Siz hiç sakallı domates gördünüz mü?
Peki ya sivilceli salatalık ?
Sakın “öyle şey mi olur” demeyin, çünkü oluyor.
Genelde sebze ve meyveyi günlük aldığımız için zamanla neye dönüştüklerinin farkında bile değiliz ne yazık ki.
Geçen hafta, evde yemek yapma şansımız olmadı pek.
Dolayısıyla da sebzeler buz dolabında beklemek zorunda kaldı.
Sebzeleri çıkardığımda gözlerime inanamadım.
Domateslerin sakalı çıkmıştı, salatalıklar da resmen ergenlik dönemine girmiş gençler gibi sivilce ile dolmuştu..
Şaka yapmıyorum.
Domateslerin göbek dışındaki kısımları, kıpkırmızı ve diriydi.
Ancak tam göbek kısmı simsiyah olmuş ve içinden soğanın saçağı gibi saçaklar çıkmıştı.
Hem de gayet sert saçaklar.
Zaten domatesi kestiğimde göbeğin iç kısmının beyaz ve ağaç kadar sert olduğunu gördüm.
Belli ki verilen ilaçlar fazla gelmiş ve göbekte biriktiği için de, domates adeta mutasyona uğramıştı.
Al yanaklı, kara gözlü ve sakallı bir domatesim vardı artık.
Yanında da, ergenliğin en yoğun dönemini yaşayan salatalıklarım.
İnanın salatalığın yüzeyi içi sarı sarı olan bir yığın pıtırcıklarla doluydu. Midenizi
Dedim ya tam ergen.
Ama içi geçmiş bir ergen.
Çünkü elimle ikiye böldüğüm salatalığın içi, zamanı geçmiş kabağın içinden farksızdı.
Belli ki içindeki tüm sıvıyı dışa vermiş ve sivilcelenmiş.
Biliyorum, bu benzetmelerden dolay midenizi bulandırdım ve bundan dolayı çok özür diliyorum ama midemiz nelerin girdiğini bilin istedim.
Resmen çocuklarımızı, kendi ellerimizle zehirliyoruz.
Bunun farkındasınız eminim ancak bir kez daha dikkat çekmek istedim.
Şimdi içinizden “biliyoruz ama ne yiyeceğiz” dediğinizi duyar gibiyim.
Haklısınız, ne yiyip içeceğiz?
Sebzeler ilaçlı ve zehirli.
Et deseniz, onda da “kaçak et”, “at eti”, “eşek eti”, gibi bin bir söylenti var.
Hadi diyelim bu söylentiler asılsız, hayvanlar da ,yer altı sularıyla CMC atıklarının karıştığı topraklarda yetişen bitkilerle beslenmiyorlar mı?
Üstelik CMC yetmiyormuş gibi bir de dışarıdan verilen zehirli ilaçlar var.
Ya da hala daha her taraf asbest ile dolu iken, yapılan tatbikatlarda, atılan topların etkisiyle havaya kalkan ve bitkilerin üzerine konan asbest tozlu bitkilerle ve sebzelerle hem biz , hem de etinden sütünden faydalandığımız hayvanlar beslenmiyor muyuz?
İlginç olan, bu ülkede neden bu kadar çok kanser vakası var diye şaşırabiliyoruz da.
Bu sakallı domateslerle, sivilceli salatalıkların etkisi yok mu bunca kanser vakasında?
Salatalıkları ve domatesleri o halde görünce, birden öfkelendim ve şikayet etmek istedim.
Ama nereye ve kime şikayet edecektim !!!
Denetim yapmayan, ölçüm dahi yapamayan, halkının sağlığını hiçe sayan devleti mi üreticiye şikayet edecektim, yoksa denetimsizlikten faydalanan ve vicdan denetimi dahi bulunmayan üreticileri mi devlete?
Tabi ki işini vicdanı ile yapan, onurunu paradan üstün tutan üreticileri tenzih ediyorum.
Sözünü ettiklerim, doğaya vererek, aldıkları başka bir ürünle kendi çocuklarını zehirlemeyi bile göze alan onursuz üreticiler.
Kendisi zehirli meyve sebze üretip, çocuğuna zehirli ürettikleriyle beslenen hayvanın sütünü veren cahil üreticilerden.
Gerçi denetim yapması gerekenler ne kadar bilinçli ki?
Denetim yapmayıp, mesai saatini dolduranlar da iş çıkışı markete uğrayıp aldıkları meyve ve sebzeyle zehirlenmiyorlar mı?
Kendi hayatlarını, çocuklarının hayatlarını önemsemeyenler, başkalarının hayatlarını mı düşünebilirler mi?
Hadi onursuz bazı üreticiler ve sorumsuz bazı kamu görevlileri düşünmüyor ya da dürüst davranmıyor.
Peki ya hükümet?
En temel görevleri olan insan sağlığını da koruyamadıktan sonra hükümet olmalarının ne anlamı var?
Hükümetin kansere harcadığı para, tahlil ve denetimlere harcayacağı paradan daha mı az ki, parayı konu edebiliyorlar?
Sorulacak çok soru var aslında ama vicdanlar sağır, yürekler dilsiz olmuş ne fayda!!!!