Sahibine Mesajlar 3 Nisan

Taner ULUTAŞ

Sayın Mustafa Bayramoğlu, uzun süre hep Ahmet Kaşif bu kurultayı alacak dedin ve desteğini esirgemedin. Sonrasında Ahmet Kaşif belki kurultayı alamadı ama Ulaştırma Bakanı oldu. Ne oldu? Bir zaman omuz verdiğin Kaşif senin yolu unuttumu? Unuttuysa seçim zamanı göz, gez arpacık demek zor değil. Mavrobullo gibi tak aşağı alırsın olur biter. Değilmi gardaş? Sayın Bünyamin Merhametsiz, nerelerdesiniz? İskele Kaymakamlığı görevi NOS olduktan sonra sizi elinde fener Diyojen bile bulamıyormuş. Bakın herne kadar büyüklerimiz erkekliğin onda dokuzu kaçmak biri de hiç görünmemektir dese de siz bu söze uymayın. Bir ortaya çıkıp ben buralardayım deyin. Sayın Cenk Seren, vallahi ne diyeyim, yüreğini herkesin ayaklarının altına  ‘Seren’ birisi olarak, Cenk ede ede delege oylamasında ipi göğüsleyen olmuşsun. Mehmetçik halkı lastiği ekris yapan ‘LOFORİYONUN’ önce lastiğini sonrada mangos eden makinesini tamir etmeni bekliyor. Vallahi tamir edemezsen bu defa ne loforiyo kalacak nede loforiyocuk bilesin. Sayın Oktay Kayap, modern bir şehir konumuna soktuğunuz Mağusa hakkında çok güzel fikirleriniz olduğunu öğrendik. Örneğin Maraş bütünlüklü bir çözümün parçasıdır. Bu konuda hükümet karar verir, ancak yüzde doksan binası yıkılması ve yeniden yapılması gereken Maraş’ın da fizibilite çalışmaları şimdiden yapılmalı düşüncenizde çok haklısınız. Zaten 5 yıl fizibilite çalışması derken yeniden inşaası için uzun bir zaman dilimine ihtiyaç var. Sayın Oshan Sabırlı daha yaz gelmeden içtiğin soğuk su bademciklerini  haşat etti. Halsizlik seni kırdı geçirdi. Bak söylemedi deme sonrasında antibiyotiğe talim etmeye başlarsın ve ondan sonra ucunu tut tutabilirsen. Biraz kendine de zaman ayır. Gece gündüz gazete ile uğraşmak yerine teybe bir boş bir kaset koy ve kafayı dinle be oğlum. Sayın Özdil Nami, bugüne kadar görüşmeci heyetin içerisinde yer almamanı hep ‘Beyaz Saray’a bağladık. Silihtar’dan emir geldi ve demiri kesti diye düşündük. Ama kazın ayağının öyle olmadığını da bu vesile ile anlamış olduk. Meğer senin görüşmeci olarak o birliktelikte yer almamanı ‘Beyaz Saray’ değil senin ‘Bariyacıklar’ istememiş. Vallahi sayın Bakan, güvenmek iyidir ama güvenmemek galiba daha iyidir. Ne dersin? Sayın İsmet Akim, Elektrik Dairesi ile ilgili açıklamalarınız geniş yankı uyandırdı. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden değil on ikinci köyden de kovarlar. Tabi sizi kovmak o kadar kolay değil ama bu konuda birilerinin canının sıkıldığı da ortada.  Halk dobra dobra konuştuğunuz için sizi kutladı haberiniz olsun. Sayın Gürkan Kara, hala daha Girne Belediye Başkan adayı olmanız için yapılan baskılara hayır düşüneyim diyormuşunuz. Sayın Kaymakam ne oldu? Yoksa ‘Müşavirlik’ tatlımı geldi. Bakın geçen günde söyledim. Fazla naz aşık usandırır. Ya evet deyin yada hayır deyip kestirip atın. Be bu işi incir ipi gibi uzatmayın. Sayın Hasan Bozer, Meclisi bıraktığın günden beridir ‘Adam gibi adam’ saflarında eksiklik oldu. Uçak yağı ile graso kullananların yanısıra bazı yağdanlık olanlar yoluna devam ederken dik duran ve ‘Başak gibi’ olgunlaşınca boyun eğmeyenler nedense dürüstlüklerinin ceremesini Pandoranın kutusunda kalmakla ödüyorlar. İz bırakanlar defterine isminizi altın harflerle yazdırdınız bu da sanırım az birşey değil başkan. Sayın Halil Ülkü benzinciler birliği zama karşı bir duruş sergiliyor dediniz ama nedense her hafta anamıza tambura babamıza da döblek çaldıran bu akaryakıt zamlarına karşı sesiniz de çıkmıyor. Her hafta halis zeytin yağına bulandırılmış kıynıksız ‘Zam Kazıklarından’ dolayı inanın koltuğa oturamaz olduk. Suyu akmayan çeşme bile ‘Tıss’ derken sizden o sesi bile duymaz olduk.             TAŞLAMA YAVRU UÇUYORMUŞ!... KKTC for Ever dedik, koskoca ‘Yavru’yu yol geçen hanına çevirdik Voyvodaların elinden ne uçan nede kaçanı kurtarmayı becerdik   Yollar eşkiya doldu, masum insanlar bile dayaktan geçiriliyor Göz üstünde kaş var denilerek eşek sudan gelinceye dek dövülüyor   Adam bir bira içmiş birileri odun ile döverek yola getirecekmiş Dinsizlerin işini eşkiya kesilen yobazlar dayak ile görecekmiş   Esterabim diyerek çıktık  gidiyoruz  Ayettullahların ülkesi İran’a Yobazlardan çekeceğimiz var  sadırıyorlar salyaları aka aka   Müslümanlığın başka Yobazlığın başka şey olduğunu öğrenemediler Elhamdüllah Müslümanız ama yobaz değil bunu fark edemediler   Lale devrini sona erdirmek için CTP’da  Patrona Halil isyanı başladı Pargalı İbrahim’in yerine bukez  içteki  Paşa’nın kellesi sorgulandı   Vekilimiz çözüm ‘Zorlu^bir yoldur gerçek ‘Töre’ye uymalıyız dedi Harita ‘var ’El’imiz serttir bir vuruşta dağı devireceklerini söyledi   UBP’de Malkoçoğlu’nun yerini şimdilerde namı diyar Zorlular aldı Harita elde goman ‘Gavuru’ vurun ha diyerek tozu dumana kattı   Vallahi uçuyoruz diyenler haklı çıktı insanımız gerçekten ruh olup uçuyor Borç harç, geçim sıkıntısı ile faizler insanımızı Allah’ın katına çıkartıyor   İntiharlar kervanına hayatının baharında olan insalarımız da katıldı Genç insanlar Faiz ve mazbata belasından ah diyerek  canına kıydı   Anlıyorum siz vicdan denince Ahmet dayının kızı ’vicdanı’  biliryorsunuz Refah içinde yaşadığınızdan fakirin halinden hiç ama hiç  anlamıyorsunuz   Vicdanınız sızlıyormu diye sormayacağım çünkü o sizde yok  biliyorum Bulanların ‘hüküm kalmadı’ yazısını görünce yırtıp atacağını  sanıyorum.   Anlamadım bu nasıl hükümet halk sürünüyor ama kulağı bile terlemiyor Yüzüne tükürsen ‘Oh yarabbim’ yağmur yağdı diye Allah’a  dua ediyor   UBP’de 1. Derviş Sultan Han’ın emir ve direktifi ile 10’lar harekatı  başladı 2. İrsen Paşa devrinin sona ermesi için ‘ikazname’yi imzalayıp elden yolladı Bizim 58’lerden kalma ‘Loforiyo’  lastiği patladığı için  tumba gidiyor Uçuyoruz diyenlere  3 yaşındaki Ali bile orta parmağını gösteriyor       Kadıköy – Beşiktaş vapuru İstanbul’da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş. Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak, yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak. Eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim. Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş. Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış. Bir kaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş. Kaptan, "Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru".