KKTC diye isimlendirdiğimiz ancak sorma gir, sormadan çık şekline dönüştürdüğümüz bu coğrafyada galiba genlerimizi Afrodit’ten aldığımız için onun gibi birçok işi abartma noktasına taşıyoruz.
Son günlerde özellikle Girne ve Mağusa Hastaneleri ile ilgili sosyal medyada zaman zaman küfür içerikli, zaman zamanda kavga ve dayak söylemli yazılara rastlıyoruz. Azda olsa bu edebi şaheserlerden Lefkoşa Devlet Hastanesi de nasibini alıyor. Nedendir, niçindir bilmiyorum ama hiçbirimiz sağlıktaki eksiklikleri, bu eksikliklerin nerden kaynaklandığını sormuyor bunları doktor ve hemşirelere bağlamaktan da çekinmiyoruz.
Acil Serviste veya hastanedeki herhangi bir serviste bir doktorun ve hemşirenin, hastaları sağlığına kavuşması için gün içerisinde kaç saat uğraş verdiğine hangimiz bakıyoruz dersiniz? Sanırım çok azımız, kaba yerini iskemleden veya koltuğundan kaldırıp o zahmete katlanıyor. Zahmete katlanmadığımız gibi tren biraz raydan çıksa, o mübarek kaba yerimizi yırtar takke diye başımıza geçiririz.
Sağlıkta birçok eksiklik var. Sağlık, rahmetlik cep herkülümüz Naim Süleyman gibi ağırlık kaldırma rekoru sahibi olmadığı için artan nüfus nedeniyle, bu yükü kaldırmakta zorlanıyor. Peki, bu nüfusun, kaçak, göçek, denetim eksikliğinden veya yasal statüye uydurulmak suretiyle bu kadar artmasına, doktor mu? Yoksa hemşireler mi sebep oldu diye sorsam. Sanırım cevabı sükut altın olur.
Arkadaşlar, dostlar, vatandaşlar, Ömür masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığımız önemlidir. Ve ömrümüzün daha kaliteli ve güzel geçmesi için bizlere bunu doktorlar ve hemşireler sağlıyor. Bakın, sevmek için “yürek” sürdürmek için “emek” gerek. Biz nedense bu yürek ve emeği, doktorlar için göstermezken, o yürek ve emek bizlere, bizleri sağlıklı yaşatmak için hep doktor ve hemşirelerden gelir. Haaa bunun kıymetini biliyormuyuz? Bilip bilmediğimizi öğrenmek için sosyal medyada, bestesi küfürlü hicaz, güftesi santurlu küfürlü acem aşiyan eserlerine bakmakta sanırım fayda var.
Değer verdiğim yakın bir dostum, Kasım Uluçaylı’nın, geçirdiği hafif bir rahatsızlık nedeniyle, hastaneye kaldırıldığını öğrendim. Geçmiş olsun dileklerimi iletmek için geçtiğimiz akşam arkadaşımı cep telefonundan aradım. Selam, geçmiş olsun derken, hah Sağlık Bakanı Ali Pilli de hastaneye geldi ve koğuşları geziyor dedi. Yahu Kasım dalga geçme, bu saatte hiçbir bakan, hatta bakmayan, keyfini bozup, kaba yerini koltuktan kaldırıp oralara gelmez dedim. İnanmazsan buyur Sn. Bakan şimdi bizim koğuşa geldi konuş dedi. Demesine dedi de kulaklarım bana şaka yaptık, şaka yaptık demesinden de korkarak aloo dedim. Kısacası bunun bir şaka olmadığını da görmüş oldum.
Bir süre önce o hastanede bende kaldım. Doktorların, hemşirelerin, hayatta hep mutlu olursak, hayalini kuracak bir neyim kalır düşüncesinden uzak, kendilerini değil ama hastaları memnun etmek için karıncalar gibi bıkmadan, usanmadan çalıştığını yakından görme fırsatını yakaladım.
Beyaz Meleklerin yanısıra, kardiyoloji servisi sorumlusu Gülgün Vaiz, kalp konusunda uzman Cenk Conkbayır, Dr. Hasan Feray, Mağusa Devlet Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Mehmet Artan, Dahiliye uzmanı Özlem Gürkut, Diyaliz ünitesi sorumlusu Dürüye Deren ve Nükler Tıp Uzmanı Şebnem Aydın gibi daha ismini sayacağım çok kaliteli ve uzman doktorlarımız var. Ancak onları onore etmek yerine aşağılamakta dünya sıralamasında ilk sıraları paylaşıyoruz.
Söz konusu dümen çevirmek olunca bazı insanların kaptan olduğuna aldırmayın. Bunları sosyal medyada fırlattığı çamurlara ve gara muzalara aldırmayın. Sağlıkta bazı sorunlar olabilir. Ancak Doktorlarımız ve hemşirelerimizin, bizim olmazsa olmazlarımız ve değerlerimiz olduğunu da lütfen unutmayalım. Onların kalitelerine ve başarılarına dudak büküp, değerlerini görmezden gelirsek, gün gelir o değerleri de bulamama noktasına geliriz.
Kara kalem ile kimin ne renk olduğunu bilmeden resim yapmayı bırakalım. Ve Gökkuşağının yedi rengini, daha kaliteli ve sağlıklı yaşam için bizlere sunan, doktorlarımıza ve hemşirelerimize sahip çıkalım.