelebilecek, birleştirici bir figür olacağı yorumları yapılıyor.