Kıbrıs Müzakereleri çerçevesinde oluşturulan Kültür Komitesi’nin faaliyetleri heyecan ile bekleniyor. Komite henüz çalışmalarına başlamasa da sanatçılarımız barışın dili olan sanatı yoğun şekilde kullanmaya devam ediyor.
BARIŞ İÇİN SANAT
Kıbrıs’ta sürdürülebilir bir barışın gelmesi için toplum liderleri yoğun şekilde çalışma yaparken sanatın toplumları kucaklayıcı ve çatışmaların önüne geçen yapısının önemine vurgu yapılıyor. Uzun yıllardır Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sanatçılar, sanatın dilini kullanarak toplumlara daha barışçıl bir dünyaya ulaşılabilineceğine vurgu yapıyor.
HER ŞEYE RAĞMEN
Adamızda 1974 sonrasında ilk kez sınırın, barikatın delinmesi, 1987’de Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘Barış oyunu’ ile oldu. Usta oyuncu ve yönetmen Yaşar Ersoy Detay’a yaptığı açıklamada “şunu gördük ki; sanat engel tanımaz, sınır tanımaz, barikat hiç tanımaz. Her şeye rağmen barikatlar aşılıyor. Yeter ki azim, irade ve barış gönüllüsü olunsun” dedi.
Oshan SABIRLI
Kıbrıs Müzakereleri çerçevesinde oluşturulan Kültür Komitesi Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sanatçıların, sanat yolu ile adaya barış getirilmesindeki katalizör rolü doğrultusunda kuruldu. Henüz bu komite çalışmalarına başlamasa da, bu komite adanın iki bölümünde de sanat camiasında heyecan yarattı. Kültür komitesi, Yaşar Ersoy, Zehra Şonya, Kani Kanol, Ruzen Atakan, Ümit İnatçı, Musa Kayra, Emin Çizenel, Mehmet Kansu ve Yıltan Taşçı’dan oluşuyor.
Komitede aktif şekilde görev alacağından şüphe duyulmayan bir isim olan Yaşar Ersoy ile sanatın Kıbrıs’ta barış ile olan ilişkisini konuştuk. Ersoy, Detay’a yaptığı açıklamada sanatın barışın dili olduğunu kaydetti ve sanatın barikat tanımadığına vurgu yaptı. Yaşar Ersoy komite hakkında henüz bir şey söylemek için çok erken olduğunu kaydettiği açıklamasında, kendi deneyemilerinden örnekler verdi ve özellikle Limasol’da büyük yankı uyandıran Faize Özdemirciler’in şiirlerinden oluşan “Rumca küstüm, Türkçe kırıldım” oyunu ile ilgili bilinmeyenleri aktardı.
“60 YILLIK BİR TARİHLE, YANİ GÜNAHLARIMIZLA YÜZLEŞTİK”
Rum Basını, Yunan basını ve dünya basınında da geniş bir yer bulan oyun izleyicilere gerek Ersoy’un sahne performansı, gerek dekoru, gerekse şiirler ve m
üzik ile unutulmaz bir oyun izleme şansı sundu.
Yaşar Ersoy oyunu anlatırken “60 yıllık bir tarihle, yani günahlarımızla yüzleştik. Oyunun böyle bir içeriği vardı. 1960’lı yıllardan bugüne kadar toplum olarak yaptığımız yanlışları, hataları sanatsal bir dille gündeme getirdik. Şiirin bir kere çok görkemli, çarpıcı bir dili var. İkincisi, bunun dramatize edilerek, tiyatroya yansıtılması çok çarpıcı ve etkileyici oldu. Bir de Ersen Sururi’nin oyunda önemli bir unsur olarak kullanılması, bir de ben de orada oyunlaştıran ve oynayan olarak, Faize Özdemircen’in başka şiirlerini de alıp, tematik bütünlük ve akış içerisinde kurguladım, sonra sahneledim ve oynadım. Faize’nin değişiyle, ‘lirik bir buluşmada, lirik bir öfke ve lirik bir başkaldırıydı.’
“KIBRISLI RUM İZLEYİCİLER GÖZYAŞI AKITTILAR”
Kıbrıs’ın güneyinde gerçekleşen gösterimin Rumca çevri ile sunulduğu ve özellikle Kıbrıslı Rum seyircilerin büyük beğenisini aldığı gerçeğini de değerlendien Ersoy,
“Rumlar bundan müthiş etkilendiler. Ve hiç beklemedikleri bir performansla karşılaştılar. Bunu Rum basınında yazıp, çiziyorlar. Hem içerik hem de estetik değerleri olarak, sergilediğimiz oyun İstanbul’da da büyük beğeni topladı. Ancak, Güney Kıbrıs’ta oynandığında, ortak acıları yaşadığımız için, çatışmalardan, savaşlardan, göçlerden, katliamlardan geçtiğimiz için, Kıbrıslı Rum izleyicileri bir başka türlü damardan yakaladılar. Gözyaşlarını akıttılar, heyecanlandılar ve bir yüzleşmeyi yaşadılar. İfade ettikleri bu yöndedir” dedi.
SANATIN BARIŞ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Ersoy adadaki sanatın barış üzerindeki etkisini anlatırken yine kendi deneyimlerinden, Antik Yunan Yazarı Aristofanes’in barış oyununu örnek verdi. Ersoy şunları kaydetti.
“ilk kez Kıbrıs’ın güneyinde sahneledikleri 1986-87 yıllarında, kapılar kapalıyken ve Güney’le Kuzey arasında hiçbir temas yokken, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu olarak benim sahnelediğim, Antik Yunan Yazarı Aristofanes’in barış oyununu sahnelemiştik. Ve ön yargılı bir gazeteci şöyle bir şey yazmıştı; ‘Türkçe nasıl bir dil ki, koskoca Antik Yunan Yazarı’nı Türkçe’ye çevirebiliyorlar ve Kıbrıslı Türkler de bunu nasıl oynayabiliyorlar. Yani aşağılayan bir yazı yazdı. Bunun üzerine bir girişim yaptık ve Kıbrıslı Rum meslektaşları davet edip oyunu görmelerini sağlamayı düşündük. Binbir zorlukla, dönemin yetkililerinden, askerinden izin alarak davet ettik. Dönemin Lefkoşa Belediye Başkanı Mustafa Akıncı da bize destek oldu. Rum meslektaşları davet ettik. Oyunu izlediklerinde çok beğendiler ve ilk kez, ‘Çağdaş bir yorumla, Kıbrıs’ın coğr
afyasına, kültürüne, müziğiyle, sahneleyişine, dansıyla birlikte uyarlanıp yapıldı’ dendi.”
“İLK KEZ 1974’TEN SONRA BARİKATLAR, SINIRLAR DELİNDİ”
“Yani Aristofanes, 2400 yıl önceden, günümüze 1987’ye gelip Kıbrıs’a konuk oldu. Bu oyunu beğendiler ve bizi Güney’e davet ettiler. Bunun üzerine 22 kişilik ekiple Güney’e gitmek için hazırlandık. Ve ilk kez 1974’ten sonra barikatlar, sınırlar delindi. İlk kez sınırın, barikatın delinmesi, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘Barış oyunu’ ile oldu.”
“OLAĞANÜSTÜ GÜVENLİK TEDBİRLERİ ALDILAR”
“Güney’de olağanüstü güvenlik tedbirleri aldılar. Zırhlı birliklerle bizleri barikattan aldılar. Sağımızda, solumuzda polisler, çevik kuvvetler ve bomba aramaları ile her yanda aşırı güvenlik önlemi alındı. Oyunu izlemeye öyle bir kalabalık geldi ki, 700 kişilik salon doldu, bir o kadar da insan dışarıdaydı.”
“SANAT ENGEL TANIMAZ”
Yaşar Ersoy sanatçıların kaygılarının farklı kaygılar olduğunu, bunların engel tanımadığını ve özellikle ırkçılık, milliyetçilik, şovenist yaklaşımların sanatçı bakışlarında bulunmadığını da kaydetti.
Ersoy “Şunu gördük ki, sanat engel tanımaz, sınır tanımaz, barikat hiç tanımaz. Ve sanatla, bu engelleri, barikatları aşma daha elverişlidir. Çünkü sanatın evrensel bir dili vardır. Sanatın, ötekileştirmez. Sanat, ırkçı, milliyetçi, şovenist bir yaklaşım göstermez. Sanat Türk’tür, Rum’dur demez. Sanat insandır der. Hele sanatların bütün toplamı olan tiyatro, hepsinin daha iyisini yapar. Çünkü, tiyatro sanatın tüm unsurlarıyla birlikte yapılır. Çünkü tiyatro yüz yüze yapılır ve etkisi yüksektir” dedi.
“SANAT BARIŞ, BARIŞ DA SANAT DEMEKTİR”
Usta oyuncu ve yönetmen Yaşar Ersoy tiyatro, sanat ve barış ile ilgili olarak ise şunları söyledi;
“Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, o tarihten itibaren birçok gidiş geliş yaptı ve bir yol açtı. Ve bu yol sanatla açıldı. Ondan sonra sosyal, ekonomik anlamda da, iki toplum böylesine bir işbirliğine girdi. Onun için sanatın gücü burada. Tarih boyunca da zaten bütün toplumların tarihine baktığımızda bunu görebiliyoruz. Dolayısıyla, sanat barıştır, barış da sanat demektir. Sanat barışın dilidir. Kıbrıslı Rumların büyük bir çoğunluğu iyi şeyler hissederken ve barışçıl duygularda buluşurken, şunu da açık yüreklilikle söyleyeyim, ırkçı kesimler de bu yaklaşımları kınıyorlar. Bizler daha sonra ortak oyunlar da yaptık.”
“ORTAK OYUNLAR GERÇEKLEŞTİRDİK”
“Bizler mesela daha sonra ortak oyunlar da yaptık. Örneğin Türk Tiyatrosu’nun ustalarından Haldun Taner’in ‘Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım’ oyununu Rumca’ya çevirdik. Çoğunlukta Kıbrıslı Rum oyuncular oynadı. Bunun yanı sıra Osman Alkaş, Yüsel Köseoğlu da Kıbrıslı Rum tiyatro sanatçılarıyla Rumca oynadılar. Müziklerini Deniz Çakır yaptı. Orkestra, bizim Lefkoşa Belediye Orkestrası’ndan elemanlar tarafından yapıldı. Ancak onlardan da bir şef, müziklerin düzenlemesi yaptı. Sonra döndük, ‘Lisistrata oyunu’nu yaptık. Kıbrıslı Rum yönetmen tarafından yönetildi. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu sanatçıları çoğunlukta oynadı ama Kıbrıslı Rumlar da Türkçe oynadılar. Yani böylesi ortak etkinliklerimiz oldu.”
“DÖNEMİN İÇİŞLERİ BAKANI BENİ ARADI VE…”
“Hatta 2004 yılında ilk kez, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü dolayısıyla bir barış karnavalı düzenledik. Atatürk Kültür Merkezi’nden başlayan ve Güney’de Eleftheria Meydanı’na gidip gösteriler yapacaktık. Ancak ülkücü faşistler Halkın Sesi Gazetesi önünde taşlarla, sopalarla yolumuzu kestiler. Polis de buna seyirci kaldı. Sonra çevik kuvvet geldi. O zaman da İçişleri Bakanı Özkan Murat, beni telefonla arıyor ve ‘Yaşar, kortejin yolunu değiştirin, çünkü size saldıracak. Hem de polis sizi dağıtacak’ dedi. Ben de, ‘neden, biz resmi makamlardan, İçişleri Bakanlığı ve Kaymakamlık’tan izin aldık, lütfen uyarın’ dedim. Özkan Murat’ın bana ifadesi aynen şöyle oldu; ‘Yaşar, polis, güvenlik güçleri bana bağlı değil. Benden emir almazlar’ dedi. Yani bu olay da, bu ülkede halen demokratikleşmemiş, sivilleşmemiş ve askerin idaresinde olan bir ülke konumunda olduğumuzu gösterdi. Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türkler birlikte karnaval yapıyor diye ülkücüler yolu kestiler ve buna tüm devlet güçleri ve güvenlik güçleri seyirci kaldı.
“HERŞEYE RAĞMEN BARİKATLAR AŞILIYOR”
Bunun birçok örnekleri vardır. Kapılardan geçerken, dekor kamyonlarının geçmesine izin verilmedi. Rum tarafı, Türk plakalı kamyona izin vermedi. Rum plakalı kamyon geçerken de Türk tarafı izin vermedi. Biz de her şeye rağmen bu oyunu o gece gerçekleştireceğiz diye, Kermiyan Metehan Kapısı’nda kamyonları yan yana getirdik, Türk kamyonundan Rum kamyonuna dekor naklettik ve öyle geçtik. Yani her şeye rağmen barikatlar aşılıyor. Yeter ki azim, irade ve barış gönüllüsü olunsun.”
“SANAT BU EMPATİYİ ÇOK ETKİLİ BİR DİLLE YAPTIRIYOR”
“Sanat bir yüzleştirme, bir empati yaptırır. Sevgili Faize’nin son yaptığı, ‘Rumca Küstüm, Türkçe Kırıldım’ oyunu, her iki topluma da yaptıkları, cinayetler, katliamlar, savaşlar, göçler nedeniyle bir yüzleştirme oldu. Hatta bundan 1 ay kadar önce, eski Kıbrıs Cumhuriyeti devlet başkanları, Hristofias ve Vasiliu da seyretti. Ve eski iki lider de, duygulandı ağladı ve sahneye çıktı. Anastasiadis ve Akıncı da seyrettiği zaman aynı şeyi söylediler. ‘Biz hatalarımızla yüzleştik’ dediler. Sanat bu empatiyi, bu yüzleşmeyi çok etkili bir dille yaptırıyor. Sanatın estetik değerleri, çok güçlü bir şekilde ve barışçıl bir dille veriyor, o nedenle etkilidir.”
“1986’DAN BERİ BUNU ARALIKSIZ SÜRDÜRDÜK”
“Eylül ayında, Baf’ta düzenlenecek olan bir uluslar arası tiyatro festivali vardır. Ve bu oyun orada da oynanacak. Aynı şekilde, ‘Kayıp’ oyunumuz, Güney’de oynadı ve aynı etkiyi uyandırdı. O oyunu da yeniden Güney’e davet ettiler. Yeniden Derinya’da oynayacak. Aynı şekilde ‘Rumca Küstüm, Türkçe Kırıldım’ oyunu Baf’ta ve Larnaka’da oynayacak. Biz de, Güney’den buraya oyun davet etmeye hazırlanıyoruz. Geçmişte zaten, bu müzakere süreci başlamadan önce de, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu, 1986’dan beri bunu aralıksız sürdürdü. Ve birçok insana, kuruluşa örnek teşkil etti. Yani daha rahat yürünebilsin diye bu yolun taşlarını biz döşeyerek bugüne geldik.”
YAŞAR ERSOY KİMDİR?
1951’de Limasol'da doğan Yaşar Ersoy; ilk orta ve lise öğrenimini burada tamamladı.60’lı yılların sonlarından 70’li yılların başlarına değin Limasol’da amatör tiyatro çalışmaları yaptı.
1975’te Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdi.Bu tarihten başlayarak Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu-yönetmen olarak çalıştı.
1980 Eylül’ünde Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu’ndaki işine son verilmesi üzerine arkadaşlarıyla birlikte(Osman Alkaş,Erol Refikoğlu,Işın Cem) Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun kuruluşunu gerçekleştirdi.Ersoy, 1980 Eylül’ünden bu yana Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun Sanat Yönetmeni olarak görev yapmaktadır.
Çeşitli gazete ve dergilerde kültür,sanat ve tiyatro üzerine yazılar yayımlayan Ersoy’un “Kıbrıs Türk Tiyatro Hareketi” adlı bir araştırma kitabı, “109 Yazarın Kaleminden Lefkoşa Belediye Tiyatrosu” adlı bir derleme kitabı ve bir de kültür,sanat ve tiyatro üzerine düşünce ve görüşlerini içeren “Umut En Son Ölür” adlı toplam üç kitabı yayımlandı.Radyo ve televizyonda da kültür-sanat programları hazırlayıp sunan Yaşar Ersoy evli ve iki çocuk babasıdır.