Malum adada devam eden müzakere sürecinde gelinen noktaya dair halk olarak pek bir bilgiye sahip değiliz. Bu konuda sürekli doğru veyahut yanlış Rum medyasında çıkan haberleri okuyarak önümüzü görmeye çalışıyoruz. Ki bu çok doğru bir tavır değil. Hal böyle olunca da doğal olarak çelişkiler yaşıyoruz. Bu elbette Kuzey için oldukça sıkıntılı bir durum. Zira bu bilgilerin yanlış olabileceği ihtimalini, ya da eksik bilgi içerdiğini hiç hesaba katmıyoruz. Sorgulama ihtiyacı duymuyoruz. Konuya dair Rum gazetelerinde çıkan haberleri Kıbrıs Türk medyası da baz alarak okuyucuya ulaşmasını sağlıyor. İşte bu haberlerden bir tanesi daha, önceki gün Rum medyası kaynaklı Kıbrıs Türk medyasına yansıdı. Rum lider Nikos Anastasiadis’in Rum Ulusal Konsey üyelerine yönelik müzakerelerde gelinen noktaya dair düzenlendiği bilgilendirme toplantısında Rum medyasına yansıyan konular Kuzey’de kafa karışıklığına sebep oldu. İşte bu konulardan bir tanesi de nüfus oranları. Habere göre; nüfus oranının, yüzde 78.5 ve yüzde 21.5 oranında, bir diğer deyişle 803 bin Kıbrıslı Rum ve 220 bin Kıbrıslı Türk şeklinde olması konusunda uzlaşmaya varıldı. Daha önceki görüşmelerden farklı olarak Kıbrıs Türk tarafı nüfusa, yurtdışında yaşayan 30 bin Kıbrıslı Türk ile KKTC vatandaşlığı alan belli sayıdaki TC kökenli vatandaşı da dahil etti. KKTC’de ilk olarak çalışma izni alan ve daha sonraki düzenlemelerle kalma iznine sahip olan 40 bin TC kökenli vatandaşın ise nüfusa dahil edilmediği de iddia edildi. Yunan ve Türklerin vatandaşlık alması oranı ise 4’e 1 şeklinde olacağı yine bu iddiaların arasında. Açıkçası bu konuda sağlanan bir uzlaşı olup olmadığına dair kesin bir bilgiye sahip değilim. Lakin devam eden sürecin zeminini oluşturan ilkeler arasında bütün konularda uzlaşı sağlanmadan hiçbir başlıkta uzlaşı sağlanmayacağını biliyorum. Dolayısı ile bu noktada özellikle Kuzey’de yaratılmaya çalışılan kafa karışıklığının giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira iddia edilen bu oranların aklın sınırlarını zorlar nitelikte olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Neden? Her şeyden önce bir millete dayatma olarak ister Türk,ister Rum olsun nüfus olarak şu rakamı aşmayacaksınız, şu oran da kalacaksınız gibi bir sınırlama getirmenin siyasi olarak hiç bir izahı yoktur. Ha bir millet kendi içerisinde belli nedenlerden dolayı nüfusunu planlayabilir. Ya artırmak için teşvik eder.Ya mevcudu aşmamak için teşvik eder, buna göre politikalar uygular. Ancak burada durum farklı. Devam eden bir süreç vardır. Ve nüfus oranları da görüşülen konuların arasındadır. İlla ki halkların nüfus oranları veri olarak alınarak buna göre bir denge kurulacak. Dolayısı ile böyle bir kota devam eden sürecin ilgili başlığında koşul ya da çözümün kriterleri arasında rakamsal olarak ortaya konulabilir. Önemli olan müzakerelerin sonunda bunun,bir tarafın avantajı, bir tarafın da kayıbı olarak görülmemesidir. Aksi takdirde bu Kuzey’de halk arasında bir dayatma olarak algılanırsa konu farklı taraflara kayar. Devam eden sürecin zemini çelişki yaratır. Ki bu da Kuzey’de hiç bir şartta çözümü desteklemeyen grupların süreci proveke etmek için kullanacakları bir malzeme haline dönüşür. Bunun önüne geçmenin tek yolu ise yetkili ağızlardan çıkacak doğru bilgilerdir. Nitekim Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı TAK ajansına yaptığı açıklamada garantörlük konusuna atıfta bulunarak, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini Türkiye’nin garantörlüğünde gördüğünü söyledi. Akıncı vatandaşlıkların oranla sınırlandırılamayacağına da dikkat çekti. Ve böylelikle en yetkili ağızdan doğru bilgi aktarmış oldu.