Daha önce de çok denendi.
Hatta yıllarca bu argüman kondu haksızlığa, hukuksuzluğa karşı tavır alan yüzlerce insanın önüne.
Bunlar Türkiye düşmanları, Türkiye’yi istemiyorlar yaftası yapıştırıldı yıllarca üzerlerine.
Belki bu bir dönem işe yaradı.
Sonra herşey değişti.
Ya da ben öyle sanmıştım.
Ama görüyorum ki, yeniden sahneye koymaya çalışıyorlar bu mesnetsiz argümanı.
Ülkede Türkiye düşmanları var yaygarasını çıkartıyorlar.
Oysa bu ülkede Türkiye düşmanı olan yok.
Ne de bu düşmanlığı körükleyenler var.
Hak hukuk arayan insanlardır bu ülkede konuşanlar.
Çoğunluğun sesidir duyulanlar.
Haklarını korumaya çalışıyorlar.
Geleceklerini kurtarmanın peşinde koşuyorlar.
Ülkelerine sahip çıkmaya çalışıyorlar.
Demokratik zeminde mücadele etmeye çalışıyorlar.
Ha bir de politikacılar var.
Çoğunluk basiretsiz, iş bilmez.
Yıllardır bu ülkede siyaseti menfaat çetelerine teslim edenler.
Toplumsal değil, kişisel çıkarlar peşinde koşturup duran politikacılar.
Bunu bizlere her gün farklı farklı örneklerle günlük yaşamlarımızda gösterip duranlar.
Halkın isyanı işte bunlaradır.
Türkiye’ye değil.
Bunların işbilmezliği sayesinde ülkeyi sürükledikleri karanlıklaradır.
Geleceklerinin bu iş bilmezler yüzünden yok edilmesinedir.
Ve/fakat bunları ısrararla anlamamazlıktan gelip, insanları kutuplaşmaya yöneltenlerin olduğunu üzülerek görüyorum.
Bunlar tehlikeli oyunlar.
Ve miadını doldurmuş son kullanım tarihi çoktan geçmiş metodlardır.
Adaletsizliğe, sistemsizliğe, haksızlığa boyun eğmeyen ve hakkını hukukunu korumaya çalışan insanlara yönelik,” bunlar adada Türkiye düşmanlığını körüklüyorlar”, demek çok basit bir düşüncenin ürünüdür.
Hele ki bunu, bu ülkeyi yöneten bir Başbakan söylüyorsa vay halimize diyorum.
Malum Sayın Özgürgün yıllar yılı bu ülkede yaşayan insanları ötekileştiren bir siyasi gelenekten geliyor.
Bildiğim kadarıyla kendisinin de tasvip etmediği bir gelenekten.
Türkiye düşmanlığı, vatan hainliği düzmecesi gibi argümanlarla insanların birbirine önyargı ile bakmasını sağlayan bir yapıdan nemalananların çoğunlukta olduğu siyasetin uzantısı olmaz diyordum Sayın Özgürgün için.
Ve/fakat bu siyasi geleneğin böyle bir siyasi algıya her zaman ihtiyaç duyabileceği gerçeğini gözardı etmişim.
Sanırım burada yanıldım.
Zira görüyorum ki, şimdi bu Sayın Özgürgün gibi yenilikçi görünümlü bir politikacının argümanı olmuş.
Tereddüt bile etmeden Türkiye düşmanlığını körüklüyorlar diyor.
Belli ki buna sarılmış.
Birçok zaafiyeti bununla örtecek.
Banal bir düşünce.
Gerçekçi de değil.
Bütün bunlar işbilmezliğin bir sonucudur aslında.
İş bilmez, doğru adımlar atamazsanız, yönetiminize başkalarının hükmetmesi kaçınılmaz olur.
Bu doğa gereğidir.
Siz sadece maşa olursunuz.
Mevkinizden dolayı da saygı görürsünüz.
Peki sonrası?
Sonrası yok.
Eninde sonunda kaybetmeye mahkum olursunuz.
Zira elinizde elle tutulur, gözle görülür birşey kalmaz.
İşte bundandır ki, Sayın Özgürgün’ün de temsil ettiği siyasi ekolün bu yöne doğru yol aldığını gözlemleyebiliyorum.
Yolun sonu yakın gibi geliyor bana.
Hele halka rağmen.
Çok yakın…