“Sağ duyulu olalım”
“Gerginliği aşağı çekelim”
Son günlerin en popüler cümleleri bunlar.
Aslında hepimizin ihtiyacı olan ve çok pozitif cümleler.
Ancak son günlerde bu iki cümleyi dillerinden düşürmeyen kişilere bakınca insan kullanılmaktaki samimiyeti sorgulamadan edemiyor.
Evet bu iki cümleyi kullanan iki kesim var.
Birinci kesim, Cumhurbaşkanımıza hakaretler ve tehditler yağdıran kesim.
İkincisi de CTP yetkilileri.
Fütursuzca küfredip, hakaret edip, tehditler savuran kesim, Sn Cumhurbaşkanımızın konuyu yargıya taşımasından sonra birden bire “sağduyuya” sarıldılar.
Neymiş efendim, “hepimiz bu adayı paylaşan insanlarmışız !”
“Gerginliğe gerek yokmuş”, “Kardeşçe yaşamak için sağduyulu davranmamız gerekiyormuş”, falan filan.
İyi de gerginliği yaratan kimdi?
Küfredip, haddinizi aştığınız zaman “kardeş” değil miydik?
İşinize geldiğinde “had” bildireceksiniz, sıkıyı görünce de “kardeşlik mi” gelecek aklınıza?
Hani yaptığınızdan pişman olduğunuzu düşünsem amenna.
Ama ne yazık ki yaptığınızdan pişman değilsiniz ve eminim ki ilk bulduğunuz fırsatta yine aynılarını hatta daha fazlasını yapacaksınız.
Çünkü zihniyetiniz belli.
Kendi vatanınızda tutunamayıp gelip burada “fetih zihniyeti” ile milliyet kisvesi altında haksız çıkar elde etme derdindesiniz.
Adada dünya kadar Türkiye kökenli vatandaş yaşıyor. Hangi biri sizin yaptıklarınızı yapıyor?
Hangi biri yaptıklarınızı onaylıyor?
Sizin dışınızdaki herkes “Türkiye düşmanı” da bir siz mi “vatan seversiniz?”
Küçücük bir azınlıksınız ancak mide bulandırıyorsunuz.
Ne Türkiye’den buraya göç etmiş ve burayı kendisine yurt bilmiş Türkiye göçmenleri ne de Kıbrıslı Türkler sizi onaylamıyor ve istemiyor.
Çünkü bozguncusunuz ve her zaman sorun yaratıp çıkar sağlamaya çalışıyorsunuz.
O yüzden de bu gün yaptığınız “birlik- beraberlik” çağrısı da,” sağ duyu ve kardeşlik” söylemleri de samimi değil.
Kendinizi kurtarma derdindesiniz.
Gelelim CTP yöneticilerine.
Ne yazık ki, Onların yaptığı “Gerginliği aşağı çekelim” söylemini de samimi bulmuyorum.
Bu söylem kocasından dayak yiyen kadına “ailenin bütünlüğü bozulmasın diye susmalısın” demekten farklı değil.
Ya da dayak yiyen bir çocuğa “sus etrafı rahatsız ediyorsun” demekten öte değil.
Elbette ki hiç kimse gerginlikten mutlu olmaz.
Ancak gerginliği yaratanları cezalandırmak yerine mağduru susturmak, şiddet yanlılarına daha da güç vermekten başka işe yaramaz.
Düşünün geçen yıl yine bu kişiler meclisin damına çıkıp boy bayrakları dikti.
Afrika gazetesini taşlayıp, gazetecileri linç etmeye kalktı.
Cumhurbaşkanımızı “yuhalayıp” linç etmeye kalktı.
Ne oldu?
Bunu yapanlar ceza dahi almadığı gibi Türkiye’den gelen yetkililerle boy boy resim çektirip medyaya servis ettiler.
O dönem hiçbir parti tepki gösterip bu insanların ceza almalarını sağlamadığı için de bu günkü gerginlik yaşandı.
Çünkü o günlerdeki siyasilerin suskunluklarından güç buldular.
Medyaya verdikleri resimlerle “siz de kimsiniz, biz istediğimizi yaparız” mesajı verdiler.
Bu gün de hem o günkü güruh hem de o günlerden cesaret bulan birkaç çapulcu Cumhurbaşkanımıza ağza alınmayacak sözler de sarf ettiler, Kıbrıs halkını da aşağıladılar.
O yüzden Sn. Erhurman gerginliği aşağıya çekmek değil, bu gerginliği yaratan güruhu cezalandırmak önemli.
Oy kaygısıyla, pozitif bir duruş sergilemek ve bu halkı suskunluğa çağırmak, bu topluma yapılacak en büyük kötülüktür.
Korkmadan ve Cumhurbaşkanlığı seçimi hesapları yapmadan, bu tür haddini aşıp, fetih zihniyeti ile bu ülkenin halkını aşağılayanları cezalandırıp, hatta derhal vatandaşlıklarını iptal ettirmelisiniz.
Aksi bu hadsizlere güç vermek ve yaptıklarını normalleştirmek olur, Yarın, öbür gün hadsizlikler ve şiddet önünü alınmaz bir hal alır.
Buna temel oluşturmayın.
Buna hakkınız yok.
Eğer SOL olamıyorsanız, SAĞ OLUN ve sağlıcakla sadece susun.