[caption id="attachment_24470" align="alignleft" width="100"] DR. KIVANÇ BUHARA[/caption] Dün; 1 Eylül, Dünya Barış Günüydü… Mazide kalan, unutulmuş sevdalar gibi, Yılda bir gün O’nu hatırlasak da; İnsanoğlu’nun var oluşundan beri aradığı ve bir türlü bulamadığı, Nasıl, Nerede, Ve gerçekte sanal bir tutku ile bağlandığımız; sonsuz aşkımız BARIŞ; Biliyoruz ki; Asla gelmeyecek. *** Kavgaların, Savaşların, Husumetin ve düşmanlığın; Yıkılmanın, kırılmanın, Yakılmanın, Ve eceli gelmeden ölmenin, öldürmenin, öldürülmenin; Nasıl şeyler olduklarını, Hem geçmişte hem bu gün yaşadıklarımızdan biliyoruz da; Avazımız (*) çıktığı kadar “ BARIIIŞŞ” diye bağırmakla, gelmeyecek. Özlemek Barışı, Hasretiyle yanmak, “Bir gün mutlaka gelecek” diye , uykusuz gözlerle, pencerelerde beklediğimiz; Nazlı sevgili Barış, Savaşların getirdiği yıkımı bire bir yaşamış Yüce ATATÜRK’ün özlemi; “ Yurtta Barış, Dünyada Barış”, Umutsuzum, Kötümserim; Ne Ülkemize, ne dünyamıza yüzyıllar geçse de gelmeyecek… Savaş ve kan… Bu iki sözcükle başlayan tüm adları ve tanımlamaları Türkçeden kaldırmalı… Atakan, Özkan, Tümkan, Savaşkan, Safkan; Savaş, Savaşçı, Savaşan, v.b. KKTC’nin tüm saygın Milletvekillerine öneriyorum; Şöyle bir yasa teklifini Yüce Meclise teklif etsinler ve tarihe geçsinler. “ Bundan böyle , içinde savaşı çağrıştıran, kan sözcüğünü içeren adlar, özel ve tüzel kişilere ve/ veya kurum, kuruluşlara verilmesi yasaktır. Uymayanlar cezalandırılır”. Kıbrıs’ta ve dünyada barış adına; Gelin, herkese ekmekle tuz uzatalım… Lütfen efendim. (*) Farsçada ses.