‘Ruhsal hijyen’ terimi yeni değil, ilk kez 1843 yılında Amerikalı doktor William Sweetzer tarafından kullanıldı. Anlaşılacağı üzere, ruh sağlığının yerinde olması için geliştirebileceğimiz alışkanlıkları ve alabileceğimiz önlemleri ifade ediyor.
Ruh sağlığı konusundaki endişeler tüm dünyada arttı. Antidepresan kullanımı rekor seviyede seyrediyor. Ruh sağlığı alanındaki araştırmalar dört koldan ilerliyor.
Her sabah uyandığında
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi blogunda yayınlanan Hadley Leggett imzalı yazıda, her sabah 15 dakikanızı ayıracağınız rutin sayesinde gün içinde insanlarla daha sağlıklı iletişim kurmanın mümkün olduğu belirtiliyor. Ruhsal hijyene dikkat ederek daha konsantre düşünmek ve yaratıcı olmak da mümkün.
Stanford Bütünleştirici Tıp Merkezi Mindfulness Programı direktörü Prof. Dr. Hui Qi Tong, “kaliteli bir sabah rutini deyince akla gelen kısa bir yürüyüş, esneme hareketleri ya da meditasyon olabilir ama aslında yelpaze çok daha geniş” diyor: “Yeter ki her ne yapıyorsanız dikkatinizi ona verin. Bu, diş fırçalamak bile olabilir.”
Profesör Tong, dişleri ‘farkında olarak’ fırçalamanın Farkındalık Temelli Stres Azaltma Programı’da bir ev ödevi olduğunu anlatıyor: “Katılımcılardan, sabahları otomatik pilotta yaptıkları (duş alma, diş fırçalama, giyinme vb.) işleri, tüm dikkatlerini vererek yapmalarını istiyoruz.”
Günün yarısında aklımız başka yerde
Araştırmalar, uyanık geçirdiğimiz saatlerin yarısında, aklımızın ‘başka yerde olduğunu’ gösteriyor. Bir başka deyişle, bir şeyle uğraşıyoruz ama bunun farkında olmuyoruz. Yine araştırmalar, ne kadar basit olursa olsun, elindeki işe dikkatini veren insanlar mutluluk seviyelerinin yükseldiğini belirtiyor.
Otomatik pilottaki işleri dikkatle yapmanın, özellikle yoğun insanların stres seviyesini düşürdüğünü söyleyen Tong, “Büyük işler başarmak istiyoruz, işin ironik yanı, bizi oraya küçük alışkanlıkların taşıması” diyor.
İşin sırrı beş duyuda
Daha odaklanmış bir zihnin mutluluk seviyesini yükselttiğini söyleyen Tong, “odaklanma becerisini geliştirmek için kapanıp aylarca meditasyon yapmak şart değil” diyor ve işe beş duyuyu harekete geçirerek başlanabileceğini söylüyor.
İlk önerisi ‘kalktığınız andan itibaren, günüzü planlamak, o gün yapacağınız işleri düşünmek, akşam çıkacağınız yemeği hayal etmek yerine, o an yaptığınız işten başka bir şey düşünmemeye çalışmak. Diş fırçalamanın nesini düşüneceğim diyorsanız, Tong’un önerisini dikkate alabilirsiniz:
“Macunu diş fırçasına sıkarken aldığı şekli görün. Macun tüpünü kapatırken, kapağın dokusunu elinizle hissedin. Fırçanın dişlerinize değerken çıkardığı sesi duyun, diş etlerinizle temasını hissedin. Macunun tadını alın.”
Fark ettiğiniz gibi bunlar beş duyumuzla algıladığımız sesler, tatlar, görüntüler… Dünyaya ilişki kurmamızı sağlayan kanallar.
Prof. Hui Qi Tong, bulaşık yıkamayı sevmediğini söylüyor ama tüm dikkatini vererek bulaşık yıkarken mental hijyen çalışmasıyla bir taraftan da mutfak temizliğini de aradan çıkarıyor. Aynı anlayışla ev işlerinin tamamını yapmak mümkün.
Kulağa çok mu basit geliyor?
Çok basit gibi görünse de dikkati sürekli o anda ve o sırada yapılan işte tutmak hayli zor. Hele de etrafta aklımızı çelecek onlarca uyaran varken. Nitekim, Microsoft’un yaptığı bir araştırma 2002 yılında ortalama insanın kesintisiz dikkat süresini 12 saniye olarak ölçmüş. 2015’te bu süre sekiz saniyeye inmiş. Ama beynin değişime açık ‘plastik’ yapısı sayesinde süreyi uzatmak mümkün.
Beynin değişime ne kadar açık olduğu ‘beyin bir deneyim organı‘ diyerek özetleyen Tong, piyano çalmaktan bulaşık yıkamaya, her türlü eylemimizin sinir sistemini değiştirme potansiyeli taşıdığını vurguluyor. Eylemler arasında bir hiyerarşi gözetmeksizin dikkati vererek yapıldığı sürece her işin odaklanma becerisini geliştireceğini vurguluyor.