Şafak Nöbeti’ne doğru

Oshan SABIRLI

20 Temmuz’a şunun şurasında 11 gün kaldı. Yine tank, top, tüfek ile yollara koyulacağız. Dosta güven, düşmana korku salacağız. Üstelik yine Türk Yıldızları gösteriler yapacak. Yine resepsiyonlar vereceğiz… Sınırın öte yanında “işgal karşıtı” eylemler yapılacak. Rum hükümeti arka arkaya uluslararası alanda açıklamalarını sürdürecek. Yine kayıplar konusu gündeme gelecek. Yine barış ve savaş çelişkisi yaşanacak. 20 Temmuz birçok kişi için özgürlük, tutsaklığın sonu, huzurun tarihi olarak gösterilecek. Birçok kişi ise yine gözyaşı dökecek. Gözyaşı dökecek olanlar bir tek Kıbrıslı Rumlar olmayacak. Çok sayıda Kıbrıslı Türk ve Türkiye’den soydaşımız, o gün kafasını kolları arasında koyacak ve 20 Temmuz’un hızla geçmesini bekleyecek. Çünkü o gün yine, onların kaybettiklerinin yıl dönümü anlamına gelecek. Geçtiğimiz yıllarda, 19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan 03:00 dolaylarında Barış Çıkartma Plajı’nda Şafak Nöbeti etkinliğini izleme şansım oldu. Şafak nöbetinin eğlence programı, yerini çıkartma seramonisinin yapılacağı dakikalara bırakıyordu. Yüzlerce insan sahildeydi. Kutlama böyle olmalı diye düşündüm. Oysa konserlerin ve içki satışlarının olduğu bölüm geride kalmıştı. Bu bölümü görememiştim… Yine 20 Temmuz yaklaşıyor, benzer etkinlikler hazırlanıyor ve Şafak Nöbeti ile ilgili eleştiriler sürüyor. Etkinlik yalnızca uzun soluklu bir saygı duruşu olsa, dini bir ritüel olsa sözüm olmayacak. Ancak işin içine eğlence kültürü sırf adam toplamak için girince, üstüne alkol ve din bir potada buluşunca orada durun demek gerekiyor. Resmi törenlerimizdeki tank, top, tüfeğin, askeri geçişlerin topluma hitap etmediği bir gerçek. 45 dereceye varan yaz sıcaklarında, hele yönetimde CTP varken ve milliyetçilik ispatı yapılması için zorunlu hissedilmezken, kimse resmi geçitleri seyretmeye de gitmiyor. ABD’de bulunduğum bir dönem, 4 Temmuz Bağımsızlık Kutlamaları’nı yüz binlerce ABD’li ve turist ile birlikte takip etme şansım oldu. Amerika’nın nereden, kimlerden bağımsız olduğu farklı bir konu, bu törenlerde saatlerce patlayan havai fişekler büyüleyiciydi. “Tanrı Amerika’yı kutsasın” naraları atılıyordu. Üstelik işportada satılan ABD bayrakları herkesin elindeydi. Dünyanın en ünlü sanatçıları sahne alıyordu ve ABD’ye, özgürlüğe, bağımsızlığa methiyeler düzülüyordu. Yer Beyaz Saray’ın hemen önündeki Smitsonian bölgesiydi. O gün Türk toplumunun nerede hayta yaptığını çok daha net anladım. Eğer bir şeyler kutlanacaksa, dayatma gibi, tarihin çok gerisinde kalan uygulamalar ile olmuyor. Özgürlüğe, bağımsızlığa, askere, tanka, topa olan ihtiyaç ve bu tür gösteriler şu anda istenmiyor. Çıkartma Plajı’nda tutulan Şafak Nöbeti’nin ruhu güzelken, mütevazi bir etkinlik olması gerektiğini düşünenlerdenim. Sırf bazı kesimlere şirin gözükmek adına organizasyon yapıp, işin içine popüler kültürü de katmak hatta içki içilmesine (organizasyon komitesi tasvip etmediğini söylüyor) göz yummak yanlıştır düşüncesindeyim.