Siz yorgun musunuz? Ben oldukça yorgun hissediyorum. Adaylara bakıyorum, adaylarla oldukça yorgun gözüküyor. Seçim heyecanı olmadan, kadınlık, erkeklik, yaşlılık, gençlik üzerinden seçim koşuşturmacası yaşanıyor. Kimse adayların ne söylediği ile ilgilenmiyor. Ortada siyaset falan da yok. Seçim süreci içerisinde reklam kampanyaları, afişlerin büyüklüğü, kimin anketi daha fazla yalan söylüyor yaklaşımı ekseninde tartışmalar var. Üstelik siyasetten ziyade, dedikodular daha çok konuşuluyor. Kim sağcı? Kim solcu? Tartışmaları var. Sevgili Nazar Erişkin’in Genç TV’de yayınlanan Hadi Konuşalım programının çok değerli konukları vardı. Bu programda Katimerini gazetesinden Yunanlı gazeteci dostum Nikolas Stelya’nın “Kıbrıs’ın güneyinden seçimini nasıl göründüğü” yönünde oldukça önemli değerlendirmelerini izledim. Seçimde yarış içindeki adaylardan Kudret Özersay’ın elçiliğin adayı ve Türkiye destekli aday olduğunu ifade etti Niko. Kıbrıs’ın güneyinde beklentilerin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun seçimi kazanacağı yönünde olduğunu da belirten Nikolas, ilk turda Eroğlu’nun kazanacağı öngörüsünün Rumları şaşırtmayacağına da vurgu yaptı. Güneyden bakış, çok umursamadığımız ama bilmemiz gereken bir ayrıntı gibi geldi bana. Aslında müzakere ekseninde Hristofyas geçen seçimlerde Mehmet Ali Talat’ı müzakere masasında ekarte edemeyince, bu kez müzakereleri önemsiz göstermek sureti ile seçimi Eroğlu lehine çevirmeyi başardı. Geçen süre zarfında ise Rum liderliği müzakere masasına biraz da bizim katkımız ile dinamit koyup, zaten bir arpa boyu yol alınamayan müzakere sürecinde filmin kopması sağlandı. Biz, ilk kez bu seçimde Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini de sorgulamaya başladık. Aslında müzakereci konumunun ötesinde de Cumhurbaşkanı’nın geniş yetkileri olduğu ilk kez adaylar tarafından bu kadar net vurgulanıyor. Hal böyle olunca tıkanmış, tükenmiş olan müzakerelere ilave olarak adayların söylem geliştirmeye çalıştığına da tanık oluyoruz. 2003 yılında sınırların karşılıklı geçişlere açılması sonrasında 3 farklı Cumhurbaşkanını gördü Kıbrıs Türk toplumu. Üstelik bunlar Denktaş, Talat ve Eroğlu silsilesi içerisinde devam ederken yetki ve başarın sorgulanması da sağlandı. Mr.No, çözüm isteyen ve çözüm karşıtı liderler şeklinde algılandı Kıbrıs Türk liderliğinin çözüm perspektifi. Çözüm bile farklı bir kaos ortamı, farklı bir tanım aslında. Kimisine göre 1974’te çözüm ortamı savaşın sonlanması ile zaten geldi. Kimisi 1983’te KKTC ile çözümün geldiğini savunuyor. Kimisi ise 1960’ta Kıbrıslı Türklerin ve Rumların ortaklığı olan Kıbrıs Cumhuriyeti zaten yaşıyor ve çözüm orada yaklaşımında. Aslında yaşanan çatışmalar, dökülen kan ve göçün ardından hele de Annan Planı gibi bir planın ortak paydada buluşamaması sonrasında çözüm söylemi tüm Cumhurbaşkanı adayları arasında zikrediliyor. Hiç kuşkusuz seçim için en güçlü enstrüman Kıbrıs Sorunu. Ancak bu seçimde çözüm vizyonu veya çözümsüzlük yaklaşımı prim yapmıyor. İşte bu nedenle yorgunluğa direnip, biraz daha bizi sırtlayabilecek adayı iyi keşfedelim…