Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, sosyal medyada yaptığı bir paylaşım sonrası KKTC’den sınır dışı edilmesinin ardından Atatürk Havalimanı’nda uğrayan moda tasarımcısı Barbaros Şansal’ı yazdı. Tahincioğlu, Yunanistan’dan iadesi istenen darbe sanıkları başta olmak üzere bazı kişilerin Şansal’a yapılan linci 'Gönderirseniz bize de böyle yaparlar’ diyerek ülkelerin yargı makamlarına sunduğunu belirterek "Şansal’a bazı ülkelerden tanıklık daveti bile geldi. Ama ‘hain' ilan edilen Şansal hepsini reddetti” dedi.
Gökçer Tahincioğlu’nun "İnsan haklarına giriş” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Hafızasızlığın amaçlarının başında cezasızlık gelir.
Zira yaşananların anımsanması, sorumluların er geç hesap vermesi demektir.
6-7 Eylül 1955 utancının yıl dönümü geride kaldı.
Birkaç gün sonra 12 Eylül utancının yıl dönümü.
Sonra Maraş katliamının, sonra Çorum.
Sivas, “Hayata Dönüş”, 10 Ekim, idamlar, işkenceler...
Sözde vatanseverlik adına yapılmış, ülkeye en büyük kötülüklerin yapıldığı, anımsanması istenilmeyen karanlık günlerin sessiz anmaları.
***
Sosyal medyayla ilgili uygulamalar, adalete bakışı anlamak açısından belirleyici.
Bir eleştiri nedeniyle hain ilan edilebilirsiniz misal.
Bir de hakaret özgürlüğü alanları var.
Rumlara, Ermenilere, Hıristiyanlara, eşcinsellere, kadınlara, Suriyelilere karşı nefret dili mühim sayılmıyor örneğin.
Yasalar asla bu hakaretler için uygulanmıyor.
Tahrik olma hakkı ve infial sadece bir kesim için geçerli.
Ve kalanların hakareti sineye çekmesi mecburi.
***
Barbaros Şansal, sosyal medyadan yaptığı bir görüntülü paylaşım bahanesiyle yılbaşı akşamı KKTC’de “derdest” edilerek, usulsüz bir sınır dışı kararıyla zaten biletinin olduğu uçağa zorla bindirildi.
Havadayken uçuş bilgileri servis edildi, getirildiği “müjdelendi.”
O müjdenin anlamı belliydi.
Daha uçağın merdivenlerinden inerken, görevliler dışında kimsenin bulunamayacağı apronda saldırıya uğradı.
Kimse müdahale etmedi.
Linçten kurtulmaya çalışırken ikinci saldırıyla karşılaştı.
Kimse korumadı, dayak yemesi beklendi, sonrasında araca bindirildi.
Birkaç dakika sonra saldırı görüntüleri sosyal medyadaydı.
Alkışlayanlar, keyiflenenler, bu ülkeye aslında ne yaptığını bilmeyenler.
***
Şansal tutuklandı, linç edenler elbette tutuklanmadı.
İstanbul Valiliği, saldırıya engel olmayan polisler hakkında soruşturma izni bile vermedi.
Yer hizmetleri veren firmanın “görevli” elemanları hakkında ise “lütfen” bir dava açıldı.
Tutuklama da yok karar da.
Savunmalarındaki “Milli hislerimize dokundu” cümleleri yetiyordu yargıya.
***
KKTC mahkemeleri, Şansal’la ilgili sınır dışı kararının hukuksuz olduğunu kayıt altına aldı.
Şansal, saldırıyla ilgili Türkiye’de de tazminat davası açtı ama elbette hâlâ sonuç yok.
Ne ceza, ne tazminat, ne özür.
Can güvenliği sürekli risk altında.
Sürekli hakaret, sürekli tehdit, sürekli taciz.
***
Tutuklanmayı bile gerektirmeyen bir suçtan haftalarca hücrede tutulan, o suçtan beraat edip bu kez farklı suçlama yöneltilen Şansal’a yönelik linç girişimleri, başta Yunanistan’dan iadesi istenen darbe sanıklarının olmak üzere, birçok ülkedeki iade davalarında kullanıldı.
“Gönderirseniz bize de böyle yaparlar” diyenler, o ülkenin yargı makamlarına sundu bu görüntüleri.
Şansal’a bazı ülkelerden tanıklık daveti bile geldi.
Ama “hain” ilan edilen Şansal hepsini reddetti.
***
İnsan haklarından söz ediyorsak, cümlelere, “O da böyle demeseydi, şöyle yapmasaydı” diye başlanamayacağını bilmek gerekiyor.
Öfke duyulduğu için zorla suç arayışına girilmemesi, komplo teorileri geliştirilmemesi gerektiğini.
Sevin ya da nefret edin, sadece bir suç varsa o suçla orantılı ceza verilebileceğini.
“İbreti alem olsun” diye kimsenin linç edilemeyeceğini.
Hukuk devleti ile kuralsızlık arasındaki farkı.
Şansal, onca imkânına rağmen KKTC’de uğradığı son saldırıya kadar “Git buradan” diyenlere inat kaldı.
Keşke hep kalabilse.
Ve bir kesime değil, hepimize ait bu topraklara ancak adaletle bak