Fotoğraf makinemi elime alıp dün Lefkoşa sokaklarında dolaştım. Günün hengamesinde kendime vakit ayıramadığım zamanların birikmişliğini fark ettim dün sabah. Bandabuliya, Bedesten, Lokmacı sınır kapısı dolayındaki havayı solumak istedim. Çok uzun zamandır bu bölgede sırf keyfim için bulunmuyordum. Bir şehri özel kılan, güzel kılan nedir diye sorsanız hiç kuşkusuz tarihi dokusu, doğal yapısı ve insanlarıdır derim. Dün hem halk nabzını tutmak, hem de fotoğraf makinemi keyif için kullanmak için ilk kahvemi Büyük Han’da içtim. Lefkoşa’da Surlariçinde Cumartesi sabahının cıvıl cıvıl oluşuna tanık oldum. Birden Lefkoşa’daki çöp yığınları aklıma geldi. Günlerce toplanamayan çöpler, her taraftan yükselen pis kokular, LTB çalışanlarının grevi ve başkente yakışmayan görüntüleri düşündüm. Açıkçası o dönemden beridir, sadece gözlem yapmak için bu bölgede bulunmuyordum. Yaklaşık geçen bir yılda, koşuşturma içerisinde defalarca Lefkoşa Surlariçi’ne gitmeme karşın büyük bir haz aldım dün. Bir gazeteci olarak değil bir vatandaş olarak yudumlamaya çalıştım kahvemi. Ama yine olmadı. Sokağın nabzını tutarken, gazeteci reflekslerimizi ofiste bırakamıyoruz… Sokakta seçimin ülke gündemine hızlı bir giriş yaptığını gözlemlemek kolay. Vatandaş özellikle umudunu yitirirken, bunu söylemekten çekinmezken, umudun arandığını gözlemledim. İşte bu noktada altı dolu umut söylemleri seçilecek adaylar için önem taşıyacak. Boş vaatlerden bahsetmiyorum. Hayatı daha da karmaşık yapacak gelişmeler ile yüzleşmenin önüne geçecek umut vaatleri önem kazanacak propaganda sürecinde. Bazı adayların neden aday olduğunu açıklama konusunda ciddi sorunlar yaşadığı gözlemleniyor. Yavaş yavaş oy verilecek kişiler konusunda vatandaş kafasında adayını netleştirmeye başladı. Seçenekler için de “Kimi seçmeli?” sorusuna, benim penceremden, gözlemleyebildiğim kadarı ile bir değerlendirme veya bir analiz yazısı yazdım bugün. Adayların neyi öne çıkardığı, nasıl bir fotoğraf verdiği ve “neden aday oldukları” konusuna değindim. Anlayabildiğim veya anlatabildikleri kadar. Ne demiş bir yabancı atasözü; “Ne kadar bilirseniz bilin, bildikleriniz karşınızdakinin anlayabildiği kadardır. SEÇİLMENİN YAŞI VAR MI? Seçim sürecinde en çok dikkat çeken ve tartışılan nokta hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun yaşı olsa gerek. Bir anlamda, belden aşağı vuruş olarak nitelendirirken bu yaş mevzusunu, bazı adayların organize şekilde “yaşlı” yaklaşımını daha da alevlendirmek için çalıştığı göze çarpıyor. SEÇİLMENİN YAŞI OLMAZ" Genç aday gene yaşlı güngörmüş adaya sordu : " Üstad, hangi yaşta evlenmeli ? " " Oğlum evlenmenin yaşı olmaz. Kadın, ilkin erkeğin sevgilisidir. Sonra eşi olur. Daha sonra da dadısı..." ****** PAZAR SEÇİM ANALİZİ DERVİŞ EROĞLU Derviş Eroğlu çözüm söylemlerinin ötesinde Güney Kıbrıs kaynaklı çözümsüzlüğü öne çıkarıyor konuşmalarında. Üstelik her fırsatta Eroğlu adada yaşanan çatışmalara ve Rumların taleplerine vurgu yapıyor. Eroğlu diğer adayların aksine, çözümsüzlükle beraber kendisi ile birlikte gelebilecek çözüme de alternatif vurgu yapıyor. Nisan’dan sonra yeni bir müzakere faslının başlayacağını söyleyen Eroğlu, “Bırakıldığı yerden başlayacak. Biz tecrübemizle, sorunu bizzat yaşayarak öğrendik. Bizim taleplerimiz gerçekçidir, BM parametrelerine uygundur. Ekibimle birlikte, Kıbrıs Türk halkının haklarının korunacağı, yaşayabilir, doğru bir anlaşma peşindeyiz” dedi.