Dünyanın farklı noktalarında insanlık dramları yaşanıyor. Hatta burnumuzun dibinde sokağa çıkma yasağı ilanları var. Olağanüstü hal durumunu düşündükçe insanın içi ürperiyor. Dün öğle yemeği için dedemin evindeydim. Mutfakta oturmuş yemek yerken bir yandan da televizyona kulak kabartıyorduk. Yemek masasındaki muhabbet bana 1990’lı yılların başını hatırlattı. Türkiye’nin büyük televizyonlarından biri çatışmalardan Kobani’den, İŞİD’ten ve sokağa çıkma yasaklarından bahsediyordu. İçim ürperdi. Yapılan muhabbet, Kıbrıslı Türklerin radyodan kendi hayatlarını, radyocuların yorumlarını dinledikleri zamana atıfta bulunuyordu. Ben Kıbrıs’ta savaşı yaşamadım. 1974’ün hemen sonrasında doğan Kıbrıs Türk Federe Devleti çocuklarındanım. Ama büyüklerimizin yaşadığı savaş paranoyalarının izlerini hala taşıyoruz. *** Dedim ya dün 1990’lı yılların başı aklıma geldi. Körfez Savaşı’nın patlak vereceği bilinirken zamanlama konusunda kimse, hiçbir şey bilmiyordu. Gecenin çok geç bir vaktiydi ve babamın işten çıkıp eve geldiğini hatırlıyorum. Savaşın nasıl bir şey olduğunu ilk gez o gece hissettim. Babam polisti ve eve savaşın başladığını haber vermeye gelmişti. İlk kez CNN’in tüm dünyaya geçtiği bu haberdeki görüntü yıllar sonra bile aklıma kazındı. Bağdat’ta zehirli gazların atılabileceği ve bu gazın Kıbrıs’a kadar gelebileceği söyleniyordu. Ertesi gün okula gidip gitmeyeceğimizi kavramaya çalışıyordum. Haber mecralarının bu kadar hızlı olmadığı, toplumun bu kadar refleks veremediği zamanlardı ve biz endişe duyuyorduk. Önce kendimiz için, sonra savaş bölgesinde yaşayanlar için. *** Son dönemlerde birçok farklı kelimeyi çok daha sık duyar olduk Kobani, İŞİD, haberleri daha yoğu şekilde bizimle buluştu. Internet’te ilk olarak kafası kesilen bir gazetecinin görüntüleri ile sarsıldık, ardından bu ölümleri yeni ölümler takip etti. Türkiye’de Mardin, Van, Diyarbakır, Batman, Muş ve Siirt'in bazı ilçelerinde ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülkemizde de eylemler yapıldı ve gözlerin bu savaş coğrafyasına çevrilmesi, çatışmaların durması talep edildi. Savaş burnumuzun dibine kadar girerken biz suni gündemlere çakılıp kaldık. *** Savaşlarda çocuklar ölüyor. Her gün onlarca kadına ve çocuğa tecavüz ediliyor. Kafalar kesiliyor. Bir çok kişinin geleceği barut kokusunda kayboluyor. Biz umursamıyoruz bile. Oysa hemen denizin öte yanında, ayni dili konuştuğumuz Türkiye’nin insanların topraklarına tıpkı bir kanser virüsü gibi yayılıyor savaş. Ürkmüyoruz, korkmuyoruz, fark etmiyoruz bile. DİKKAT ÇEKENLER